Çocukluk çağından itibaren bireyin dış dünyadaki uyarıları algılamasını ve bunları düzenleyip kullanmasını engelleyen nörolojik ve psikiyatrik bir rahatsızlık olan otistik bozukluğunun, kişinin tüm yaşamını etkilediği belirtildi. Uzmanlar, otistik bozukluğun özellikle erkek çocuklarda daha sık görüldüğünü kaydetti.

Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Uzmanı Doktor Zafer Atasoy yaptığı açıklamada, biyolojik temelli olduğu kabul edilen otistik bozuklukların 10 bin kişide 6 ile 9 oranında görülürken, erkek çocuklarda kız çocuklarına oranla 2-3 kat daha sık rastlandığını söyledi. Otistik bozukluğu tanımlamak için kullanılan tüm davranışların tek bir hastada görülmediğine dikkat çeken Dr. Atasoy, küçük çocuklarda ve hafif belirtilerde seyreden tiplerde bu hastalığı teşhis etmenin zorlaştığını aktardı.
Dr. Atasoy, "Otistik bozukluklar, çoğunlukla çocukluk çağında taklit yeteneğinin olmaması ve iletişime yönelik jestlerin gelişmemesi şeklinde görülüyor. Çocuklarda erken dönemlerde çoğunlukla 1 yaşından sonra, daha az sıklıkla olsa da 1 yaş öncesinde de kendini belli ediyor. Göz temasının kurulamaması, karşılıklı dikkatin gelişmemesi özellikle bebeklik döneminde saptanabilecek, önemli belirtilerdir.” dedi.

Dr. Atasoy, otistik bozukluklarda laboratuvar tetkikleri ve görüntüleme yöntemlerinin kesin teşhis için yeterli olmadığını ve doğru tanıyı koymanın en önemli yolunun klinik belirtiler olduğunu dile getirdi. Dr. Atasoy, erken tanı ve zamanında müdahalenin hayati bir önem taşıdığı otistik bozukluklarda en önemli tedavinin çocuğa uygulanacak olan yoğun eğitim olduğunu kaydetti.

Dr. Zafer Atasoy, şöyle dedi: “Konuşma ve dil terapisi, uğraş terapisi, duyu entegrasyonu, egzersiz, fizik tedavi ve davranışsal terapiler, hastalığın ağırlığına ve her çocuğun özel durumuna göre belirlenmektedir. Beyin gelişiminin daha hızlı olduğu ilk 5 yaş içinde yapılacak bu tedaviler çocuğun ilerleyen yaşlarda yaşıtlarına yakın davranışlar sergilemesini sağlayacaktır.”