Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Suriye ve Irak’taki gelişmelerin, PYD/PKK ile DEAŞ’ın faaliyetlerinin yanı sıra, bölgedeki otorite boşluğundan faydalanarak ortaya çıkması muhtemel başka terör gruplarının Türkiye’nin güvenliğine ciddi tehdit oluşturduğunu açıkladı.

Suriye ve Irak’ta yaşanan kontrolsüz gelişmeler dikkate alındığında, DEAŞ ile mücadele eden unsurlara yapılan askerî yardımlardan dolaylı olarak PYD/PKK’nın istifade etmesinin diğer bir risk faktörünü oluşturduğunu ifade eden Özel, “Gelinen aşamada, her terör örgütünün ulaşacağı amaç için kullandığı araçların aynı olduğu ve kendilerini meşrulaştırmak adına her türlü yolu deneyebileceği görülmüştür. Bölücü Terör Örgütü, Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler doğrultusunda elde ettiği kazanımları artırmaya çalışırken aynı zamanda kendisini ve diğer ülkelerdeki uzantılarını masum göstererek farklı bir algı oluşturmaya çalışmaktadır.” diye konuştu.

Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Savunma ve Havacılık Dergisi'ne verdiği röportajda gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerindeki gelişmelerin, iyimser öngörülerde bulunulmasını güçleştirmekte olduğunu belirten Özel, “Suriye ve Irak’taki gelişmeler, PYD/PKK ile DEAŞ’ın faaliyetlerinin yanı sıra, bölgedeki otorite boşluğundan faydalanarak ortaya çıkması muhtemel başka terör grupları Türkiye’nin güvenliğine ciddi tehdit oluşturmaktadır. 11 Eylül 2001’de ABD’ye yönelik saldırıların teröre karşı küresel çapta bir duyarlılığın oluşmasına neden olduğu, bu algının hâlihazırda Orta Doğu’da ve Libya’da DEAŞ terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemlerle pekiştiği ve Fransa’da meydana gelen saldırılarla Avrupa’yı da etkisi içine aldığı, bu nedenle devletlerin küresel çapta terör örgütleriyle mücadele yöntemlerini yeniden gözden geçirdiği bir döneme tanıklık ediyoruz.” diye konuştu. Orta Doğu’da güvenlik ve istikrarın orta vadede sağlanmasının mümkün görülmediğini anlatan Özel, “Suriye’de, Mart 2011 ayından bu yana devam eden çatışmalar, bölgenin istikrarsız ve kırılgan yapısını derinleştirmektedir. Irak ve Suriye’de yaratılan ortam DEAŞ’ın giderek güçlenmesine, bütün dünyadan birçok radikal savaşçının bölgeye akmasına ve PYD/PKK’nın terör örgütü kimliğinden ziyade DEAŞ ile savaşan meşru bir güç olarak bölgede görülmesine yol açmaktadır. Bununla birlikte, Suriye Rejimi’nin kimyasal silah dâhil her türlü saldırı aracını kullanmakta tereddüt etmemesi, bu ülke yönetiminden kaynaklanan tehdidin devam ettiğine işaret etmektedir. Irak’ta ABD’nin çekilmesinden sonra oluşan otorite boşluğu ve güç paylaşımı konusunda yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle devam eden siyasi kriz, Irak Güvenlik Güçlerinin ülke güvenliğini sağlamada yetersiz kalması ve devam eden güvenlik sorunları ile gelecek döneme ilişkin belirsizlikler, İsrail-Filistin sorunu, İsrail’in Türkiye’ye karşı çevre kuşak ülkelerle ittifak kurma çabaları, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde devam eden istikrarsızlık ve belirsizlik ortamı, Türkiye ve bölge güvenliği açısından krize dönüşme potansiyeli taşımaktadır.” şeklinde konuştu.

DEAŞ İLE MÜCADELE EDEN UNSURLARA YAPILAN ASKERÎ YARDIMLARDAN DOLAYLI OLARAK PYD/PKK’NIN İSTİFADE ETMESİ DİĞER BİR RİSK FAKTÖRÜ

