Türkiye'yi sarsan 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından görevden alınan eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın bir gazetede yer alan sözlerine cevap verdi. Hem eski Mali Şube Müdürü Yakub Saygılı hem de kendisinin gerekli belgeleri operasyon sabahı Çapkın’ın önüne koyduklarını kaydeden Ardıç, “Bize ‘böyle bir soruşturma Allah rızası olmadan yürütülemez’ dedi. Bu konuda kendisini insaflı olmaya davet ediyorum. Güce tabi olarak değil, vicdanının ve insanlığının gereği gibi davranmasını beklerdim.” dedi.

Bir gazetede eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasında kendisine haber verilmediği yönündeki açıklamaları yer aldı. O dönemde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan Nazmi Ardıç, İstanbul Adalet Sarayı önünde konuyla ilgili açıklama yaptı.

Operasyon sabahı eski Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı ile birlikte Çapkın’ın kaldığı yere gittiklerini kaydeden Ardıç, “Şu ana kadar o gün sabahleyin Sayın Hüseyin Çapkın müdürümle ne görüştüğümüze dair kamuoyuna hiçbir açıklama yapmadım. Aslında bu konuda kamuoyuna açıklama borcum olduğunu biliyorum. Ancak kendisiyle olan hukukumuz gereği bu açıklama hakkının kendisine ait olduğunu düşündüm. Onun önüne geçerek bir açıklama yapmanın etik olmayacağını değerlendirdim. Ama bugün gazetedeki haberinden sonra bu husus bir zaruret oldu ve kamuoyuna borcumu ödeyeceğim.” diye konuştu.

Kaldığı yere gittiklerinde telefonla Çapkın’ı aradığını kaydeden Ardıç, “Aşağı indi ve bir odaya geçtik. Görüşmemiz esnasında, tabi daha önce telefonla aranmış Sayın Vali aramış, Sayın Bakan aramış. Bu aramalardan kaynaklı bir tedirgin pozisyonda ‘Nedir bu?’ diyerek bize sordu. Biz de kendisine bunun bir yolsuzluk soruşturması olduğunu, şu ana kadar yapılan en önemli ve kapsamlı yolsuzluk soruşturması olduğunu ifade ettik. Gözaltılarımızın mahiyeti hakkında özet bilgi verdik.” ifadelerini kullandı.

Dosyanın detayını henüz konuşmadan Çapkın’a neden kendisine bilgi vermediklerini izah ettiğini kaydeden Ardıç, “ 'Efendim bu soruşturmada şu ana kadar size haber vermedik. İki sebebi vardı; Birincisi sayın savcının üst makamlara bilgi verilmemesi yönündeki talimatıdır. Bizim için bağlayıcı bir talimat. İkinci husus ise zaten savcılar da bu kapsamda değerlendirdiler. Ben sizi tanıyorum' dedim. 'Siz bu soruşturmayla ilgili olarak size daha önceden bilgi vermiş olsaydık bu bakanları bilgilendirirdiniz. Bu bakanlara bilgi verdiğinizde de soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu işlemiş olurdunuz. Aynı zamanda bu bakanların sizin üzerinizde yaptırım gücü var. Bu gücü kullanarak dosyaya müdahil olmaları gibi bir durum söz konusu olabilirdi. Bu husus soruşturmanın savcıları tarafından da takdir edildi.' Çünkü onlar da tanıyor Hüseyin Çapkın müdürümü. 'Üst makamlarla görüşme konusunda teamüller de var. Bu nedenle size bilgi vermedik.'” şeklinde açıklamada bulunduğunu aktardı.

17 Aralık’tan önceki soruşturmalarda üst makamlara bilgi verdiklerini belirten Ardıç, bunların savcıların onayıyla gerçekleştiğini vurguladı. Bu soruşturmada bizatihi bilgi verilecek makamların soruşturmanın ilgilisi konumunda olduklarından dolayı bu soruşturmaya münhasır olarak bilgi verilmemesinin savcılar tarafından da takdir edildiğini kaydeden Ardıç, kendileri tarafından da bunun benimsendiğini söyledi.

'ÇAPKIN, 'BU SORUŞTURMA ALLAH RIZASI OLMADAN YÜRÜTÜLEMEZ' DEDİ'

Hem Saygılı hem de kendisinin bilgi notunu Çapkın’ın önüne koyduklarını ve 45 dakika boyunca bilgi aktardıklarını anlatan Ardıç, “Delillerin niteliğini gördüğü andan itibaren bir rahatlama tavrı oldu. Aynen şu ifadeyi kullandı ‘ben şimdi bunu hazmettim.’ Hüseyin Çapkın müdürüm dosyanın detayını gördükten sonra ‘bu soruşturma çok kapsamlı bir soruşturma’ dedi. ‘Bu soruşturma Allah rızası olmadan yürütülemez’ dedi. ‘Ben sizi tanıyorum, bu zamana kadarki durumunuzu ben biliyorum. Siz hakkaniyetli doğru iş yaparsınız’ dedi. Aynen bu ifadelerini biraz sonra İçişleri Bakanıyla görüşmesinde de bize referans olmak suretiyle Muammer Güler’e de ifade etti. ‘Ben bu çocukları tanıyorum, bunlar doğru iş yaparlar. Dürüst ve işin gereğini yapan arkadaşlarımdır. Bu manada kefilim.’ ifadelerini kendisi kullandı.” şeklinde konuştu.

