Kaynak Holding’e polis baskınını değerlendiren Prof. Dr. İzzet Özgenç, sosyal ve ekonomik oluşumların hesaplaşma nedeniyle kolluk raporlarıyla ve kırmızı kitapla terör örgütü olarak nitelendirilemeyeceğini söyledi. Özgenç, “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi' ve nam-ı diğer ‘Kırmızı Kitap' olarak maruf, normlar hiyerarşisinde yeri olmayan ve pozitif hukuk metinlerinde tanımı bulunmayan bir metne dayalı olarak, bir sosyal veya ekonomik oluşum terör örgütü olarak nitelendirilemez.” dedi.

Yürürlükteki Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) mimarlarından Ceza Hukukçusu Prof. Dr. İzzet Özgenç, Kaynak Holding’e baskınla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yargı kararı olmaksızın ‘kırmızı kitaba’ dayanarak operasyon yapılmasını eleştiren Özgenç, hakimlere de uyarıda bulundu. Özgenç, “Bir adli soruşturma ve kovuşturma sürecinde, idari otorite nitelendirmelerinin dayanak ittihaz edildiği hâkim kararı, yargı bağımsızlığının ve hâkimin tarafsızlığının ihlalinin açık bir kanıtıdır.” ifadelerini kullandı.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele ve Siber Suçlarla Mücadele Şube müdürlüklerine bağlı ekipler, Salı günü Kaynak holdingin Üsküdar ve Bağcılar'daki binalarının yanı sıra holdinge bağlı 20 adreste arama yaptı. İstanbul Anadolu 9. Sulh Ceza Mahkemesi'nin Kaynak Holding A.Ş. için vermiş olduğu arama kararında hem kamuoyunda “Kırmızı Kitap” olarak bilinen ‘Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne (MSGB) hem de sosyal medyadaki haberlere referans alınması ise hukukçular tepki gösterdi. Ceza Hukuku Profesörü İzzet Özgenç Twitter'dan konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Bir terör örgütünün varlığının ancak yargı kararlarıyla tespit edileceğini belirten Özgenç, “Terör örgütünün ve hatta suç örgütünün varlığı, ancak yargı kararıyla tespit edilebilir. Bir sosyal veya ekonomik oluşum içinde çeşitli suçlar işlenebilir, işlendiği şüphesiyle soruşturmalar başlatılabilir.” şeklinde paylaşımda bulundu.

Özgenç şüpheyle oluşumların terör örgütü olarak nitelendirilemeyeceğine dikkat çekerek, şunları söyledi: “Bünyesi içinde çeşitli suçların işlendiği hususunda zayıf veya kuvvetli “şüphe”nin varlığı, bu oluşumların bir suç ve hatta terör örgütü olduğu sonucuna bizi götürmez. Bu “şüphe”ler üzerine, somut vakıalar sebebiyle belirli suçlarla bağlantılı olarak yapılan soruşturma ve kovuşturmalar sonucunda şüphelenilen suçların işlendiği yargısına varıldıktan ve bu suçların sistemli bir şekilde bir örgütsel faaliyet çerçevesinde işlendiğinin yargı kararıyla belirlenmesinden sonra ancak bir suç ve terör örgütünün varlığından söz edilebilir.”
Yargı kararı olmaksızın sosyal ve ekonomik kurumların terör örgütü olarak nitelendirilemeyeceğini kaydeden Özgenç, “Yargı mercilerince böyle bir tespit yapılmadan, yakın bir geçmişe kadar siyasi iktidarın maddi, manevi bütün desteklerine mazhar olmuş, siyasi iktidar nimetlerinden alabildiğine yararlanmış sosyal veya ekonomik oluşumlar, bir iç hesaplaşma sebebiyle, kolluk raporlarıyla terör örgütü olarak nitelendirilemez. “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi” ve nam-ı diğer ‘Kırmızı Kitap' olarak maruf, normlar hiyerarşisinde yeri olmayan ve pozitif hukuk metinlerinde tanımı bulunmayan bir metne dayalı olarak, bir sosyal veya ekonomik oluşum terör örgütü olarak nitelendirilemez. Yargı kararlarının terör örgütü belirlemesine bağlı olarak, bu örgütle ilişkili olan çeşitli kişi, kuruluş ve organizasyonlar hakkında önleyici kolluk tedbirleri alınabilir. Ancak, hiyerarşik mevkii ne olursa olsun, bir idari otorite tarafından yapılan nitelendirme, koruma tedbirine yönelik olsa bile, bir hâkim kararının dayanağını oluşturamaz.” ifadelerini kullandı.