Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şanlıurfa milletvekili Osman Baydemir, Türkiye’deki savaş durumunun iktidarı kaybeden hükümetin işi olduğunu söyledi. Baydemir, "Bu savaş durumunun sebebi iktidarı vermeme, iktidarı tek başına sürdürme arzusudur. İktidarının yitirildiğini görenler bu savaşı başlattı." dedi.

Doğu ve Güneydoğu Dernekleri Platformu (DGP) son yaşanan çatışmalar üzerine Şişli Kent Kültür Merkezi'nde ‘Barış ve çözüme çağrı’ konulu basın toplantısı düzenledi. Toplantıya çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı.

‘SAVAŞ ÇILGINLIKTIR’

Panelde konuşan HDP'li Osman Baydemir "Savaş çılgınlık, acziyettir, savaş aslında çözememe, yönetememenin siyaset mekanizmasının görevini rolünü, misyonunu yeterince yerine getirememenin faturasının insanlara çıkartıldığı pratiğini ta kendisidir.’" dedi. Baydemir, son operasyonlarla ülkenin ‘1990 ve 93’lü yılları yaşadığını söyledi.

Barışa ve silahsızlanmaya ve nihai barışa ramak kala böyle bir girişimde bulunulduğunu dile getiren Baydemir, “Barışı isteyenlerin sesini duyulur kılmalıyız.” dedi. Baydemir, “Son savaş süreci barışa ramak kala, silahsızlanmaya ramak kala, nihai barışın kapılarının açılmasına ramak kala başladı.” ifadesini kullandı.

‘DEVLET KÜRT GERÇEĞİNİ GÖRMELİ’

Kürtlerin Farslar, Araplar Türkler ve Ermeniler gibi Ortadoğu’daki kadim milletlerden biri olduğunu dile getiren Baydemir, ”Maalesef bu realite deflet tarafından görmezlikten geliniyor. Kürtler ya devlet sahibi olacak ya da var olan devletler örneğin Türkiye demokratikleşecek ve her milletinde devleti olacak. 70 yılık karakterinden vazgeçip vatandaşın dokunabileceği demokratik bir devlet olmak zorundadır.” ifadelerini kullandı.

Kürtlerin ağırlıkta olduğu İran, Suriye Irak ve Türkiye’ye seslenen Baydemir çözüm açısında “Ya Ortadoğu’da Kürtlerinde devleti olacak, ya da var olan devletler, örneği Türkiye’de devlet demokratikleşecek Kürt’ün de, Türk’ün de Arab’ın da Laz’ın da, Sünni’nde Alevi’nin de ve Çerkez’in’de devleti olacak. Yani devlet 70 yılık karakterinde vazgeçip demokratik, şeffaf bir devlet, yurttaşın dokunabildiği, yurttaşın eleştirebildiği bir devler olmak durumundadır.” ifadelerini kulandı.

‘8 HAZİRAN’DAKİ ÇEŞİTLİLİK YOKEDİLİYOR’

2013 Nevruz ve 2015 Haziran’ında iki önemli gelişme olduğuna işaret eden Baydemir, 8 Haziran seçiminde halkın yüzde 95’inin temsil edildiğini ve son yapılan operasyonlarla bunun yok edildiğini belirtti.

Son savaş sürecinin Dolmabahçe Sarayı görüşmesinde varılan mutabakatta belirtilen maddelerden kaynaklanmadığını ifade den Baydemir “Bu savaş durumunun sebebi iktidarı vermeme, iktidarı tek başına sürdürme arzusudur. İktidarının yitirildiğini görenler bu savaşı başlattı. Aslında bu savaş 8 Haziran’dan sonra da başlamadı. Bu savaş sürecinin startı seçimden önce Ağrı’da verildi. Burada provokasyon boşa çıkarıldı” ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE SURİYELİLEŞEBİLİR'

Türkiye’nin endişe verici yeni bir sürece girdiğine dikkat çeken Baydemir, “Evet ben endişe ediyorum, evet ben kaygı duyuyorum. Bu ülke Suriyelileşebilir. Bu ülke Suriyelileşirse bu ülkenin yöneticileri de Esadlaşacaktır. Biz ne bu ülkenin Suriyelileşmesine ve ne de bu ülke yöneticilerinin Esadlaşmasına rıza göstermeliyiz. Bunun için ‘sizlere savaşı yaşatmayacağız. Sizleri savaştırmayacağız’ dedik. Bu savaşa verecek tek kurbanımız yok dememiz lazım. “ ifadelerini kullandı.

