İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Abalı, gizli psikopatların ciddi tehdit oluşturduğu toplumda antidepresan kullanımının arttığını vurguladı. Siyasilerin üslubunun kutuplaşmaya neden olduğunu ifade eden Abalı, “Siyasi rant elde etmek isteyenler maalesef toplumu düşünmüyor, kendi koltuğunu düşünüyor. Dini ve milli sembollerle bir kitle oluşturup bu kitleyi başkalarına düşman hale getirirseniz, istismar kapsamına girer, insan haklarına aykırı bir durumdur. Dolayısıyla en başta siyasetçilerin gerilimi ve stresi bırakması lazım.” dedi.

Psikolog Osman Abalı, son zamanlarda artan şiddet ve cinayet olaylarının arka planına, psikolojik ve sosyolojik alt yapısına ilişkin Cihan Haber Ajansı’na (Cihan) değerlendirmelerde bulundu. Özgecan Aslan cinayeti, kar topu yüzünden bir gazetecinin öldürülmesi, bir annenin hasta oğlunu boğarak öldürmesi, bir kişinin 17 yıllık eşini parçalayarak çöpe atması ve benzeri olayların sıkça gündeme gelmesinin nedenlerini irdeleyen Abalı, “Toplumda şu an bir çözülme hâkim. Bu çözülmeyi birey bazında, aile bazında ve sosyal bazda olmak üzere üç kademede incelememiz gerekiyor. Bireyler maalesef kendini düşünen, başkaları ile empati yapmayan, kendi menfaatlerinin peşinden giden ve bireysel yaşamı ön plana çıkartan bir algıya geliyor. Çocuklardan, gençlerden itibaren bir süreç içerisinde bunu görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Toplumun şiddete karşı duyarsızlaştığını, yalnızca üçüncü sayfa haberleri olarak baktığını anlatan Abalı, şunları söyledi: “Bir genç kızın kendini güvende hissetmesi gereken okul ile ev arasındaki bir yolculuğunda böyle bir saldırıya uğraması, böyle bir cinsel saldırı, travma sonrasında cinayetle sonuçlanan bir zalimlik hiçbir ülkede sıradan bir olay gibi görülmemeli. Bu toplumun ciddi derecede sinyal verdiğinin göstergesi.” Abalı, toplumsal bir travma yaşandığını ve güvensizliğin yükseldiğini sözlerine ekledi.

‘ANTİDEPRESAN KULLANIMI ARTTI’

Son yıllarda antidepresan ilaçların kullanımının hızla artığına vurgu yapan Abalı, “Toplumda ciddi bir güven problemi var. Buna bağlı olarak psikiyatrik hastalıklarda artış var. Antidepresan kullanımında artış var. Geçen yıl 40 milyonu aşkın kutu antidepresan kutu ilaç satıldı bu ülkede. Bu durumda aklımıza tabi ki bazı sorular akla geliyor. Toplum nereye gidiyor? Cinnet toplumu mu oluyoruz? Bireysel şiddet olayları arttı, sporda şiddet var, siyasette şiddet var, kadına yönelik şiddet var. Toplumun her alanında şiddet rol-model haline geldi.” açıklamasında bulundu.

‘ÖRNEK ALINAN KİŞİLERİN STRESİ, TOPLUMU İSTİSMAR EDİYOR’

Örnek alınan kişilerin yaptıklarının da toplumun psikolojisini bozduğunu söyleyen Abalı, Meclis’teki kavgaya dikkat çekti. Abalı, “Okumuş, yazmış, milletin seçtiği insanlar bunu böyle yaparsa, halk ne yapsın? Bugün ülkede hemen her alanda stres hâkim. Meclis’e baktığımızda yumrukların konuştuğu, tokmakların havada uçuştuğu bir ortam görüyoruz. Milletin seçtiği insanlar böyle yaparsa halk ne yapsın? O zaman yan baktın diye işlenen cinayetleri görürüz. Bu stres maalesef toplumdaki kutuplaşmayı, toplumdaki gerginliği arttırıyor. İnsanlar artık birbirlerine düşman gözüyle bakıyor.” şeklinde konuştu.

