İpek Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı, Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Gökhan Bacık, Suriye’deki Türk toprağı üzerinde bulunan ‘Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun askeri bir operasyonla Türkiye’nin sınırına yakın bir bölgeye taşınması hakkında değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Bacık, Şah Fırat Operasyonu’nun askeri yönden başarılı bir operasyon olduğunu ancak politik çok ciddi sonuçlar da doğuracağının altını çizdi. Türbenin taşınmasına yönelik Şah-Fırat Operasyonunu bir geri çekilme operasyonu olarak değerlendiren Bacık, "Bu başarılı bir geri çekilmedir. Başarılıdır ama bir geri çekilmedir. Bir geri çekilmedir ama başarılıdır.’’ dedi. Geri çekilme operasyonunun çok ciddi politik sonuçlarının olacağına vurgu yapan Bacık, "Süleyman Şah Türbesi sürekli tartışılacaktır, önemli bir referans haline gelecektir. Bu olayın Türkiye’de sembolik bir hadise haline geleceği konusunda ciddi bir kanaatim var.’’ diye konuştu. Bacık, türbenin IŞİD tehdidine karşı taşındığının altını çizerek, ‘’IŞİD konusundaki politikalarımızı tekrar gözden geçirme imkanı bulduk’’ dedi.

Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. Bacık’ın, Şah-Fırat Operasyonu’nun sonuçlarıyla ilgili değerlendirmede bulundu.
Prof. Dr. Bacık’ın Şah Fırat Operasyonu’na ilişkin değerlendirmesi şöyle: "Bu olayın uluslararası boyutu şu aşamada çok problem değil. Zaten Suriye’nin içinde bulunduğu durum ortada. Burada anahtar kelime, ‘geçici’ bir süreliğine buradan ayrılınmış olması. Bu tahliye geçici olur ise bir problem yok ama kalıcı hale gelirse bu bir geri çekilme olarak geçecektir tarihe. Bu olay çok sembolik bir olay. Bir taraftan bakarsanız çok küçük bir toprak parçası ama Türkiye kamuoyu, Türkiye’nin uluslararası itibarı, Türkiye’nin Suriye siyaseti, Türk hükümetinin yaptıkları, söyledikleri, bunların tam ortasında bir mesele haline geldi. Şimdi teknik askeri olarak çok başarılı bir operasyon bu. Yani son tahlilde. Türk kamuoyundan, Türkiye’deki basının özgür olmadığı için saklanmış ama Süleyman Şah’daki askerler bir süredir fiilen abluka altında kalmışlar.

UZUN VADEDE ÇOK CİDDİ TARTIŞMAYA YOL AÇACAK

Askeri olarak başarılı bir operasyon bu. Buradaki askerler fiilen bir abluka altında kalmışlar. Teknik olarak askeri Türkiye’nin istihbaratı, ordusu girip buradan minumum can kaybıyla, bunu çıkartıyor. Bunu takdir etmek lazım. Ama politik olarak bu çok tartışılacak bir mesele, çünkü anladığım kadarıyla Türbe’yi sınıra olabildiğince çok yakın bir noktaya getiriyorsunuz. Çünkü kamuoyunun baskısından çekiniyor hükümet. Türbeyi alıp Türkiye’ye de getirebilirdiniz. Mesela, Urfa’da Türk toprağı üzerinde bu sandıkayı tekrar bir türbe haline getirebilirdiniz. Ama kamuoyundan geri çekilmedik, hala orada bayrağımız asılı, tepkisini izale etmek için bu Eşme’ye konulmuş gibi gözüküyor. Ama son tahlilde bu türbe orada değil, geriye çekilerek konulmuştur. Bu bir askeri zorunluluk olabilir, politik zorunluluk olabilir. Bugünden bunu yargılayamayız ama şöyle bir şey söyleyebiliriz, bu başarılı bir geri çekilmedir. Başarılıdır ama bir geri çekilmedir. Bir geri çekilmedir ama başarılıdır. Teknik tarafları itibariyle başarılı bulmakla birlikte politik tarafları yönüyle Türkiye’nin Suriye siyasetinde bir kırılma noktasıdır. Ben bu meselenin Türk kamuoyunda uzun vadede hiç kimsenin beklemeyeceği kadar ciddi bir tartışmaya yol açacağını düşünüyorum. Yani bu mesele Türkiye’de milliyetçi açıdan bir anlam üretecektir. Türkiye’nin dış politika algısıyla ilgili tartışmalar üretecektir. Bu sandığımız gibi küçük bir mesele olarak kalmayacaktır.

