HDP Şanlıurfa İl Başkanı Sevda Çelik Özbingöl, "Patlayan bombaların, yapılan katliamların tek müsebbibi seçim sonucunu beğenmeyip oluk oluk kan akıtanlardır. Bu son gelişen saldırılar, bir saray gladyosu algısını insanların kafasında açıkça oluşturuyor.’’ dedi.

95 ölü, 48'i ağır 246 kişinin yaralandığı Ankara’daki saldırıyla ilgili açıklama yapan HDP Şanlıurfa İl Başkanı Sevda Çelik Özbingöl, "7 Haziran öncesi ülkede huzur ve barış hâkimken 7 Haziran sonrası oluk oluk kan akıtılması beğenilmeyen seçim sonuçları nedeniyledir.’’ ifadesini kullandı. Özçelik, konuyla ilgili açıklamasına şöyle devam etti: "Barışa yönelen saldırılar asla tesadüf değildir. Zira birileri barış ve kardeşliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde silahların susmasını istemiyor. Silahların susması çağrısına cevap verilmesinden kısa bir süre önce böyle bir patlamanın gerçekleşmesi tıpkı çözüm sürecini bitiren Suruç saldırısı gibi planlıdır. Ankara saldırı gösterdi ki karanlık odaklar PKK’nın tek taraflı silahları susturmasını istemiyor. Bu son gelişen saldırıların bir saray gladyosu algısını insanların kafasında açıkça oluşturuyor. Bunun aksine de hiçbir devlet tepkisi ve refleksinin olmaması açıkçası endişelerimizi daha da büyütüyor. Kamu görevlilerin görevi söyledikleri değil yaptıklarıdır. Güvenlik önlemleri sadece çevrili bir alanla sınırlı olmadığının ülkenin dört bir tarafında güvenlik zafiyeti sorunu varsa kamunun burada sorumluluğu alma zorunluluğu vardır.’’

Diyarbakır saldırısı eğer aydınlatılsaydı Ankara katliamının bugün olmayacağını vurgulayan Özbingöl, şunları dile getirdi: "Diyarbakır saldırısı aydınlatılsaydı Suruç olmazdı, Suruç aydınlatılsaydı Ankara’da bugün katliam olmazdı. Suruç -Ankara Suruç -İzmir, Suruç-İstanbul birbirinden ayrı coğrafyalar değil. Güzel ülkemiz gidişatının adına çok ciddi derin endişeler ve kaygılar duyuyorum. Çünkü korkutan söylemler duyduk, çete mafya devlet işbirliğinin yansıması vardı, ‘oluk oluk kan akacak’ diye. Ayrıca ülkemizde seçim sonuçlarından sonra gerçekten birileri oluktan oluk oluk kan akıtıyor. Bunu önlemekle sorumlu olan kamu güçleri de buna gözlemlerini yumuyorlar, bu çok acı verici.

GERÇEKLERİ SÖYLEYEN BASINA SANSÜR VAR, DİĞİTÜRK BUNUN SON ÖRNEGİ

Maalesef ülkemizde gerçekleri söyleyen basına iletişim yasağı ve sansür var. Bundan birkaç gün önce bir yayın kuruluşu birkaç TV’yi hükümetin hesabına gelmediği şeyleri söylüyor, siyasi menfaatleri ile uyuşmuyor, halkı bilgilendiriyor diye, antidemokratik bir şekilde Diğitürk’ten çıkardı. Bir gazeteci kemikleri kırılıncaya kadar dayak yedi. Bunun içerisinde devletin siyasi gücünü temsil eden ve bu gücün mensubu insanlar var. Bunu açık açık ve gözümün içine baka baka aleni bir şekilde yapıyorlar. Tüm bun yapılanların ülkemizin hukuk gidişatı adına maalesef çok endişe verici olarak buluyorum.’’