Siyasilerin konuşmalarının kutuplaşmaya neden olduğunu da söyleyen Abalı, siyasi rant elde etmek isteyen kişilerin toplumu düşünmediğini vurguladı. Abalı, “Siyasi rant maalesef toplumu kutuplaştırıp kendine buradan bir menfaat elde etme içgüdüsü taşıyor. Bu durumda da halkı düşünen yok. Herkes kendi menfaatini düşünüyor, kendi koltuğunu düşünüyor. Dolayısıyla halk burada ezilen, bence istismara uğrayan bir kitle haline geliyor. Dini ve milli sembollerle bir kitle oluşturup bu kitleyi başkalarına düşman hale getirirseniz o istismar kapsamına girer, insan haklarına aykırı bir durumdur. Dolayısıyla en başta siyasetçilerin gerilimi ve stresi bırakması lazım. Çünkü bir kişi kendini bir ülkede güvende hissetmek zorunda, kendi geleceğini güvende hissetmek zorunda, kendi çocuğunun geleceği hakkında içinin rahat olması gerekiyor. Bugün gençler ülkeyi terk etmeyi düşünüyor. Neden? Ülkede demokrasi yok, insan hakları askıya alınıyor, eşitlik ikici planda dolayısıyla kadın erkek eşitliğinden tutun belli görüşteki insanlara negatif görüşteki insanlara kadar ülkede maalesef demokratik, sivil, herkese bir yaklaşan, bir sistem, bir hukuk olmadığı için insanlarda bir güvensizlik var.” Toplumda herkesin birbirine tehdit algısıyla baktığını söyleyen Abalı, kişilerin patlamaya hazır bomba gibi olduğunu kaydetti.

‘TOPLUMDA GİZLİ PSİKOPATLAR VAR’

Toplumda ciddi tehlike arz eden gizli psikopatların olduğunu belirten Abalı, “Ülkemizde kadına yönelik şiddeti vb. cinayetleri işleyenler antisosyal dediğimiz psikopat yapısındaki insanlardır. Birde şizofrenler var. Şizofrenler kendi hallerinde bir akıl hastalığıyla uğraşan kendince hezeyanlarla uğraşan, halüsinasyonları olan kendiyle uğraşan tiplerdir. Çok nadirinde kötülük görme hezeyanları olur. Bu duyguları onu bazen şiddete yöneltebilir. Bu çok nadirdir. Toplumda, kişide eğer şizofreni varsa suç potansiyeli vardır gibi düşünmemek gerekiyor. Esas toplumda yaygın gözüken öldürmeler, yaralamalar, saldırganlık psikopati eğilimdeki insanlardan kaynaklanıyor. Kişinin iç dünyasında sakladığı saldırgan dürtüler gizli kalabilir. Bu uygun zaman ve ortam bulduğunda bazı tetikçilerle ortaya çıkabilir. Yolda giderken neden yan baktı diye bakan kişiyi öldürme gibi. Özgecan örneğinde olduğu gibi. Zayıf bir bireyi ortam bulduğu için kendi psikopati eğilimi doğrultusunda kullanma. Burada kişini psikopati eğilimi ne kadar fazla ise karşı tarafa verdiği zarar daha fazladır. Biz potansiyel psikopatlardan korkalım şizofrenlerden genelde zarar gelmez.” ifadelerini kullandı.

‘AİLEDE SEVGİ VE GÜVEN KAZANMAYAN ÇOCUK PSİKOPAT OLABİLİR!’

Doğumdan itibaren kişinin yaşadığı her şeyin bilinçaltında saklandığını söyleyen Doç. Dr. Osman Abalı, negatif uyaranları biriktiren çocukların ilerleyen yaşlarda psikopati eğilimler içinde bulunacakları uyarasında bulundu. Abalı, “Çocuk sürekli hırpalanmışsa, sevgi verilmemişse içindeki hayata ait sevgi ve güveni içinde biriktirememişse bu kişilerde psikopati eğilimi fazladır. Çünkü içinde biriktirdiği öfke ve sevgisizlik oluyor. Bu kişide duygusuzluğa neden oluyor. yapısal olarak bazı yönler de var. Bunlar da kişi çok az empati kurar, orantısız denge kullanır. Psikopatlığın çevresel, biyolojik ve sosyal çerçevesi var. Kişi iyi bir eğitim almamışsa, iyi bir aile eğitiminden geçmemişse zamanında doğru ve yanlışlar öğretilmemişse bu psikopati eğilimi terbiye edilemez. Bunları zaman ve ortam bulduğunda farklı suçlarla ortaya çıkarır.”

‘YOLSUZLUK VE HIRSIZLIK, PSİKOPATİ EĞİLİMİNDEN KAYNAKLANIYOR’

Görevi kötüye kullanmanın, yolsuzluk ve hırsızlığın da psikopati eğiliminden kaynaklandığını anlatan Abalı, kamu malına zarar vermenin, insanların haklarına zarar vermenin sosyopatlığın, psikopatlığın dolaylı bir göstergesi olduğuna vurgu yaptı.

