İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan, toplumun genel sağlığı ve ruh sağlığı için başta psikiyatri hekimleri olmak üzere aile hekimlerinin de liyezon psikiyatrisi eğitimi alması gerektiğini söyledi.


KLLP-Der, Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı işbirliği ile “12. Ulusal Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi ve Psikomatik Tıp Kongresi”, ‘Yaşam Boyu Psikomatik Tıp’ kongresi düzenlendi. SÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde düzenlenen kongrede konuşan Prof. Dr. Sedat Özkan, son 30 Türkiye’de psikiyatrist sayısının arttığı ve niteliksel gelişiminin yüz güldürücü bir duruma ulaştığını dile getirdi. Prof. Dr. Özkan; “700’den 3 bin psikiyatriste ulaştık, neredeyse her ilçede bir psikiyatrist var. Toplumun genel sağlığı ve ruh sağlığı için başta psikiyatri hekimleri olmak üzere aile hekimleri de liyezon psikiyatrisi eğitimi almalı. Hastaların sağlık sisteminde ilk başvuru noktası olan aile hekimlerinin bu alanda eğitim almaları son derece önemli çünkü hastaların ilk gittikleri yer psikiyatri hekimleri değil aile hekimleri oluyor. Hekimin hastaya bu farkındalık ile yaklaşması ve hastayı bu anlamda da değerlendirebilmesi büyük farklar yaratacaktır.” dedi.
Prof. Özkan, aile hekimine ağrı yakınması ile başvuran bir hastanın ağrı yakınmasının sebebinin psikiyatrik kaynaklı olabileceğini ancak bu durumu liyezon psikiyatrisi eğitimi almış bir aile hekiminin teşhis edebileceğine dikkat çekti.

Psikiyatri ve psikiyatri dışındaki hekimler için ‘liyezon pskiyatrisi’ eğitimlerinin zorunlu bir rotasyon olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özkan “Bu uygulama temelde çok büyük faydalar sağlayacaktır. Bizim kongre süresince yapmak istediğimiz, insan sağlığı ve hastalıklarının biyolojik ve psiko-sosyal bütünlüğünü vurgulayan oturumlarla, günlük pratikte karşılaşılan sorunlarla ilgili çözüm önerileri paylaşmak, alanında yetkin ulusal konuşmacılar aracılığıyla güncel bilgiler sunmak ve dünyadaki en son yönelimler tartışmaktır.” şeklinde konuştu.

“BEDEN VE RUH SAĞLIĞI BİR BÜTÜN OLARAK ELE ALINMALI!”

Hastanın bedensel ve ruhsal sağlığının bir bütün olduğunun kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Özakn, bunun teşhis- tedavi aşamasında değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığına değinerek şunları söyledi: “Aksi halde, ruh sağlığının göz ardı edilmesi, tam tedavi yapıldığı anlamını taşımaz. Örneğin, bir kanser hastasının tedavisi devam ederken bu hastalık kaynaklı depresyonun, kanser psikiyatrisi konusunda uzman bir hekim tarafından da takip edilmesi hastalığın seyrine pozitif katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda hastanın yaşam kalitesini de önemli ölçüde arttıracaktır. Liyezon psikiyatri tam da bu noktada devreye giriyor; hastanın ruhsal ve bedensel durumu arasında, yani tıpla psikiyatri arasında köprü görevi görüyor. Bu pozitif gelişme, hastanın yanı sıra kanser tedavisini yürüten hekime ve hastanın ailesine de olumlu olarak yansıyacaktır. Aslında şuanda yerleşmesini istediğimiz sistemin temelleri yüzyıllar öncesinde ilk olarak yine bu topraklarda atılmıştır. Hipokrat’tan sonra psikomatik tıp ve liyezon psikiyatrisine dair anlayışın yerleşmesi ilk olarak Osmanlı ve Selçuklu döneminde olmuştur. Ortaçağ Avrupa’sında ruhsal hastalığı olanlar tecrit edilirken, Osmanlı ve Selçuklu döneminde bu hastalar diğer hastalarla aynı mekanlarda tedavi edilmişlerdir yani, Türkiye bu konuda Avrupa’ya dahi öncülük etmiştir.’