Büyük Birlik Partisi(BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Diyarbakır’daki Nevruz etkinliklerinde okunan Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mesaja ilişkin olarak, ayrı bir devlet olma hedefini çok net bir şekilde ortaya koyulduğunu belirterek, bunu yokmuş gibi göstermek milleti aldatmaktan ve kandırmaktan başka bir şey olmadığını söyledi.

Mustafa Destici, parti genel merkezinde basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Destici, Bülent Arınç' ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a tepkisi için, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığını hiçe sayarak ve anayasal yetkilerinin dışına çıkarak bu tür söylemelerine devam ettiği sürece bu tür tepkilerin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Destici, "Cumhurbaşkanı tarafsızlığını hiçe sayarak ve anayasal yetkilerinin dışına çıkarak bu tür söylemelerine devam ettiğinde yani icranın başıymış gibi hareket etme sevdasından vazgeçmediği sürece hükümet içerisinden Sayın Bülent Arınç’ ın ortaya koyduğu tepki gibi tepkilerin gelmesi kaçınılmazdır. Sayın Cumhurbaşkanı bundan sonrada tarafsızlığını düşünmeden anayasal yetkilerini hiçe sayarak devam ederse hiç unutmasın hiç hayal kırıklığına uğramasın bu tür cevaplar çoğalarak kendisine gelmeye devam edecektir. Çünkü Türkiye parlamenter sistemde yönetilmektedir ve parlamenter sisteme göre Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı yetkileri fazladır mutlaka yetkileri azaltılması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.

Kürt sorununa da değinen Destici, Türkiye’ nin bir Kürt sorununun olmadığının altını çizerek şunları kaydetti: "İzleme heyeti doğru değildir. Dolmabahçe Sarayı görüntüleri hiç hoş olmamıştır. Bu büyük Türk Devleti’nin yönetenler tarafından maalesef bir acziyetin ve teslimiyetin bir ifadesi olarak ortaya çıkmışlardır. Ama 12 yıllık iktidar sonunda bunları söyleyeni herhalde çok ciddi bir bakışla bakılmayacağını düşünüyorum. Biz BBP olarak başından beri söyledik Türkiye’nin bir Kürt sorunu yoktur PKK sorunu vardır. Türkiye’nin 20. yüzyıl katil eşkıya sürüleri ile ilgili bir problemi vardır. Ama bizim bugüne kadar Kürt kardeşlerimiz ile ilgili hiçbir problemimiz olmamıştır bundan sonrada olmayacaktır.

21 Mart’ta Diyarbakır’daki Nevruz etkinliklerinde Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği mesajın okunması ile ilgili de şunları söyledi: "Türkiye’yi yönetenlere tavsiyemiz adına çözüm süreci dedikleri çözülme ve ayrışma sürecinden vazgeçmeleridir. 21 Mart nevruzunda İmralı canisinin Diyarbakır’da okunan mesajı çok açık ve nettir. Ayrı bir devlet olma hedefini önce özerk bir bölge oluşturup daha sonrada ayrı bir devlet olma hedefini çok net bir şekilde ortaya koymuştur. Orada iki dilli, iki milletli ve iki bayraklı bir Türkiye talebi vardır. Dolaysıyla açık ve net olarak ayrı bir devlet talebi vardır. Bunu yokmuş gibi göstermek milleti aldatmaktan milleti kandırmaktan başka bir şey değildir. Bu seçim öncesi milleti aldatmaya milleti kandırmaya devam edecekler ama seçim sonrası bütün çıplaklığıyla gözümüzün önüne gelecek. PKK asla silah bırakmayacaktır. Özellikle başta ABD olmak üzere batıyı yanına alan PYD adıyla Ortadoğu’da, Suriye’de, Irak’ta, IŞİD bahanesiyle PKK ile ortaklık kurmuş iken Batı PKK’nın silah bırakması söz konusu değildir." diye konuştu.

"2010 KPSS'DE YOLSUZLUK YAPILMIŞSA SORUMLUSU İKTİDARDIR"

2010 yılında yapılan Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) kopya çekildiği iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan algı operasyonu ilgili olarak da Destici, "Eğer o dönemdeki KPSS sınavlarında yolsuzluk yapılmışsa bunun birinci dereceden sorumlusu Türkiye’yi yönetenlerdir." dedi.

Destici açıklamasını, "Türkiye’de hukukun yok sayıldığı bir dönemi yaşıyoruz ve neticede neyin doğru neyin yanlış olduğunun anlaşılmaması adına milletin kafasını karıştırma adına algı operasyonları çok seçilmiş nokta zamanlarda yapılmaya devam ediyor. Eğer 2010 yılındaki KPSS sınavlarında bir usulsüzlük yapılmışsa elbette ki bunun hukuk önünde hesabı sorulması gerekir. Ama bu hesap sormalar sadece belli bir kesimden belli kadrolardan öç alma ya da onları tasfiye etme millet nezlinde itibarsızlaştırma adına yapılıyorsa bizim bunu doğru bulmamız mümkün değildir. Eğer o dönemdeki KPSS sınavlarında yolsuzluk yapılmışsa bunun birinci dereceden sorumlusu Türkiye’yi yönetenlerdir. Çünkü o görevlere o bürokratları atayanlar bugün iktidarda olanlardır. Dolaysıyla bürokratlardan hesap sorulurken bunun siyasi sorumlularının hiç suçu yokmuş gibi sütten çıkmış ak kaşık gibi muamele görmeleri doğru bir şey değildir. Maalesef bu operasyonların siyasi iktidarın talimatıyla yapıldığı açık ve net dolayısıyla bizim baştan karşı çıktığımız nokta burası hukuk bırakın kendi işini kendisi yapsın. Eğer siz hukuka müdahale ederseniz talimatla soruşturmalara devam ederseniz yani bazı davaların savcısı ve avukatı olmaya devam ederseniz biz bu soruşturmaları gayri hukuki olarak kabul ederiz. Devletin bütün imkanları vatandaşlarımıza adil bir şekilde paylaştırılmalıdır. Ama maalesef bu iktidar döneminde bunların hiçbirisine riayet edilmemiştir. Özellikle son dönemlerde milletin çocukları KPSS sınavlarında ter dökerken devlet kapılarında çok düşük maaşlarla işe girip iş sahibi olmak için onca uğraş verirken birilerinin sırf iktidara yakın oldukları için hiçbir sınava tabi tutulmadan ya da mülakat adı altında sadece iktidara yakın olanların tercih edildiği göstermelik sözde sınavlarla işe alınması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu insani de değildir İslami ve hukuki de değildir. Dolayısıyla biz Türkiye’yi yönetenleri bu tür uygulamalardan bir an önce vazgeçmesi konusunda çağrı yapıyoruz. Adaletli olun adaletli vicdanlı olun hukuka riayet edin ayrımcılıktan vazgeçin." diye konuştu.