"SEMBOLİK BİR OLAY OLACAK VE ÇOK CİDDİ TARTIŞILACAKTIR’’

"Daha önce değişiklikler böyle değildi. Yunus Emre Türbesi’de değiştirmiştir. Ama bu bir zorunluluktan, bir baskı sonucu olmuştur. Süleyman Şah Türbesi’ni artık bir koruma imkanı kalmamıştır. Artık, kalkıp da türbe için savaşa girin denilemez. Oturmuş devleti yönetenler demiştir ki, artık bu türbeyi koruma imkanı kalmamıştır, bunu taşımalıyız ve geriye kalanları da imha etmeliyiz. Neden imha etmeliyiz demiştir, çünkü burayı bırakıp gelirseniz IŞİD buraya arkanızdan bayrak çekecek. Bu açıdan bakıldığında öyle yapmak gerekiyor. Bu doğru yapacak bir şey yok. Orayı koruma imkanınız yoksa, bırakıp gelirseniz arkadan bayrak çekerler ve sizi iç kamuoyunda zor durumda bırakırlar. Fakat ben şunu demek istiyorum. Bu mesele Türkiye’de çok referans noktası haline gelecektir. Siyasi tartışmalarda, uluslararası ilişkiler tartışmalarında Süleyman Şah Türbesi sürekli bir tartışılacaktır, önemli bir referans haline gelecektir. Bu olayın Türkiye’de sembolik bir hadise haline geleceği konusunda ciddi bir kanaatim var.’’

"IŞİD POLİTİKASININ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMESİ İÇİN BİR FIRSAT’’

"Bir meselede şudur, bir yıl önce Türkiye’de IŞİD tartışılırken birileri çıkıp IŞİD terör örgütü değil diyordu. Bu mesele bizi ne noktaya getirdi. Tabi bu açıdan sevindirici bir hadise, eğer biz Süleyman Şah meselesi yüzünden tekrar mensubu olduğumuz NATO kampına, Türkiye’nin güvenlik merkezli daha milli bir çizgiye geleceksek bu açıdan hayırlı olmuştur diye düşünebiliriz. Ne güzel hayırlara vesile olacaktır demektir. Çünkü, henüz 8-9 ay önce IŞİD meselesi oluşmaya başlarken, sınıra dayandığında neler oluyor dendiğinde, insanlar bununla dalga geçiyorlardı. Ama bu zor bir durum, son tahlilde şunu da söylemek gerekiyor ordu, sınırların dışında bir operasyon yapmıştır ve bu milli bir meseledir. Burada şunu yapmak lazım, muhalefet bunu bir şeye dönüştürmemeli ama hükümette buna zafer dememeli, çünkü ortada bir zafer yok. Ancak buradan çıkıp büyük bir toplumsal travmada oluşturmamak gerekiyor.


