Polis Akademisi öğrencilerinin aileleri akademinin kapatılmasına tepki olarak Ankara Polis Akademisi Gölbaşı Yerleşkesi’nde toplandı. Polis akademisinin kapatılmasına tepki gösteren öğrenci velisi Celal Karakaş, "Biz bunları ne yapacağız, ne diyeceğiz? Diğer tarafta biz bunlara ne söyleyeceğiz? Bunların iki göz yaşı sizi boğar. Çocuklarımızın bir hatası yok. Bunların haklarını yemeyin." dedi.

Polis Akademisi öğrencilerinin aileleri Ankara Polis Akademisi Gölbaşı Yerleşkesi önüne alınmayınca, okula 200 metre uzaklıktaki boş alanda basın açıklamasını yaptı. Grup adına basın açıklamasını yapan öğrencilerden birinin babası Sabahattin Toy, 78 yıllık bir geçmişi bulunan polis akademisinin Türk milletinin malı olduğunu ve okulun kapatılmasına da sadece Türk milletinin karar verebileceğini söyledi. Toy, "Burada okuyan talebelerin 8 yıllık emeği ve geleceği iç güvenlik paketinin 44. maddesiyle sona erdirilmektedir. Bununla birlikte mezun olmalarına 65 gün kala aldıkları eğitim ve uzmanlıkla alakası olmayan YÖK’ün uygun gördüğü fakültelere gönderilmek istenmektedir. Bu öğrencilerden polis kolejinden geçiş yapanlar kendi dönemlerindeki liseye geçiş sınavlarında aldıkları yüksek puanlarla kendilerini kanıtlamışlardır. Bu denli başarılı öğrencilerin yıllarca aldığı meslek eğitimleri ve eğitim kampları hiçe sayılmakta ve bu tecrübeyle uzaktan yakından alakası olmayan fakülte ve okullara gönderilmektedirler. Kamuoyuna yapılan açıklamalarda emniyet teşkilatının komiser yardımcısı açığından bahsedilmekte, buna rağmen yaklaşık bin 300 komiser yardımcısı adayı mezun edilmektedir. Bu okuldan mezun olması gereken talebelerden 8 yılda hak ettikleri meslek ellerinden alınıp, meslekle alakası olmayan su ürünleri, ziraat ve güzel sanatlar gibi fakültelerden öğrencilere 6 ay gibi kısa bir zamanda verilen eğitimle hak ve rütbeler onlara verilmektedir. Bu apaçık çifte standarttır. Tüm haklarımız iade edilse de bu psikolojik çöküntü uzun süre akıllardan silinmeyecektir. İyi olmak kolaydır. Zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise vicdandır." dedi.

"BU KANUNA SEBEP OLANLAR HER KİMSE ÇOCUKLARI VARSA ÇOCUKLARI YOKSA TORUNLARINI KEFENLE GÖRSÜNLER"

Öğrenci ailelerinden Mehmet Selçuk ise Anayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerine seslenmek istediğini söyleyerek, “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti mi, kanun devleti mi siz karar vereceksiniz. Bizim çocuklarımız 45 gün kala okuldan atıldı. Bu kanuna sebep olanlar her kimse çocukları varsa çocukları yoksa torunlarını kefenle görsünler.” diye konuştu.

"BURANIN ÜSTÜ NE KADAR VARSA BURANIN ALTI DA O KADAR VARDIR"

Diğer bir veli Celal Karakaş da gündem dışında durmak istemelerine karşın, artık son nefese geldiklerini anlattı. Çanakkale ruhundan bahsedildiğini söyleyen Karakaş şunları söyledi: "Biz 13 yaşındaki çocuklarımızı aldık, başlarını kınaladık, götürdük koleje bıraktık. Onların ağlamaları aklımıza geldiği zaman içimiz cız ediyor. Biz bunları ne yapacağız, ne diyeceğiz? Diğer tarafta biz bunlara ne söyleyeceğiz? Bunların iki göz yaşı sizi boğar. Bu çocuklar her ne biçimde olursa olsun bunlar kendi rızklarını çıkarırlar. Bu çocuklar başarılı oldular, girdiler sınava 250'inci oldular Türkiye genelinde. Sizler ne yapmaya çalışıyorsunuz? Haktan hukuktan bahsediyorsunuz. Söyleyin biz de arkasından gelelim. Şefkat tokadı. AK Parti başa geldiği zaman biz 30 kişilik ekip olarak gittik gece secdeye kapandık. Cenabı Allah onun acısını bizden çıkardı. Ama bizden çıkardı. Çocuklarımızın bir hatası yok. Bunların haklarını yemeyin. Buranın üstü ne kadar varsa buranın altı da o kadar vardır."

"BU KADAR AİLENİN GÖZ YAŞINI SORAN OLUR ELBET"

Öğrencilerden birisinin annesi olan Nurten Kıymet şöyle devam etti: "Bize imzalattıkları senetlerin bütün yükümlülüklerini yerine getirdik. Fakat devlet bizi buna rağmen dışlamıştır. Bu kadar ailenin nasıl ruhsal çöküntüler yaşadığını anlatmaya kelimeler yetmez. Somut olarak ne ile suçlandıklarını bilmediğimiz halde çocuklarımız damgalanmış ve hakları elinden alınmıştır. Bizler bir gün çocuklarımızı musalla taşında Türk bayrağına sarılı tabutlarıyla göndereceğimizi bilerek bu mesleğe yönlendirdik. Bunun karşılığı bu mu olmalıydı? Bizler devletini ve milletini seven insanlarız. Tek suçumuz asgari hayat şartlarında geçinmeye çalışıp çocuklarımız vatan uğruna devlet uruna emek versin, çalışsın diye onları polis akademisine göndermek miydi? Bu kadar ailenin göz yaşını bir soran olur elbet."