Pak Maden İş Genel Başkanı Vedat Öztürk, özellikle Soma ve Ermenek’te yaşanan faciaların ardından maden ocaklarına sıkı önlemler getirileceği sözü verildiğine dikkat çekerek, “Yaşanan facialar karşısında, ‘işin fıtratında ölmek var’ diyerek insan hayatını hiçe sayanlar, şimdi de işçiye ‘durmak yok, ölmeye devam’ anlayışını dayatıyorlar.” dedi.

Pak Maden İş Sendikası'nın da ikazlarıyla, Ocak 2015’te Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (İLO) madenlerde uygulanacak iş sağlığı ve güvenliği sözleşmesi olan 176. maddesinin hükümet tarafından imzalandığını hatırlatan Vedat Öztürk, “Bu kapsamdaki en önemli uygulama ise kısaca ATEX olarak adlandırılan, muhtemel patlayıcı ortamlarda kullanılacak teçhizat ve koruyucu sistemlerin AB standartlarına uygun olması şartı idi. Ülkemizde bir süredir, madenlerin üretim yapabilmeleri için AB’ye uyumlu ekipman kullandığına dair sertifika alma zorunluluğu uygulanıyordu. Ancak hükümet, bu konuda geri adım attı ve bir yönetmelikle, uygulamayı 2020 tarihine erteledi.” dedi.

Öztürk aileleriyle birlikte milyonlarca emekçinin, kaza görünümlü iş cinayetlerinin bir an evvel son bulması için daha çok önlem alınmasını beklerken, böylesine önemli bir uygulamayı 2020’ye ertelemenin, yüzbinlerce madenciyi ölüme terk etmek olduğunu belirterek, “Yaşanan facialar karşısında, ‘işin fıtratında ölmek var’ diyerek insan hayatını hiçe sayanlar, şimdi de işçiye ‘durmak yok, ölmeye devam’ anlayışını dayatıyorlar.Bundan sonra yaşanacak her facianın ve ölümün faili, bu erteleme kararının altına imza atanlar olacaktır. Emekçinin iki eli de, dünyada da ahirette de bu faillerin yakasında olacaktır. Bütün gelişmiş ülkelerde uygulanan şartların, bizim ülkemizde de uygulanması için daha kaç Soma, kaç Ermenek yaşanması gerekiyor?” diye sordu.

Bu yönetmelikle birlikte hayatı tehlikeye atılanların, sadece faaliyette bulunan maden ocaklarındaki işçiler olmadığını, mevcut maden ocaklarının 5 yıl daha hiçbir önlem almaksızın çalışmaya devam edeceği gibi, daha önce aranan şartları taşımadığı ve AB’ye uygun ekipman kullanmadığı için kapatılmış olan onlarca maden ocağının da hiçbir yeni önlem almaksızın tekrar açılacağına işaret eden Vedat Öztürk, buralarda da insanlar ellerine kazmalar verilip ölüme yollanacaklarını söyledi.

Öztürk devamında, “Halen kullanılmakta olan ve hiçbir çağdaş güvenlik unsuru içermeyen sistemler ile AB sertifikalı ekipmanlar arasında elbette bir maliyet farkı var. Ancak, hangi maliyet bir insanın hayatından daha önemli olabilir? Üç kuruş maliyetten kurtulmak için binlerce emekçinin hayatını hiçe sayan yaklaşımı şiddetle kınıyoruz.
Ne yazık ki, mevcut geçici iktidar, madenlerde birkaç kuruş fazla kar için emekçileri, hangi çıkarlar için ve kimler tarafından tırmandırıldığı meçhul terör karşısında ise onların çocuklarını “feda etmeye” çokça hevesli görünmektedir. Devletin görevi feda etmek değil yaşatmaktır. Devlet, her vatandaşının olduğu gibi, madenlerde çalışan emekçi kardeşlerimizin de can güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Maalesef iktidar, son yönetmelikle bunun tam tersini yapmıştır. İşçinin can güvenliğini tehlikeye atan herhangi bir düzenleme, yapılamaz. Bunu yapanlar, topluma karşı suç işlemiş olurlar.” açıklamasında bulundu.

Pak Maden İş Genel Başkanı Vedat Öztürk, “Buradan sormak istiyoruz” diyerek şunları aktardı: “Ne oldu da madenlerde bir süredir uygulanan AB uyum şartından vazgeçtiniz? Halen yürürlükte olan diğer iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarını sadece facialar sonrası toplumun gazını almak için geçici olarak mı getirmiştiniz? Zaten doğru dürüst denetim yapmıyorsunuz. Hayatiyet derecesindeki eksikleri görmezden geliyorsunuz. Şimdi mevcut düzenlemeleri daha da geriye götürerek, neden yeni facialara davetiye çıkarıyorsunuz? Muhtemel erken seçim öncesi oy toplamak için dağıtacak kömürünüz mü kalmadı? Daha iki gün önce, Tuzla’da bir kimyasal sızıntı yaşandı. Maden işletmelerine yaptığınız bu tehlikeli jesti, diğer sektörler de istediğinde, ne yapacaksınız? Tüm iş kollarında iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini askıya alarak emekçileri ölüm tehlikesiyle baş başa mı bırakacaksınız? Bunun hesabını kimse sormayacak mı sanıyorsunuz?”