"IŞİD’E KARŞI KAMUOYU DOĞRU BİLGİLENDİRİLMELİ"

’Türkiye, Musul’daki gibi bir rehine olayından endişe duymuştur. İkincisi Türkiye; ciddi bir radikalizm, ciddi bir IŞİD tipi radikal terör ile karşı kaşıyadır. Bu konuda kamuoyunun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bu olay bunu göstermiştir. Üçüncü bir noktada şu, bu olaydan sonra muhtemelen Türkiye, batı ile ilişkilerinde IŞİD merkezli konularda biraz daha eski rayına gidebileceğini düşünüyorum. Türkiye güvenlik kampı olan bir NATO ülkesidir. Bu operasyonda biz bu türbeyi Esed rejimine karşı mı kurtarıyoruz? Yani bu türbeye silah uzatan Esed rejimi mi? Hayır değil. IŞİD. Hepimiz bunu biliyoruz. Hatta YPG bile değil, PKK bile değil. Dolaysıyla Türkiye’nin IŞİD konusunda yaşadığı bu problemini buradan ders çıkarıp çözmesi gerekiyor. Yani bu IŞİD oradaki 40 tane askere bunu yapıyorsa, sizin vatandaşınıza da yapar. Yani Sultan Ahmet saldırısını bilmiyoruz, Niğde saldırısını bilmiyoruz. Yani bunlar kamuoyundan saklanıyor. Bilenler biliyorsa da. Dolaysıyla burada göz göre göre gelen bir İŞİD problemi var. Bunu vesile bilerek Türkiye bu konuda kamuoyunu dönüştürebilir. En azından hükümetin böyle bir sorumluluğu var. İŞİD meselesinde Türkiye kamuoyunda nerdeyse bir dönem gayet pembe şeyler söyleniyordu. Muhtemelen bu türbe olayı, Musul rehine krizi gibi önlenemeyen, Türkiye’yi ciddi sıkıştıracak bir yere varabilirdi. Olma ihtimali vardı. Burayı niye bombalıyoruz çünkü burayı bırakırsak biliyoruz ki burayı da alacaklar. Başka türlü psikolojik hale gelecek. Bir sembolik mesele haline geldi. Dolaysıyla bu başarılı bir geri çekilmedir. Başarılı tarafını takdir etmek lazım. Az insan kaybı, askeri taraf iyi organize olmuş bugün bunlar güzel şeyler. Hükümette bir koordinasyon var. Ama maalesef bu bir geri çekilmedir. Dolayısıyla da Suriye siyaseti konusunda da buradan çok şey çıkarmak gerekiyor. Ama en üzücü tarafı da şu, bu meseleler burada en az 10 sene daha sürecek. Suriye meselesini düzeltme imkânı yok.

"DAVUTOĞLU HÜKÜMETİ YENİ HÜKÜMETTİR, ESKİ HATALARI DEVAM ETTİRMESİ ŞART DEĞİL"