İnsanları rahat bırakmanın önemine değinen Abalı, şöyle konuştu: “Biz insanları rahat bıraktığımız da insanlar çok güzel sağlıklı bir şekilde gelişiyor, hem biyolojik hem psikolojik hem de sosyolojik olarak. İnsanı rahat bırakmadığımızda evinde, işinde, mahallesinde böyle sorunlar ortaya çıkabiliyor. Onlara kavga psikolojisi oluşturuyoruz, insanları birbirleri ile çatıştırıyoruz. Çocuklarımıza büyüme ortamında bazı değerleri kazandırmıyoruz, çocuk hayata karşı bakış açıcı negatif olarak kazanıyor. Biz şiddet eğilimi yanlış meşguliyetlere çocuklarımızı hazır hale getiriyoruz. Çocuklarımız bilgisayar bağımlısı oluyor, şiddet oyunlarını oynayarak şiddete duyarsız hale geliyor. Biz gereken önlemi almıyoruz. Çocuk sigaradan başlıyor, kimyasal uyuşturuculardan devam ediyor, bir bağımlı hale geliyor. Toplum olarak baktığımızda ekonomik, sosyal veya bireye ait pozitif yatırımlar yapılmadığı için, sadece maddi endişelerle insanı değerlendirdiğimiz için, sanki maddi imkânları iyi olanlar eşittir mutlu olur gibi bakış açısı olduğu için, daha materyalist bir bakış açısıyla, maddeci bir döngüyle insanın kendini unutmasına sebebiyet veriyoruz. İnsanın kendini unutması vicdan mekanizmasının çalışmaması demektir, başkalarıyla empati yapmaması demektir. Başkalarına yardım etmemesi, başkalarını düşünmemesi demektir. Kendi karnını doyurma, başkası ne olursa olsun demektir. Toplumsal bazdaki sorumluluklarını görevlerini üstlenmemesi ben kendimi kurtarayım, başkası ne olursa olsun. Toplum ne olursa olsun gibi bir fikre ulaşması demektir.”

İnsana, insani değerler verildiğinde birçok mekanizmanın kendi kendine düzeleceğini kaydeden Abalı, “Kişiye insan olduğunu ona fark ettirdiğimiz an, aslında birçok mekanizma kendi kendine düzeliyor. İnsanın vicdan mekanizması harekete geçiyor, empati kuruyor, başkalarına yardım ediyor. Sosyal görevlerini yerine getiriyor. Kavgacı olmuyor daha yapıcı daha pozitif oluyor. Ailedeki, işteki, toplumdaki huzuru da getirmiş oluyoruz. Ama insan bozulduğu an, insan kendi yapısı mahiyetini unuttuğu an, başkalarını düşman olarak görmeye başlıyor daha saldırgan hale geliyor. Başkalarına daha düşmanca davranıyor. İçinde acıma duygusu kayboluyor. Hep bencilce olayları değerlendiriyor. Başkalarını ötekileştiriyor, ben üstünüm başkaları kötü diyor, insanları dinine, milliyetine, dünya görüşüne göre ayrımcılığa uğruyor. Bu sefer biz insanı kaybetmiş oluyoruz.” şeklinde konuştu.

‘İNSANA YATIRIM ARTIRILMALI’

Abalı sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Toplum şu an da siyasetçisinden, akademisyenine, aydınından, eğitimcisine kadar herkesin insana hak ettiği değeri vermesi kimsenin ötekileştirilmemesi, kimseye siyasi baskı kurulmaması, insanı kendi psikolojisini rahat bir şekilde yaşayabileceği bir ülke sunması gerekiyor. Sağlığıyla, eğitimiyle, emniyetiyle insanlara huzurlu bir ortam sunmamız gerekiyor. Diğer türlü biz insanı kaybettiğimizde istediğimiz kadar köprümüz, havaalanımız olsun bunların maalesef tedavisi yok. Biz gençliğimizi kimyasal uyuşturucular ile kaybettiğimiz an istediğimiz kadar binamız, beton yapılarımız olsun bir şey ifade etmiyor. Burada önemli olan insanı kurtarmak ve şu an ki sistem insanın aleyhine çalışıyor diyebiliriz. O yüzden bu ülkeyi düşünen insanlara çok iş düşüyor. Sürekli insana dönük yapılacak sivil toplum hareketlerini, sivil inisiyatifleri destekleyip insana olan yatırımı arttırmamız lazım.”