Gazeteci Yazar Nuray Mert, köşesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kafasındaki 'başkanlık' sistemi ile ilgili önemli tespitlerine yer verdi.

Şu anda söz konusu olan fiili başkanlık sisteminin topyekun bir ‘yeni düzen’ veya ‘yeni nizam’a geçiş olarak ifade eden Mert, genel seçimlerden sonra hayata geçirilmesi beklenen sistemin ‘başkanlık sistemi’ adı altında mevcut filli durumun yasallaşması ve pekişmesi olduğunu yazdı.

Nuray Mert'in diken.com.tr'deki yazısı şöyle:

"Mesele başkanlık sistemi değil, ‘yeni nizam'; siz hala anlamadınız mı?

Galiba, son günlerde bir kez daha gündeme gelmesiyle ‘başkanlık sistemi’ni tartıştığımızı sanıyoruz.

Bazıları ‘fiili başkanlık sistemi’ne geçtiğimizden yakınıyor. Bazıları ‘ruhen’ başkanlık sistemine geçmiş olmaktan memnun.

Topyekun bir fiili durum

Oysa, şu anda söz konusu olan fiili başkanlık sistemi veya herhangi bir sistem değil, ‘topyekun bir fiili durum.’ Tartıştığımız ise topyekun bir ‘yeni düzen’ veya ‘yeni nizam’a geçiş.

Belli ki, cumhurbaşkanını halkın seçmesi fikri, AKP tarafından başkanlık sistemine giden bir adım olarak görülmüş ama, bu değişimi hukuken çerçeveleyecek anayasal değişim malum nedenlerle sonraya bırakılmış. Bu durumda, gerekli değişimi gerçekleştirmek, önümüzdeki genel seçimle oluşacak meclise kaldı.

TÜRK USULÜ BAŞKANLIK SİSTEMİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kafasındaki sistemin hukuki altyapısının oluşmasını beklemek gibi bir kaygı taşımadığı için, kafasındaki siyasal sisteme göre hareket etmekte beis görmüyor. Onun için halihazırda bir sistem değil, filli bir durum söz konusu.

Genel seçimin hemen sonrasında hayata geçirilmesi beklenen sistem ise ‘başkanlık sistemi’ adı altında mevcut filli durumun yasallaşması ve pekişmesi. O nedenle, AKP buna ‘Türk usulü başkanlık sistemi’ diyor ki doğrusu da bu. Zira, cumhurbaşkanlığı öncülüğünde AKP’nin kafasındaki sistem, demokratik ülkelerin başkanlık ve yarı-başkanlık sistemlerine benzemiyor. Zaten bu tanım da, maazallah başkanlık sistemini dengeleyecek mekanizmalar akla gelmesin diye icat edildi. Diğer taraftan, konu 2012’de gündeme geldiğinde de, Kürt siyaseti federe veya ademi merkezci bir yapı umuduna kapılmasın diye, ‘üniter devlet yapısına uygun başkanlık’ denilerek onun da önü kapanmıştı.

ÖNDERİN İRADESİ HER ŞEYİN ÜZERİNDE

Erdoğan, 2010 Nisan ayında bir televizyon programında ‘hayal’inin ve 2011 seçimlerinin istikametinin başkanlık sistemi olduğunu açıklarken, muğlak bir biçimde denge mekanizmalarından bahsetmişti. Ama o zaman asıl mesele, güçlü icraat, güçlü idare konusuydu. Zamanla güçlü idare, ‘güçlü irade’ye dönüştü, yani önderin iradesinin her şeyin önünde olduğu bir anlayışa.

Zaman içinde, Erdoğan ve AKP çevresinin, siyaset anlayışının ne olduğu daha netleşti. Bu şöyle bir anlayış: Tarihi bir misyon yüklenmiş bir önder mümkün mertebe çok yetkiyle donatılacak; önder siyaset ve toplumsal hayatı tamamen kontrol edebilmeli ki bir büyük tarihi değişim gerçekleşsin.

BİR ÖNDERLİK KONUMU

Nitekim, Cumhurbaşkanı Erdoğan son açıklamasında, başkanlık sisteminden, ‘Ayağımızdaki prangalardan kurtulalım’ diye söz etti. Oysa, demokratik düzen, iktidardakilerin ayağındaki ‘pranga’ların artmasıyla mümkün.

Ne var ki bu ülkede söz konusu olan artık demokratikleşme falan değil, ‘Yeni Türkiye’ adı altında yeni bir düzen kurulması. Demokratikleşme dediğimiz, biz fanilerin özgürlüklerini önceleyen bir sistemken, ‘yeni düzen’ bir büyük tarihi misyonun gerçekleşmesini önceliyor. Bu misyon, ‘Atalarımızın tarihi mirasını geleceğe taşıyacak, ümmeti kurtaracak’ bir tarihi hamle. Bu durumda, kendisi için dizayn edilen başkanlık makamı, Erdoğan’ın şahsında tarihi bir önderlik konumu.

..."