Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı emekli Büyükelçi Osman Korutürk, geçen yıl IŞİD'in Musul'da Türkiye Başkonsolosluğu dahil 48 kişiyi rehin almasının şaibeli ve karışık bir iş olduğunu söyledi.
Karorutürk, "Musul Konsolosluğu'nun basılması da biraz şaibeli bir iş… Oradan çıkarılmaları, o çocuğun cebindeki telefonun açık olması, şarj edilebilmesi filan… Karışık bir iş… Konsolosluk personelini muhtemelen bir bahane olarak IŞİD'e teslim edildiler. ‘Adamlarımız ellerinde' diyebilmek için…" dedi.

Zaman gazetesinden Doğan Ertuğru'la konuşan CHP'li emekli Büyükelçi Osman Korutürk, koalisyon görüşmeleri ve Musul Konsolosluğu'nun basılması ile ilgili önemli açıklamalarda bululundu.

Korutürk, röportajda şu açıklamalarda bulundu:

"Koalisyon görüşmeleri nihayet başlıyor. CHP'yi iktidara yakın görüyor musunuz?

Hayır görmüyorum. Nedeni şu, AKP bu seçimde seçmen üzerinde olabilecek en büyük baskıyı uyguladı. Meclis'i, yargıyı medyayı tamamen kontrolü altına aldı. Buna rağmen iktidar çoğunluğunu kaybetti. Bu, Türkiye'nin demokrasiyi özümsediğini gösterir. Şimdi seçmen tercihini böyle yapmışken AKP ile koalisyon kuran parti, iktidarda AKP'nin payandası olacak. AKP'nin iktidar ortağı olan parti ilk seçimde bunun bedelini öder.

Sizce bu süreçte oyun kurucu Erdoğan mı yoksa Davutoğlu mu olacak?

Erdoğan, çok tecrübeli bir siyasetçi… Etik davranmak zorunda da hissetmiyor. Uzun süredir iktidarda olmanın avantajı da var. Dolayısıyla oyunu o belirliyor. Oyunun bozulması için ona yaramayacak adımları atmak gerek. Oysa Sayın Bahçeli'nin tutumu Erdoğan'ın oyun planlarını sonuca götürüyor. İtirazlarınız olabilir ama bir partiye kapıyı baştan kapatırsanız, başkalarına oyun kurmak için fırsat verirsiniz. 81 vekili olan HDP için ‘Onlarla asla olmaz' derseniz Kemal Bey'in kurabileceği oyun kalmaz.

Koalisyon kurulamazsa yapılacak bir erken seçim öncesi kaos oluşturmak için Suriye'ye operasyon çok tartışıldı. Sizce böyle bir ihtimal hâlâ var mı?

Hazırlıklara bakarsanız var gibi görünüyor. Ama erken seçim için bir kaos senaryosunu göze alıyorsanız durum çok vahim demektir. Fiiliyata dönerse de altından kalkamayacağımız sıkıntılar ortaya çıkar. Çünkü Suriye'de bir gösteri operasyonu olmaz. Suriye'ye girdiniz mi çıkamazsınız. Uluslararası meşruiyeti yoksa başımız sıkıntıya girer. Zaten son dönemde Türkiye IŞİD nedeniyle o kadar olumsuz algıya maruz kaldı ki… Ben o algılara neden olan olayların çoğunun doğru olduğunu bilmekle birlikte, doğrudur demek içimden gelmiyor. Türkiye bölgede bir tehlike unsuru haline geldi. ‘Kantonlar kırmızı çizgimiz' filan… Bir kere başkasının toprağında kırmızı çizginiz olamaz. Olursa o çizgiler zamanla renk değiştirir, bizdeki örnekte olduğu gibi sonunda yeşil olur. Ayrıca böyle bir operasyonun çok tehlikeli sonuçları olur.

CHP'nin muhtemel bir koalisyonda Dışişleri Bakanlığı'nı istediği konuşuldu. Eğer öyle olursa restorasyon için yeni bakanın öncelikleri ne olmalı sizce?

