Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi Nevzat Pakdil, “11 Temmuz 1995 tarihinde Avrupa'nın göbeğinde, Sırp kasap Ratko Mladiç'e bağlı güçler Srebrenitsa'ya girmiş, topluluktan ayırarak kamyonlara yükleyip götürdükleri 8 bini aşkın Boşnak erkeği birkaç kilometre uzakta katletmiş ve geride gözü yaşlı annelerle çocuklar bırakmıştı. O sırada BM ve NATO hiçbir müdahalede bulunmamış, tersine zulümden kaçan Boşnakları kendi elleriyle Mladiç'e teslim ederek ölüme göndermişlerdi. Avrupa'nın göbeğinde yaşanan bu katliamın temelinde ötekileştirme düşüncesi vardır” şeklinde konuştu.

Küreselleşen dünyanın insan haklarına her zamankinden çok ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Biz sadece insan hakları ihlallerinin gölgesinde yaşayanların durumuna değil, insan onuru ilkesinden ilham alarak harekete geçmeye devam edenlere de şahitlik etmek istiyoruz. Müslüman oldukları için Srebrenitsa'da katledilen 8 binin üzerindeki Boşnak'ın acısı hissetmek, dünyanın neresinde olursa olsun insan hakları ihlallerini önlemek her insanın görevidir. Bu açıdan baktığımızda Srebrenitsa katliamının unutulmaması gerekmektedir” dedi.

Din, dil, ırk, görüş farkı gözetmeden her insanın doğuştan gelen haklarının ihlallerine karşı herkesin aynı hassasiyeti göstermesi gerektiğini sözlerine ekleyen Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Pakdil, “Çağdaş ve demokratik hukuk devleti standartlarına sahip olmayı hedefleyen tüm ülkeler için insan haklarına saygı, temel belirleyici unsurdur. İnsan haklarına saygı ve temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, siyasal ve toplumsal kültürümüzün dayandığı temellerden biridir. İnsan haklarının korunması ve genişletilmesi amacına ulaşılması, sadece yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle değil, bunların eksiksiz uygulanması ve insan hakları bilincinin toplumun her kesimince benimsenmesiyle mümkün olacaktır” ifadelerini kullandı.

Tabii kaynakların tükenmesi, küresel krizler sebebiyle devletlerin zayıflaması, teknoloji sebebiyle iş alanlarının daralması gibi sonuçların paylaşım yerine kavgayı da beraberinde getirdiğini belirten Pakdil, “Gelecek ve egemenlik kaygısı “diğerleri”nin yok edilmesi gibi yanlış düşünceleri de beraberinde getirmektedir. Irkçılık sebebiyle iki dünya savaşı yaşayan Avrupa, 21. Yüzyılda da artan ırkçılık tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Devletlerin, bu tür yaklaşımların üzerine giderek, insan haklarını en ileri düzeyde uygulaması gerekmektedir. Devletler, bireylerin insan haklarının korunması ve geliştirilmesi hedefi doğrultusunda çalışırken, bireylerin de sahip oldukları bu hakların bilincinde olmalarının ve haklarının ihlal edildiğinin düşünüldüğü hallerde başvurabilecekleri mekanizmaların mevcudiyetinin farkında olmalarının sağlanması önemlidir” diyerek açıklamasını tamamladı.