Suriye ve Irak’ta yaşanan kontrolsüz gelişmeler dikkate alındığında, DEAŞ ile mücadele eden unsurlara yapılan askerî yardımlardan dolaylı olarak PYD/PKK’nın istifade etmesinin diğer bir risk faktörünü oluşturduğunu hatırlatan Özel, “Gelinen aşamada, her terör örgütünün ulaşacağı amaç için kullandığı araçların aynı olduğu ve kendilerini meşrulaştırmak adına her türlü yolu deneyebileceği görülmüştür. Bölücü Terör Örgütü, Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler doğrultusunda elde ettiği kazanımları artırmaya çalışırken aynı zamanda kendisini ve diğer ülkelerdeki uzantılarını masum göstererek farklı bir algı oluşturmaya çalışmaktadır. Oluşan güvenlik ve iş birliği açıklarından kaynaklanan sorunların, terörist eylemlerin dünyanın her yerinde meydana gelme olasılığını artıracağını ve şiddet eylemlerini tetikleyeceğini ve önümüzdeki süreçte daha net bir biçimde görüleceğini düşünüyorum. Bu kapsamda, Suriye’deki dört yılını tamamlamak üzere olan ihtilafın bölgesel güvenlik bakımından ortaya çıkarttığı risk ve tehditler giderek artmakta ve Suriye’deki insani duruma etkisi giderek ağırlaşmakta, bu durumdan da en fazla ülkemiz etkilenmektedir. Ülkemize gelen 2 milyona yakın Suriyeli ve Iraklı mültecinin insani, toplumsal, siyasi ve ekonomik sorun yaratmanın yanında güvenlik sorunu da yarattığı aşikârdır. Suriye ve Irak’taki durum nedeniyle, ülkemizin güneyindeki mültecilerin uzun süre yurtlarından ayrı kalması, insani boyutta farklı sorunları da beraberinde getirebilecektir. Bu kapsamda, mültecilerin ülkelerine dönmelerini sağlayacak güvenlik ortamının oluşturulması için uluslararası kamuoyuna önemli görevler düşmektedir.” açıklamasında bulundu.

SINIR GÜVENLİK TEŞKİLATI BAŞKANLIĞI KURULMASI HUSUSLARINDA ÇALIŞMALAR DEVAM EDİYOR

Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın 2 bin 949 km’lik kara hudutlarının güvenliğini 317 hudut karakolu ile sağladığını anlatan Özel, “Hudut güvenliği faaliyetlerinin etkinliğinin artırılması kapsamında; Suriye’de iç karışıklığın başladığı Nisan 2011’den itibaren Suriye hududundaki birliklerin personel kadroları tamamlanmış; birlikler silah, araç ve malzeme yönünden takviye edilmiştir. Hudut alay komutanlıkları, bağlı bulundukları tugay komutanlıkları tarafından mekanize piyade takım/bölükleri ile ihtiyaç duyulan araç, silah ve malzemelerle takviye edilmektedir. Irak hududunda görevli hudut tugay komutanlıkları organik kuruluşlarında bulunan birlikler haricinde komando taburları ve motorlu piyade taburları ile takviye edilmiştir.Kritik araç ve malzemeler kapsamında 2014 yılı içerisinde hudut sorumluluğu olan birlikler Taktik Tekerlekli Zırhlı Araç [TTZA], Kirpi Mayına Karşı Korumalı Araç [MKKA] ve TOMA araçları ile takviye edilmiştir. Teşkilatlanma, konuş ve bağlantı değişikliği kapsamında; Irak hudut bölgesindeki alınan tedbirlerin artırılması maksadıyla 2013 ve 2014 yıllarında iki adet hudut özel harekât komando taburu teşkil edilmiştir. 2015 yılı içerisinde bir hudut özel harekât komando taburu kurulması çalışmaları devam etmektedir. Suriye hudut bölgesinde alınan tedbirlerin artırılması maksadıyla 2014’te Akçakale’de bir hudut taburu teşkil edilmiştir. Suriye ve Irak hudutları öncelikli olmak üzere hudut birliklerinin personel destekleme oranları artırılmıştır. Hudut güvenliğine ilişkin görev etkinliğini artırmak maksadıyla, Hudut Güvenlik Bölgesi oluşturulmasına yönelik Kanun değişiklik teklifi çalışmaları devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.

Hudut birliklerinin emniyet tedbirlerinin artırılması ve iskân şartlarının iyileştirilmesi maksadıyla Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) ile yapılan protokoller kapsamında toplam 120 tesis inşaatı planlandığını anlatan Özel şunları söyledi: “Bu tesislerden 56 adedi tamamlanmış, 30 adedinin yapım faaliyeti devam etmektedir. 34 adedi için ise projelendirme ve ihale çalışmaları yapılmaktadır. İçişleri Bakanlığı bünyesinde, kara, deniz ve hava sınırları ile sınır kapılarından sorumlu kolluk yetkisine haiz bir Sınır Güvenlik Teşkilatı Başkanlığı kurulması ve sınıra ilişkin görevi bulunan kurumlar arasında iş birliğinin sağlanması hususlarında çalışmalar devam etmektedir. ‘Teröristle Mücadele Harekâtı’nın yanı sıra yasa dışı göç ve kaçakçılık gibi konuları da doğrudan ilgilendiren sınır güvenliği ve bu kapsamda Sınır Fizikî Güvenlik Sistemleri’nin geliştirilmesi, sınır birliklerinin teknik kapasitesinin ve yasal yetkilerinin düzenlenmesi konusu öncelikli faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır. Bugünün ve geleceğin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, hudut ihlallerini asgari seviyeye indirmek, hudut güvenliğini etkin ve caydırıcı bir şekilde yerine getirmek, teknoloji yoğun sistemler kullanarak personel ve birlik tasarrufu sağlamak maksadıyla; kara sınırları boyunca, mevcut tehdit algılaması, teknolojik imkânlar ve sahip olunan kaynaklar göz önüne alınarak standart ve entegre ‘Sınır Fizikî Güvenlik Sistemi’ oluşturulmasına yönelik çalışmalarımız devam etmektedir.”