‘SORUNLARIN KAYNAĞI TEKÇİ ZİHNİYET’

Mezopotamya Dernekler Konfederasyonu Başkanı Abduhakim Daş ise yaptığı açıklamada Türkiye’deki tüm sorunların temel sebebinin ‘tekçi’ anlayış olduğunu öne sürdü. Daş, “Karanlık bir süreçle başbaşayız.” dedi.

Daş, 'tekçi' anlayışla Türkiye’de yaşayan hakların yok olma derecesine geldiğini savundu. Daş, mevcut iktidarın Suruç’ta ve işlenen ve 33 gencin öldürülmesi ve 2 polisin şehit edilmesi gibi önceden planlanan provokatif olaylarla hedefindeki planı hayata geçirdiğini öne sürdü. Abduhakim Daş, konuşması sonunda ‘Yaşamak ve yaşatmak varken, ölmek ve öldürmek istemiyoruz. Özgürlüklerimizin elimizden alınmasını demokrasinin yok edilmesini istemiyoruz.” dedi

DGP adına yapılan çağrıda ise “Barış süreciyle birlikte sağlanılan güven ortamına dönülmesi, PKK'ın silah bırakması ve devletçe yapılan operasyonların durdurulması, Abdullah Öcalan’a yönelik görüşme yasağının kaldırılması, ve görüşmelerin yeniden başlanması adına gerekli mekanizmaların sağlanılması,” talep edildi.

‘İNSANLAR GÖÇ EDİYOR’

DGP adına hazırlanan raporu okuyan Dersim Derneği üyesi Hasan Şen, 4 milyon insan zorla göç ettirildiĞİni, köylerin boşaltıldığı, barış süreciyle halka verilen barış umudunun yok edildiğinji söyledi. Şen, 31 olan güvenlik sayısının 98 çıkartılmasının ise endişeleri artırdığı kaydetti.

Fehim Işık moderatörlüğünde yapılan panelde ilk konuşmayı yapan Barış Bloğu'nda Gencay Gürsoy, ülkenin iç savaşı pervasızca provoke edecek bir girişimle de karşı karşıya olduğunu belirtti. Gürsoy, iç savaş isteyenlerin kendilerini güvence altına almak için böyle bir yola başvurduğunu savundu. Gürsoy, son yaşananlarla 1990’ları aratmayan bir devlet terörü ile karşı karşıya olunduğunu belirtti.

Barış İçin Kadın Girişimi adına konuşan Nazar Altındağ ise ‘kadınların bu kirli savaşa alet dildiğini ‘dile getirdi.

Amed Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi ise insanların Türkiye’de sağlanılacak barışı ekmek sudan daha çok istediğini savundu. Ülkede yaşatılmak istenen savaş ortamını halkın hiçbir ferdinin istemediğini dile getiren Elçi, bundan birilerinin nemalandığını belirtti. Elçi, yakalanan barış sürecinin bugün birileri tarafından elinin tersiyle itilmesinin şaşkınlığının içerisinde olduğunu aktardı.

Türk-Kürt halkının artık birlikte barış ve huzur içerisinde yaşamayı sağlaması gerektiğini belirten Elçi, ‘birlikte yaşamayı olumsuz etkileyecek siyasi yapılanmalardan uzak durulması’ gerektiğini dile getirdi. Elçi, Rojaba’da (Kobani) oluşan siyasal Kürt yapının giderek uluslararası arenada tanınması durumunun başlatılan son savaş sürecinde etkili olduğunu öne sürdü.