Eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş, Türkiye'deki eğitim sistemi ve yurt dışında kendini kabul ettirebilecek eğitim kurumlarıyla ilgili konuştu. Baş, "Türkiye, Orta Asya ve Ortadoğu'nun yası sıra Afrika'dan bile öğrenci çekmektedir. Aynı zamanda eğitim yatırımcılarımız o bölgelere gitmektedir. Bu nedenle uluslararası geçerliliği ve saygınlığı olan kurumlarımızın sayısının hızla artırılması gerekiyor. Buna yönelik çalışmaların da hızlandırılması gerekiyor." dedi.

Nimet Baş, Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen 'Bir Eğitim Mucizesi; Finlandiya' konulu panele katıldı. Eğitim sistemindeki okulların seviyelerini ölçecek çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Baş, dünyada ülkelerin birbirinden en fazla geçişkenliği sağladığı alanlardan birinin eğitim olduğuna işaret etti. Aynı zamanda Türkiye'nin uluslararası alanda etkinliği olan eğitim kurumlarına ihtiyacı olduğunu kaydeden Baş, "Türkiye, zamanla bu geçişlerden payını her geçen gün artırmakta. Türkiye Orta Asya ve Ortadoğu'nun yası sıra Afrika'dan bile öğrenci çekmektedir. Aynı zamanda eğitim yatırımcılarımız o bölgelere gitmektedir. Bu nedenle uluslararası geçerliliği ve saygınlığı olan kurumlarımızın sayısının hızla artırılması gerekiyor. Buna yönelik çalışmaların da hızlandırılması gerekiyor." şeklinde konuştu.

Eğitim kurumlarını derecelendirilerek çevre, bölge ve global düzeyde yeterliliklerinin belirlendiği bir sıralama yapacaklarını anlatan Baş, şöyle devam etti: “Derecelendirme ile eğitim kurumları hazırlayacağımız eğitim modeli çerçevesinde uluslararası standartlara uygun bulduğu okul türü, çevre, bölge ve global düzeyde yeterliliklerini belirleyerek bir sıralama yapacağız. Dereceleme aynı zamanda uluslararası karşılaştırmalara imkan sağlayacak olup akreditasyon sürecinde kurumlar için bir araç olarak kullanılabilecektir." diye konuştu.

‘SADECE SINAVDAKİ BAŞARI İLE ÖLÇÜLEN BİR REKLAM ALANI VAR’

Türkiye'deki öğrenci seçme ve yerleştirme sistemine ilişkin de değerlendirme yapan Baş, "Bizim ülkemizde de normal bir vatandaşın eğitim kurumlarının yeterliliklerini bilme hakkı olduğunu düşünüyorum. Bu alanda sadece ölçtüğümüz ve değerlendirdiğimiz merkezi sistemle sınav yaparak okullara öğrenci yerleştiren bir ülke olduğumuz için -ki bu gerekli onu tartışmaya açmıyorum- Ama sadece sınavdaki başarıları ile ya da yüksek öğrenime ne kadar öğrenci soktuğu ile veya ortaöğretime geçiş sınavında ne kadar başarı elde ettiği ile ilgili bir reklam alanı var. Okulların yeterlilikleri de sadece buna bakılarak ölçülüyor. Oysa ki iyi kalitedeki ortaöğretim kurumu sayısı az olduğu için başvuran öğrenci sayısı.. Bu bir eleme sınavı. Bu bir ölçme ve değerlendirme sınavı değil açıkçası. Üniversitede de böyle. Belli bir milyon 200 bin öğrencinin bir milyonu da üniversite okuma yeterliliklerine sahiptir. Ama sistemdeki kontenjan eksikliklerimiz ki çok fazla sayıda üniversite kurduk. Bu alandaki açığın da çok kısa bir sürede kapanacağına inanıyorum. Ondan sonraki süreçte hem üniversiteler, buna vakıf üniversiteleri de dahil, bütün üniversite sistemimiz ortaöğretim sistemimizin tamamı kendisini uluslararası standartlarda akredite edebilecek evrensel düzeyde yeterliliklerini ölçecek bir kuruma da ihtiyaç duyacaklar." ifadelerini kullandı.

‘NE OLMAMI İSTERSİN? DİYEN OĞLUMA ‘MUTLU OLMANI İSTERİM’ DEDİM’

Eski bakan, eğitimin insan hayatındaki rolü ve etkilerine ilişkin de yaptığı değerlendirmede kendi oğlunu örnek verdi. Baş, şöyle konuştu: "Ben eğitimin amacının her bir bireyin insan olarak mutlu olabileceği, yeteneklerini keşfederek yararlı bireyler olmasını sağlamak olarak görüyorum. Hayat felsefemi de hep bunun üzerine oluşturdum. Oğlum, 'ne olmamı istersin?' diye sorduğunda 'ben sadece mutlu olmanı isterim' dedim. Velilerimizin de çocukları üzerinde odaklandıkları sadece sayısal not başarıları. Bugün artık mutlu bireyler yetiştirmek gibi bir hedefimizin de kalmadığını görüyorum. Ben, eğitimin bu amacının da olduğunu ve mutlu bireyler yetiştirmek olduğunu düşünüyorum. Çocuklar için okullar mutlu oldukları, sevindikleri yerler olmalı. Okul ortamlarının da iyileştirilmesi ve mutlu etmek üzerine kurgulanması gerekir. Yeni dönemde insanlığa katkı verecek neslin bireyin yeteneklerine uygun alanlarda yetişmesi ve gelişmesi, beceri sınırlarını zorlaması ve en önemlisi nasıl öğreneceğini öğrenmesi. Öğrenmeyi öğrenmek. Kendini geliştirirken küresel kaynaklardan daha çok yararlanmayı başarmış insanlar yetiştirmekle mümkün olduğunu düşünüyorum. "