Nazmi Ardıç, daha sonra Çapkın’ın bu soruşturmanın Ergenekon’dan daha kapsamlı olduğunu ama ülkenin böyle bir soruşturmayı kaldırıp kaldırmayacağı yönünde tereddütünün bulunduğunu söylediğini anlattı.

Yolsuzluk soruşturması şüphelilerinden Barış Güler’in konuyu öğrenmeye çalıştığını hatırlatan Ardıç, “Tedbiren benimle birlikte Yakup Saygılı’nın görevden alınmasıyla ilgili bir teşebbüste bulunduğunu Muammer Güler’in, hatta 3-4 gün öncesinde KOM Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya’nın İstanbul’a gönderilerek görevden alınmamız hususunda Çapkın’a teklifte bulunduklarını. Bunu zaten bir gün sonra Hüseyin Çapkın bana izah etmişti. ‘Sizlerle ilgili böyle bir talep var ama ben gereken cevabı verdim’ dedi.” diye konuştu.

‘ÇAPKIN MÜDÜRÜM ‘BANA BİLGİ VERMEMEKLE DOĞRU YAPTINIZ’ DEDİ’

‘17 Aralık sıfır noktası’ adlı kitapta Çapkın ile aralarındaki bu görüşmenin bir bölümünün yer aldığını ifade eden Ardıç, kitapta yer almayan ayrıntıların da bulunduğunu belirtti. Ardıç, “Hüseyin Çapkın önce kitapta yer aldığı şekliyle ‘sizi görevden alacaklar arkasından beni de görevden alacaklar ama olsun bu da bizim için şerefli bir son olur’ ifadesini kullandı. Bu ifadeden sonra Çapkın bana, ‘iyi ki bana bu bilgiyi vermediniz. Bana bilgi vermemekle doğrusunu yaptınız aynı zamanda bilgi vermemekle beni korumuşsunuz benim gıyabımda. Bundan dolayı Allah sizden razı olsun’ dedi. Bunu bizatihi Saygılı ve bana söyledi. ‘Bana bilgi vermiş olsaydınız söylemiş olduğunuz hususların hepsi gerçekleşirdi, doğru olanı buymuş beni de korumuşsunuz’ dedi.” ifadelerini kullandı.

İktidarın polisi olmadığını vurgulayan Ardıç, “Hiçbir arkadaşım da iktidarın polisi olmadı. Yasalar da bizim iktidarın polisi olmamızı öngörmüyor. Ben devletin polisiyim. Devletin polisi olarak yasaların bana öngörmüş olduğu mevzuat çerçevesinde görevimi yapmakla mükellefim.” dedi.

'ÇAPKIN'I ARADIM, 'KONUŞACAK BİRŞEY YOK' DEDİ'

Hüseyin Çapkın’a gazeteye yansıyan açıklamasından dolayı kırgın olduğunu kaydeden Ardıç, “Sabahleyin aradım kendisini haberi okuduktan sonra. Bu hususla ilgili konuşmak istediğimi ifade ettim. ‘Konuşacak hiçbir şey yok’ dedi konuşmak istemedi. Bunun üzerine bu açıklamayı yapmak zaruri hal aldı.” şeklinde konuştu.

Meslek hayatı boyunca sicil notunda en üst sicil veren emniyet müdürünün Çapkın olduğunu ifade eden Ardıç, “17 Aralık’tan sonraki süreçte 2 olarak verdi. Ama ben bundan dolayı bir kırgınlık yaşamadım. Kendisi benim meslek büyüğümdür. Kendisine saygım var. Ancak bugün gazetede gördüğüm haberden sonra kendisi ile görüşmek istediğimde bu hususta benimle görüşmek istememesinden sonra artık bunu tolere edemeyeceğime kanaat getirdim. Bu konuda kendisini insaflı olmaya davet ediyorum. Güce tabi olarak değil, vicdanının ve insanlığının gereği gibi davranmasını beklerdim. İnanın bu hususta 7 yıldır tanıdığım Hüseyin Çapkın bu değildir.” diye konuştu.

25 Aralık soruşturmasını Mali Şube'nin yaptığını, kendilerinin olmadığını ifade eden Ardıç, 25 Aralık dosyasıyla ilgili bilgi vermemeleri konusunda da, şunları söyledi: “Sayın Başbakan'ın oğlunun müdahil olduğu bir takım hususlar var. Yargının soruşturması gereken hususlar var. Bu hususlar hakikaten ciddi delillendirilmiş hususlardır. Bizatihi ortasında oldukları yolsuzluk faaliyetleri var. Tabi ki de soruşturma devam ediyor. Yasal mevzuat bizim için bilgi vermeyi gerektirmiyor. Ancak, herkesi vicdanlı olmaya davet ediyorum. Bizim böyle bir soruşturmada bakanların, başbakanın bir yolsuzluğa karıştığı ve tespit edildiği bir soruşturmada üst makamlara bilgi gidecek şekilde bir bilgilendirme yapmamız ne kadar mantıklıdır, ne kadar ahlakidir? Bunu yapmakla soruşturmaya müdahale edilmesinin önünün açılacağını herhalde herkes takdir eder. Dolayısıyla herkesi bu hususta mantıklı ve vicdanlı olmaya davet ediyorum. Sonuç itibari ile ortada olan milletin hukukudur. Kimse yargıdan kaçamaz. Herkes mutlaka yargı önünde hesap vermek zorundadır. İnsanların, makamların ve mevkilerin yargılanması olarak kendilerine farklı bir soruşturma şekli olsa bile kendilerini yargılamadan azade etmez.”