Beyoğlu’nda özgürlük için omuz omuza yürüyen gazeteciler, birlik mesajı verdi. Gazeteci Ayşenur Arslan, “Bu son saldırılarda Aydın Doğan’dan Ekrem Dumanlı’ya kadar şunu anladı; ya hep beraber, ya hiç birimiz! Eğer tek tek davranırsak diz çökertebiliyorlar. Daha önce hiçbir yürüyüşte görmediğim arkadaşlarımı görüyorum. Bunun için de çok mutlu ve umutluyum.” dedi.

Son dönemde medya kuruluşları ve basın mensuplarına yönelik baskı ve saldırılar, farklı görüşlerde olan gazetecileri bir araya getirdi. Yürüyüşe katılanlarda gazeteci Ayşenur Arslan, yaklaşık 40 yıldır yürüyüşlere katıldığını ifade etti. Arslan, “Yolları aşındıramadık. Maalesef sanki bu ülke bizi aşındırdı. Giderek daha kötüye gitti, dar bir kıskaç oldu boynumuza. Ama şunu görsünler; yılmayacağız, korkmayacağız, devam edeceğiz. Bu son saldırılarda Aydın Doğan’dan Ekrem Dumanlı’ya kadar şunu anladı. Ya hep beraber, ya hiç birimiz! Eğer tek tek davranırsak diz çökertebiliyorlar. Hep birlikte olmalıyız. Bugün çok azız aslında burada. Daha çok ve kalabalık olduğumuzu biliyorum. Daha önce hiçbir yürüyüşte görmediğim arkadaşlarımı görüyorum. Bunun için de çok mutlu ve umutluyum.” diye konuştu.

ASLI AYDINTAŞBAŞ: BİR ARAYA GELDİK, KENETLENDİK

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş da, “Bugün bize ümit veren bir gün oldu çünkü farklı mecralardan, farklı gazetelerden hatta farklı ideolojilerden gazeteciler bir araya geldi. Tek bir amaç için buradayız. Bu ülkede demokrasiyi görmek istiyoruz. Demokrasi tesis edilene kadar, insan hakları ihlalleri ve medyaya yönelik baskılar bitene kadar birlik olmaya devam edeceğiz. Kötü şeyler yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Hala cezaevinde gazeteciler var. Gazeteciler artık evlerinin önünde dövülüyor ama her kötülükten bir iyilik doğar. Biz de bir araya geldik, kenetlendik. Bu birlik devam edecek.” ifadelerini kullandı.

TARIK TOROS: 20 YILLIK GAZETECİYİM, İLK DEFA YÜRÜDÜM

Meslekte 20 yılını doldurduğunu belirten Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros ise şöyle konuştu: “Hayatımda yürümedim ve slogan atmadım. Bugün ilk defa yürüdüm, pankart taşıdım, alkışlarla medyaya baskıyı ve Ankara’daki muktedirlerin medyaya baskısını protesto ettim. Belki dine kadar bununla bir sonuç alınacağına inanmıyordum. Böyle bir aktivist kimliğim yoktu. Protesto ve karşı çıkma dürtüsünü yazarak, konuşarak yaptık. İlk defa böyle bir şeyin içinde oldum çünkü oksijen tükendi. Artık nefes almakta güçlük çekiyoruz. Çünkü bugün biz yürümezsek yarın bizim için kimse yürümeyecek. Bu kadar havanın azaldığı, hukuk ve demokrasi ve özgürlükler adına hak talebi, hakkını korumak, mücadele etmek azaldı ve bitti tükendi. Ülkede sivil toplum kalmadı. Hukukun yasının tutuldu, medyanın Ankara’ya bağlı hale geldi. İş dünyasının Ankara’nın iki dudağı arasında kaldığı, bürokrasinin tamamen siyasi iktidara biat ettiği bir süreçte sadece 2,5 medya kaldı.”

BÜLENT KENEŞ: TOLUMUN FARKLI RENKLERİNE HİTAP EDEN GAZETECİLER BİR ARAYA GELDİ

Son dönemde basına, medyaya, fikir ve ifade özgürlüğüne çok ciddi saldırılar olduğuna dikkat çeken Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş de, “Proje savcılar, hakimler, mahkemeler üzerinden muhalif gördükleri herkesi susturma sindirme baskıları yapıyorlar. Bu aşama aşama giderek fiziksel saldırı boyutuna ulaştı. Farklı ideolojideki gazetelerin editörleri, yayın yönetmenleri olayın fikir ayrılığı, renk farklılığı boyutunu çoktan aştığı, topyekun ortadan kaldırılma aşamasına gelindiğinin farkındalığıyla bugün burada bir arada tepki koydu. Hürriyet’ten Cumhuriyet’e, Sözcü’ye, Birgün’e, Zaman’a, Bugün ve Samanyolu televizyonuna varıncaya kadar toplumun farklı renklerine hitap eden basının temsilcileri ortak bir eylem sergilediler. Belki bu tür baskıların tek olumlu yönü bu. Bir araya gelemeyen basın mecrası dayanışma içerisinde.” şeklinde konuştu.

BARIŞ YARKADAŞ: GAZETECİLER EVİNE ÖZGÜRCE GİDEMİYOR

Gazetecilere destek veren CHP Milletvekili Barış Yarkadaş ise, “Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘gazeteciler evine özgürce gidiyorsa basın hürdür’ demişti. Gazeteciler evine özgürce gidemiyor. AKP iktidarının yarattığı iklimden dolayı hiçbir gazeteci kendisini özgür hissetmiyor. Gazeteciler yumruklanıyor, maliye baskısı uygulanıyor, polis ve mahkeme kıskacıyla denetim altına alınmaya çalışılıyor. Gazete binaları milletvekilleri tarafından basılıyor. Ahmet Davutoğlu’nun, Türkiye’de gazeteciler özgürdür dediği an evinin önünde alçakça yumruklanıyor. Ne yumruklar ne baskınlar ne maliye kıskaçları ne yargıçlar ne polisler basının özgürce haber vermesini, halkın da özgürce haber almasını engelleyemez.” değerlendirmesinde bulundu.