Valla bunun önceliği filan kalmadı artık. AKP ilk dönemlerde Türkiye'nin geleneksel dış politika çizgisini başarıyla sürdürdü. Çok dengeli ve gerçekçi bir politika izledi. Türkiye'nin bir ağırlığı vardı. Biz de öyle zannediyorduk açıkçası, biz de 40 yıl bu devletin içinde çalıştık. Sırtımızı Türkiye'nin gücüne dayayarak görev yapıyorduk. Bu hükümet Türkiye'nin bu pozisyonunu değiştirdi. Bölgedeki her ihtilafta taraf oldu. Herkese tehditler yöneltti ama bu tehditlerin hiçbiri caydırıcı olmadı. Gereği neyse yapılır filan diyorsun, uçağınızı düşürüyorlar, Rumlar İsrail'le birlikte Doğu Akdeniz'de enerji kaynaklarını çıkarıyor. Oraya donanmamızı göndeririz, filan diyorsun, hiç caydırıcılığın yok. Kıbrıs Rum Dışişleri bakanı, karşımıza gelebilecek en küçük ülke, hatta yarım ülke ama ‘Türkiye konuşur konuşur bir şey yapamaz.' diye açıklama yapıyor. Öyle bir noktaya geldi ki, artık dünya Türkiye'nin bir gücü yokmuş diye görmeye başladı. Biz de sırtımızı dayadığımız kuvvetin aslında o kadar da güçlü olmadığını gördük. Bu çok vahim… Bu nedenle dış politikada her şeyi sil baştan yapmak, fabrika ayarlarına dönmek lazım... Ama CHP hükümete girse dahi, AKP'li bir hükümetle dış politikayı fabrika ayarlarına döndürmek imkânsıza yakın.

MUSUL KONSOLOSLUĞU'NA IŞİD BASKINI ÇOK ŞAİBELİ

Türkiye eğit-donat programı dışında Suriye'ye göndermek için savaşçı eğitiyor mu?

Bu hükümet zamanında bir şirket kuruldu. Amacımız, Müslüman coğrafyalardaki isyanlara, savaşlara eğitim ve lojistik destek vermek diye açıkça beyan ediyorlar. Meclis'te defalarca soru sordum, cevap bile vermediler. Savunma bakanı ‘İzni bir vermedik.' diye açıklama yaptı. Türk Ceza Yasası'na göre Türkiye'de asker dışında hiç kimse askerî amaçlı eğitim veremez. Gayri nizamî harp teknikleri, helikopterden adam atma, SAS, kısa süreli tank taraması filan… Bunları öğretecek bir şirket kurulamaz.

Bu nedenle dünya kamuoyunda IŞİD destekçisi bir ülke olarak görünüyoruz…

Çünkü bölgede oyun kurucu olma hevesindeki hükümet IŞİD'e karşı hiçbir şey yapmıyor. İslam adına akla gelebilecek en büyük vahşeti yapıyor. Tekbir getirerek, kelime-i şehadet getiren başka bir Müslüman'ın boynunu kesiyor. Biz sadece ‘İslam bu değildir' demekle yetiniyoruz. Oysa Türkiye İslam İşbirliği Teşkilatı'nda çok etkili… Oyun kurmak istiyorsan orada bir çalışma başlattırsana. Dünya çapında bir organizasyon yap, IŞİD'e karşı bir tepki ortaya koy. Yoksa dünya 5'ten büyüktür filan gibi tekerlemeler ortaya atarak, 30 senedir BM gündeminde olan bir meseleyi sen ilk kez gündeme getiriyormuş gibi, konuşma. Meclis'te ‘IŞİD'e karşı ‘İİT'yi harekete geçirin' diye konuşma yaptım. İçeride olan 15-20 kişi uyukluyordu.

Musul Konsolosluğu'na baskında da Meclis'in boş olduğu medyaya yansımıştı.

Musul Konsolosluğu'nun basılması da biraz şaibeli bir iş… Oradan çıkarılmaları, o çocuğun cebindeki telefonun açık olması, şarj edilebilmesi filan… Karışık bir iş… Ama bir gün o da ortaya çıkar... Neden çıkar biliyor musunuz? Ortadoğu batak filan derler ya… Bu kadar çok aktörün karıştığı yer batak olur tabii. Bu durum o kadar çok gruplaşmaya neden oluyor ki, hiçbir sır uzun süre gizli kalmaz. Onun için bunların çok gizli kalacağını sanmam. Konsolosluk personelini muhtemelen bir bahane olarak IŞİD'e teslim edildiler. ‘Adamlarımız ellerinde' diyebilmek için…"