Çukurova’da 'beyaz altın' olarak bilinen pamuğun ekim alanları daralmaya devam etti. Pamuk ekili alanların son birkaç yılda 500 bin dönümden 300 bin dönüme kadar gerilediği Adana’nın en büyük çiftçi kuruluşu Yüreğir Ziraat Odası’nın Meclis Başkanı Şevket Uludağ, pamukta girdi maliyetlerinin artmasına rağmen teşviklerin yetersizliğinin üreticiyi mısır, buğday, soya gibi riski daha az ürünlere yönlendirdiğini söyledi. Türkiye’nin geçen yılki pamuk ithalatının 800 bin tona dayandığını, son 10 yılda ithal pamuğa yaklaşık 15 milyar dolar ödendiğini ifade eden Uludağ, “Ekim alanları daraldı. İthalatımız arttı. ABD’nin pamuğuna muhtaç olduk.” dedi.

İTHALATTA ÇİN’DEN SONRA İKİNCİYİZ

Türkiye’nin tekstil ülkesi olmasına rağmen üretimin sanayicinin ihtiyacı olan pamuğa yetmediğini belirten Şevket Uludağ, dünyada pamuk lifi veriminde ikinci olan Türkiye’nin, ithalatta da Çin’in ardından dünya ikinci sırada bulunduğunu kaydetti. Uludağ, “Pamuk ithalatı için milyarlarca dolar döviz ödüyoruz. Pamuğumuzu ABD pamuğundan koruyamıyoruz. Maliyeti bizden düşük olan ve daha fazla destekle beslenen ABD çiftçisi pamuğunu sıfır gümrükle Türkiye’ye satıyor. Öncelikle yapılması gereken pamukta gümrükle koruyamadığımız üreticilerin mağdur olmaması için, maliyet bedelinin üzerinde bir fiyatın piyasada oluşmasını sağlayıcı tedbirler almak olmalıdır.” diye konuştu.

DESTEKLEME YETERSİZ

“Bir zamanlar dağın taşın pamuk ekili olduğu Adana’da çiftçinin neden pamuktan kaçtığına bakmak gerekir” diyen Yüreğir Ziraat Odası Meclis Başkanı Şevket Uludağ şöyle devam etti: “Yoğun bir bakım gerektiren sulaması, çapası, yabani ot ve zararlı mücadelesi için büyük zahmet ve masraf gerektiren pamuğun maliyetleri son yıllarda çok arttı. Buna karşılık devletin kilo başına verdiği 65 kuruş fiyat ise çok yetersiz kaldı. Destekleme fiyatlarındaki yetersizlik pamuktan zarar eden üreticiyi beyaz altından soğuttu. Kazanamayan üretici, nispeten riski daha az olan mısır, buğday, soya gibi ürünlere yöneldi. Sonuçta da ekim alanlarımız daraldı ve kendimize yetecek hatta daha da fazlasını üretebilecek konumda olduğumuz pamuğu, yüksek miktarlarda ithal etmeye başladık. Destekleme yoluyla çiftçimizin cebine girebilecek olan para, ithalat yoluyla başka ülkelere döviz olarak aktarılmaya başladı. Hem millet hem de devlet zarar etti. Oysa bu paralar yabancı ülkeler yerine kendi üreticimize aktarılsa, hem çiftçimiz hem de ülke ekonomimiz bundan kazançlı çıkar.”

PİYASAYI TÜCCAR BELİRLİYOR

Pamuğun lifiyle, Türkiye’nin ana ihraç ürünü olan tekstilin temel hammaddesini oluşturduğunu, küspesiyle hayvancılığı, çekirdeğiyle yağ sektörünü desteklediğini kaydeden Şevket Uludağ, “Son yıllarda tekstil sektörünün hızlı gelişimine ayak uydurma paralelinde, sektörün artan hammadde ihtiyacını karşılanmak için yapılması gerekenlerin aciliyeti her geçen gün daha fazla hissettirir hale gelmiştir.” dedi.

2014 yılı kütlü pamuk fiyatının 1 TL’ye kadar düştüğünü kaydeden Şevket Uludağ, “Şu sıralar pamuk fiyatlarında bir miktar yükselme eğilimi olsa da bu stokun hepsi tüccarın elinde olduğundan üretici yine bundan kazanamayacak. Dolar yükseldikçe fiyatlar yükselecek. Ancak piyasayı kontrol eden üç-beş tüccar yine istedikleri fiyattan pamuğu almaya devam edecekler.“ ifadelerini kullandı.

BEN BİLE PAMUK EKMEDİM

Pamuk ekim alanlarının giderek daraldığını vurgulayan Şevket Uludağ, “Taban suyu yüksek ve ağır büyüyen topraklarda mısır ekimi yapılmadığından mecburen pamuk ekilmektedir ayrıca Adalı, Bebeli, Kızıltahta gibi domuzun mısıra zarar verdiği köylerde de pamuk mecburiyetten ekilmektedir. Son birkaç yılda Adana’daki ekim alanları 500 bin dönümden 300 bin dönüme kadar düştü. Sadece Adana’da değil, Hatay, Şanlıurfa, Diyarbakır, İzmir dahil neredeyse hiçbir yerde pamuk ekilmez oldu. Ben bile pamuk toplama makinem olduğu halde ekim yapmadım. Buğday, mısır, soya ektim.” diye devam etti.

ÇİFTÇİ PAMUKTAN BOŞUNA KAÇMIYOR

Pamuğun sadece maliyet ve düşük fiyat açısından değil doğa şartlarına korunmasızlık açısından da riskli bir bitki olduğunun altını çizen Uludağ şunları söyledi: “Diğer ürünlerin, örneğin mısırın riski daha az. Mısırı eylül ayı başında hasat ediyoruz. Pamuk ise ancak ekim ayı gibi hasat edilebiliyor. Yağmur, dolu riskini taşıyor. Tarım sigortası ise pamukta fazla geçerli değil. Sadece çok yağmur yerse, yere dökerse, yüzde 20’den fazla zarar olmuş ise size para ödüyor. Pamuk ıslanıp kalitesi düştüğünde ise tarım sigortası para ödemiyor. Oysa kalitesi düşmüş pamuğun da fiyatı düşüyor. Tarım sigortası pamuk için kesinlikle çözüm değil. Üretim, hasat ve satış sürecinde bu kadar riskleri barındıran bir üründen, çiftçinin kaçması boşa değil.”