Türkiye kamuoyu bir şeyi 3 gün hatırlar yani 6-7 Ekim olaylarında Kobani’yle Türkiye neredeyse bir iç çatışma ortamına girecekti ki Türk kamuoyunu onu konuşmuyor, Türk kamuoyun hafızası bir haftadır maalesef bu durum böyledir. Şimdi sorun şu IŞİD’e karşı biz ne yapacağız. Batı ile nasıl bir ittifak kuracağız. İkincisi Batı da şöyle bir algı var artık yani burada bir radikallik vardır. Sadece IŞİD değildir. Burada Esed ile uğraşmak artık pek masa üzerinde gözükmüyor. Daha yakın zamanda Amerika’dan İngiltere’den doğrulanmamakla birlikte acaba Esed ile tekrar otursak mı diye istihbarat tartışmaları olduğu kanaati var. Şimdi bunlar Türkiye için bir politika. Buradaki sorun şu, Türkiye’nin haklı olduğu noktalar var fakat Türkiye, aşırı bir psikolojik bağlamaya girdi. Büyük laflarla kendisini bağladı. Burada Türkiye’nin bazı manevralar yapması gerekiyor. Mesele Türkiye’nin güvenliğidir, Türkiye’nin menfaatidir. Davutoğlu hükümeti yeni bir hükümettir. Elinde büyük imkânlar vardır, eski dönemin hatalarını devam ettirmesi şart değildir. Aksi takdirde biz bunun üstesinden gelemeyiz. Yani burada IŞİD'in Türkiye’ye ne kadar girdiği sınırlarda neler olduğunu bilemiyoruz. Son tahlilde bir operasyon yapmak zorunda kalıyoruz. Herhalde Esed sarayında oturmuş tebessüm ediyordur. Dolaysıyla Türkiye’nin Suriye siyasetinde yeni bir bakış açısına ihtiyacı var. İki, kamuoyunu yeniden yönlendirmesi gerekiyor. Suriye siyasetinde Türkiye kamuoyu gerçeklerden bu kadar farklı düşünürken ki iyi bir siyaset öngöremez. Üç, Türkiye’nin batıyla Suriye meselesi üzerinde yeniden bir pozisyona geçmesi gerekiyor. Yan biz şimdi İncilik’ten İŞİD’i aşacak mıyız? İŞİD’e operasyon yapıldığı zaman nerden kalktı müttefik uçaklar. Kuzey Irak’tan Erbil’den kalktılar. Biz açmadık o zaman İncirlik’i. Şimdi bakın biz IŞİD ile biz burun buruna gelmiş durumdayız. Şimdi bunu sabah sabah söylemek için erken ama şimdi İŞİD ne yapacak bu operasyondan sonra. Bunları düşünmek gerekiyor. Dolayısıyla benim kanaatim, bu başarılı bir geri çekilmedir. Bence daha önemli olan şu bu olay Türk kamuoyunda hatırlarsınız iş de bazı olaylar sembolik hale gelir, çuval geçirme olayı, Mavi Marmara olayı, olumlu veya olumsuz bu olay siyasi tarihin bir parçasıdır artık. Çok tartışılacak, çok referans alınacak bir olaydır.

"TÜRKİYE, SURİYE’YE GİRMEYİ AKLINDAN BİLE GEÇİRMEMELİ"

Türkiye imkanları ölçüsünde müttefikleriyle güvenliği konusunda her şeyi yapmalıdır. Ama katiyen Suriye’ye girmemelidir. Katiyen. Yani Türkiye’nin bu tip olayları demiyorum. Türbe için, vatandaşı kurtarmak için, rehine için tabi yaparsınız bunlar başka ama konvansiyonel anlamda kalkıp Suriye de bir şeyi değiştirmek için savaşa girmek gibi bir düşünce Türkiye’de akla bile getirilmemelidir. Bunu bir kenara itmek gerekir. Türkiye’nin hakları vardır. Konvansiyonel anlamda, Suriye’de savaşı değiştirmek için gitmeyi akla bile getirmemelidir. Tedbir alırsınız, sınıra asker gönderirsiniz. Burada ameliyat masasında bir hasta var, bunu tartışıyoruz. Burada, bizi 10-15 yıl etkileyecek bir durum var burada hamasetten kurtulmamız gerekiyor. Artık hamasetten kurtulmamız lazım. Türk kamuoyu Suriye meselesinde o kadar farklı bir algıya sahip ki, bu durum hükümetin de elini bağlar bir zaman sonra. Siz kalkıp öyle şeyler söylerseniz manevra yapamaz hale gelirsiniz. İkinci noktada Türkiye’nin katiyen Suriye ile bir savaş, oraya girme gibi konular bunlar Ortadoğu’nun gerçeklerinden kopmuş fantastik düşüncelerdir. Ama ben Türkiye’de devlet denilen mekanizma son iki yılda bir yamalı bohça haline gelmiş olsa bile bu durumu idrak edebileceğini düşünüyorum. Türkiye’de siyaset bu. Bu miting meydanlarında kullanacaktır. Türkiye’de ‘benim siyasi kariyerim zarar görsün, yeter ki ülkem zarar görmesin’ diyen bir siyasi profili ülkemizde görmek mümkün mü? Herkes kendi seçim performansı için bunu kullanacak. Türkiye, dünyanın gittiği yön ve uğraştığı meselelere karşı hiç de alakası olmayan bir algı balonunun içine sokulmuştur. Bu balon patlar, patladıkça da üzülürüz.’’