Gazeteci Nazlı Ilıcak, birçok davanın gazeteci Mehmet Baransu sayesinde başladığını belirterek, "Ama maalesef şimdi kendisi Silivri’de bulunuyor. Sadece Baransu değil, birçok gazeteci tehcir altında. Ve sadece gazetecilerin cezaevine girmesi değil, cezaevine girme korkusu da bunların kalemini bağlıyor. Patronları da tehdit altında. Medyada çok sayıda tetikçi var. Bu tetikçiler sürekli insanları tehdit ediyor. Yani medyanın durumu hakikaten çok vahim." dedi.

Gazeteci Nazlı Ilıcak, Mehmet Baransu ve Hidayet Karaca'nın da aralarında yer aldığı tutuklu gazetecilerin serbest bırakılması için 'Kalemime Dokunma Platformu' tarafından internet üzerinden gerçekleştirilen yayına konuk oldu.

Mehmet Baransu'nun gazetecilik babında çok hizmetleri olduğunu dile getiren Ilıcak, "Ama maalesef şimdi kendisi Silivri’de bulunuyor. Birçok dava onun sayesinde başlamıştır. Maalesef rövanşist duygularla bugün cezaevine gönderilmiş bulunuyor ama sadece Baransu değil, birçok gazeteci tehcir altında. Ve sadece gazetecilerin cezaevine girmesi değil, cezaevine girme korkusu da bunların kalemini bağlıyor. Patronları da tehdit altında. Medyada çok sayıda tetikçi var. Bu tetikçiler sürekli insanları tehdit ediyor. Yani medyanın durumu hakikaten çok vahim." şeklinde konuştu.

Bu durumdan bazı AK Partililerin de rahatsız olduğunu belirten Nazlı Ilıcak, zaman zaman rahatsızlıklarını Twitter üzerinden paylaştıklarını söyledi. "Yani Balyoz hiçbir anlam ifade etmiyor muydu, Ergenekon hiçbir anlam ifade etmiyor muydu? O zaman ‘askeri vesayeti yıktık. Artık askeri vesayet kalmadı’ nasıl diyorsunuz? Eğer yapılanlar yanlışsa, bu yanlışlar bir kumpası ifade ediyorsa o zaman neden siz ‘askeri vesayeti yıktık, artık asker siyasi otoritenin altında’ diyebiliyorsunuz? Sayın Tayyip Erdoğan, ‘Ne çok tuzakla karşılaştık’ diyor. Neydi bu tuzaklar, kim bu tuzakları kurmuştu? Bunları kim meydana çıkardı?" diye sorun Nazlı Ilıcak, şunları aktardı: "O bakımdan tabi iktidar çeşitli çelişkiler içinde. Dün ‘kahraman’ ilan ettikleri kişiye bugün ‘hain’ damgasını kolaylıkla yapıştırabiliyorlar.

Şimdi çeşitli davalar uyduruluyor. Mesela bir ‘Tahşiye’ davası dolayısıyla Hidayet Karaca’nın cezaevinde bulunması... O kadar saçma sapan bir dava ki, bunun neresinden tutacaksınız? İşte Samanyolu televizyonunda bir dizi, bu dizide bir karanlık kurul varmış da, o karanlık kurulda bu Tahşiye operasyonunun yapılmasının işareti verilmiş. Yani saçma sapan davalar. Şunun da altını çizmemiz lazım: Mesela bu MİT TIR’ları operasyonu. Cumhuriyet, Taraf, Zaman, Bugün gazetesi, Samanyolu televizyonu bunun üzerine gidiyor. Ama bazıları da her şeyi görmezden geliyorlar. Mesela koskoca Hürriyet gazetesinde bununla ilgili tek satır çıkmayabiliyor. Bunun sebebi nedir dediğimizde; onların patronlarının üzerinde Demokles'in asılı kılıcı var. Yani gözdağı veriliyor sürekli. Dolayısıyla orada çalışan gazeteciler istedikleri yayını yapamıyorlar maalesef. Yani susturuluyor toplum, yoksa kendiliğinden suskun değil.
Şimdi mukayese olarak 28 Şubat’ı örnek alırsak, daha ağır şartlar olduğunu söyleyebiliriz. Eğer iktidar 7 Haziran’da azınlığa düşmemiş olsaydı çok daha vahim gelişmelere sahne olabilirdi Türkiye."

Yandaş gazetecilerin, meslektaşlarını ve muhalefeti tehdit eder duruma geldiklerinin sorulması üzerine Ilıcak, “Bunu kendi kişisel tercihleri olduğunu sanmıyorum. Bunları bir organize hareket diye görüyorum. İnsanları yıldırmak, sindirmek, muhalif seslerin çıkmasını zorlaştırmak… Rahatsız edici bir durum. Bazıları MİT’in elemanı tahmin ediyorum. Oralardan talimat alıyorlar. Fakat yalama oldu diyebiliriz." ifadelerini kullandı.