Ancak, gözümüz arkada kaldı. Memleketimin tabiatına, dağına, bağına, ovasına, kırına, velhasıl tüm güzelliklerine doyamadık. Bu güzellikleri kısa da olsa yaşadık, gezdik, tozduk. İznimizde yalnızca gezip tozmadık, aynı zamanda gözlemlerde bulunduk. Serde yazarlık var ya! Gördüğümüz çok özel ve güzel şeyleri de not ettik ve zihnimizin bir köşesine kaydettik. Gördüğümüz olumsuz hususları da aynı şekilde, yazıya kaydetmek üzere zihnimize yerleştirdik. Birinci on günlük gözlemlerimi yazıya döküp sizlerle paylaşmıştım. Sıra geldi, ikinci on günlük gözlemlere! Bu arada hemen belirteyim. Bu ikinci on günlük gözlemlerin neler olacağı, özellikle bazı hemşerilerim ve arkadaşlarım tarafından, adeta dört gözle beklenmektedir. Onları fazla merakta bırakmadan, bu ikinci on günlük gözlemlerimi de sizlerle paylaşayım. Birinci gözlemim, Pazarcık'ta belediye başkanlığı seçimleri zengin-fakir tüm halkımızın gündemine girmiş vaziyette. Gerçi, gariban fakir halkımız belediye başkanının kim olacağını merak etse ve fikir yürütse de, onların ana gündemi fakirlik ve işsizlik. Ancak, Pazarcık'ta bazı tuzu kurular var ki, “sabah akşam belediye seçimleriyle yatıp kalkıyorlar.” Üstüne üstlük spekülasyonlar çıkartıp “kendileri çalıp kendileri oynuyorlar.” Bol bol şayia yayıyorlar. Belediye başkanlığı seçimleriyle ilgili müstakil, ayrı bir yazı yazacağım ve asıl gözlemlerimi orada aktaracağım. Şimdilik bu kadarını belirtmekle yetiniyorum. Bir başka gözlemim de Pazarcık'ta susuzluk yaşadığımızdır. İlçemizde nerdeyse dört gün sular akmadı. Bu susuzluk ortamında, “susuz yaz” filmini hatırladım. Yaz günü susuz kalmak çok zor. Perişanlık insanımızı yollara düşürmüştü. Koskoca İstanbul'da, koskoca Ankara'da, koskoca Kahramanmaraş'ta çeşmelerden sular seller gibi akıyor. Ancak küçücük Pazarcığa su bulunmuyor. Bir de memleketimin sağı-solu, arkası-önü, coğrafya olarak su yönünden oldukça zengin olmasına rağmen, 30 binlik bir ilçeye su verilememesi çok üzücü bir durum olsa gerek! Bir başka gözlemim, Pazarcığın ana yol güzergâhlarında devam eden yol inşaatları ki, hemşerilerimizi ve o yolu kullanan herkesi canından bezdirmiş gibi. Pazarcığın Malatya ve Narlı taraflarında (Doğudan ve Batıdan giriş ve çıkışlarında) trafik adeta milim milim işliyor. Her taraf inşaattan dolayı toz toprak olmuş. Bilindiği üzere, Narlı-Pazarcık-Malatya yol güzergahı, Ülkemizin Batısıyla Doğusunu birbirine bağlayan en önemli bir yol durumundadır. Bu yol Pazarcığın tam ortasından geçmektedir. Şehrin ekonomisi açısından önemli bir can damarı mahiyetinde de olan bu yoldaki inşaat çalışmaları bir an önce bitirilmelidir. Bu inşaat çalışmalarına değinmişken, bu ana yolun şehrin tam içerisinden geçmesi ekonomi ve fayda sağlamakla birlikte, aynı zamanda, gürültüye neden olmakta ve halkın can ve mal güvenliğine karşı da bir tehlike oluşturmaktadır. Bu yol elbet bir gün çevre yoluna dönüştürülerek, Pazarcığın dışarısından geçirilecektir. Ancak, Pazarcık esnafı ve oto sanayicisi buna henüz hazır değildir. Bu yol büyük bir ekonomik potansiyel niteliğindedir. Gerçi bir başka gözlemime göre, bu yol Aşağı Pazarcık mevkiinde şehir içinden geçmeye devam etse de, Kızılyarma denilen mevkiden itibaren, Pazarcık Lisesi önünden geçerek düz bir yol ile doğrudan doğruya Tesbili Gedik Mevkiine bağlanacağı ve Yukarı Pazarcık'taki trafiğin azaltılacağı söylenmektedir. Öyleyse, yakın bir zamanda Yukarı Pazarcık'taki trafik azaltılacak, belki ileri bir tarihte Aşağı Pazarcık'taki trafik azaltılacaktır. Hayırlısı olsun. Halkımızın can ve mal güvenliği için hangisi daha iyiyse, o olsun. Son bir gözlemimi daha paylaşarak yazımı bitiriyorum. Pazarcık'ta bazı gençlerin başı boş ve hercai bir hayat yaşadıklarını bilirdim de bu kadarını bilmezdim. Bu kadar derken, bazı gençler tarafından “mezarlıkta dahi içki alemi” yapıldığını bilmezdim. Geçen gün Ramazan Ayından birkaç gün önceydi. Yukarı Pazarcık'taki Hacı Ahmet Mezarlığına öğle vakitlerinde bir ziyarette bulunduk. Yanımda birkaç hemşerim vardı Kimimizin Annesi, kimimizin Babası, kimimizin bir yakını vefat etmişti. Gidelim de başlarında bir dua edelim ve “fatiha gönderelim” dedik. Bu arada birkaç genç bizim mezarlığa girdiğimiz anda oradan ayrıldılar. O gençlerin ayrıldığı yere gittiğimizde gördüğümüz manzara bizi şok etmişti. Mezarlıkta içkiler içilmiş ve bira kutuları, içki şişeleri mezarlıkların arasına atılmış vaziyetteydi. Kendi kendime dedim ki, “insana öldüğünde bile rahat vermiyorlar. Kötüler insanı mezarında bile rahatsız ediyor” dedim. Mezarlık Bekçisiyle görüştüm. “Bu gençlere neden engel olmuyorsunuz” dedim. Mezarlık bekçisi de “mezarlığın ihata duvarlarında yer yer açıklıklar olduğunu, hatta arka taraflarda hiçbir duvar ve tel olmadığını ve oradan giren bazı gençlerin mezarlıkta devamlı surette içki içtiklerini” söyledi. Bu manzara çok üzücü ve düşündürücü geldi bana. Umarım bu manzara Belediye yetkililerini de düşündürür. Evet, Pazarcıkla ilgili gözlemlerim şimdilik bu kadar. Herkese hayırlı Ramazanlar dilerim.