Tarihçi - yazar Reha Çamuroğlu, “Türkiye’de vesayetten beter bir durum var. Hatırlayın, Kenan Evren yakın tarihin en büyük zalimi. Konuşmalarında milleti bir bütün olarak görürdü Kenan Evren bile. Ama bugün, biz mesela 2013 yılında ‘yüzde 50’yi elimde zor tutuyorum’ diye bir cümle duyduk.” dedi.

Özgürlük ve Demokrasi Platformu’nun düzenlediği, moderatörlüğünü Erkam Tufan Aytav'ın yaptığı, Bugün gazetesi yazarı Orhan Kemal Cengiz, tarihçi-yazar Reha Çamuroğlu, Kanaltürk Ankara Temsilcisi Faruk Mercan’ın konuşmacı olarak katıldığı ‘Siyaset ve Vesayet’ konulu panel, Green Park Otel’de gerçekleştirildi.

Söyleşi şeklinde geçen programda Orhan Kemal Cengiz, vesayet sözünün yaşanılanı anlatmadığını söyledi. Cengiz, “Bir kişinin ağzından çıkan bir lafla hakimler tutuklanabiliyorsa, bir kişinin çok açık bir şekilde anayasayı ihlal eden eylemleri görmezden gelinebiliyorsa... En son HDP Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu, ‘Sayın Cumhurbaşkanı her gün bir parti lideri gibi meydanları geziyor’ diye. Oradan çıt bile çıkmadı. Vesayetle açıklanabilir bir şey değil. Burada hukuku takmama yönünde askerleri çok geride bırakan bir şey olduğunu düşünüyorum. Hesapta anayasal sistem işliyor ama yapılan icraatlara baktığımız zaman, şu hakimlerin tutuklanması çok bariz bir örnekti. Eşi benzeri olmayan bir şeydi. Tamamen bir tımarhane görüntüsü. İki tane Asliye Ceza hakimi tutuklanıyor. Gerekçe ne? Verdikleri kararla o sözde örgütle bir fikir birlikteliği içinde olduklarını göstermişler falan... Bu açıkça anayasal sistemin askıya alınması.” ifadelerini kullandı.

'BİRİLERİ ZANNEDİYOR Kİ BU İŞ GÜLEN CEMAATİNİN DAYAK YEMESİYLE SINIRLI KALACAK'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cezaevine girmek üzereyken kendisiyle görüştüğünü aktaran Orhan Kemal Cengiz, “Ben onun o halini o kadar iyi hatırlıyorum ki. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kararı götürmeyi düşünüyordu. Benden de fikir aldı 'nasıl götürebiliriz' diye. Bir saat kadar anlattım, acayip moralim bozulmuş olarak çıktım. Adam 1 şiir okudu diye canını okudular. Sayın Erdoğan sonra cezaevinden çıktı. Güçlendi, güçlendi.. Ben televizyonda gördükçe ilk dikkatimi çekmesi 2007 yılında Malatya’da 3 tane Hristiyan'ın boğazlarını kesmişlerdi. Ben de mağdurların avukatıydım. Orada Erdoğan’ı bir gördüm, hiç insanlarla empati kurmayan, yani adamların boğazları kesilmiş... Orada anladım o artık başka birisi. O mazlumdan çıkmıştı, muktedir olmuştu. Sonra Roboski, benim için dönüm noktalarından birisi. 34 vatandaşımız bombalarla yerle bir edildi. Oradaki duyarsızlığı... Berkin Elvan’ın annesini yuhalattırması. Şimdi Gülen cemaatine açtığı bir savaş. Bugün birileri zannediyor ki bu iş Gülen cemaatinin dayak yemesiyle sınırlı kalacak. Ya da bu iktidar Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a kalacak. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki bir türlü adaleti oluşturamadığımız için kimin başına ne zaman ne geleceğini bilebilmek mümkün değil. Askerler de kendilerini güçlü hissediyorlardı.” diye konuştu.

'TÜRKİYE’DE VESAYETTEN BETER BİR DURUM VAR'

"Türkiye’de vesayetten beter bir durum var" diyen Reha Çamuroğlu ise “Hatırlayın, Kenan Evren yakın tarihin en büyük zalimi. Konuşmalarında milleti bir bütün olarak görürdü Kenan Evren bile. Ama bugün, biz mesela 2013 yılında ‘yüzde 50’yi elimde zor tutuyorum’ diye bir cümle duyduk. Peki şunu düşündük mü: Tutmasaydın ne olacaktı? Yeşilköy Havalimanı’nda zor tutulan yüzde 50’nin içinden ‘yol ver gidelim Taksim’i ezelim’ diye bir slogan atıldı. Bereket ki Taksimdekiler ‘bırak gelsinler insanlık görsünler’ diye bir cevap verdiler. Ben AKP’nin milletvekilliğini yaptım. Şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızın danışmanlığını yaptım. O zaman AK Partililer ‘biz artık düşman kavramını kaldırdık, böyle bir şey yok’ derlerdi. Ne oldu? Devlet, ‘devletlü’ olmak zehrini bulaştırdı. Bu bir virüs gibidir. Eğer nefsinizle, nefsinize karşı cihat yürütemiyorsanız bu sınavdan sınıfta kalırsınız. Ne yazık ki para ve güç karşısında biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak büyük bir sınavı kaybettik. Hep birlikte kaybettik. Çünkü biz, bu durumu engelleyebilirdik. Ama bazı değişiklikler yapmamız lazımdı.” şeklinde konuştu.

'AK PARTİ KAPATMA DAVASI DA MGK PROJESİDİR'

Konuşmacılar, açıklamalarının ardından salondakilerin sorularını cevapladı. Kanaltürk Televizyonu Ankara Temsilcisi Faruk Mercan, "Ergenokon, Askeri Casusluk davalarında Hizmet Hareketi, medyasıyla ve platformlarıyla usül hatalarına ya destek verdi ya da görmezden geldi. Yaşanan süreçte aynı hukuksuzlukların kat ve kat fazlasıyla Hizmet Hareketi'ne yöneldiği görüldü. Sizce Hizmet Hareketi ders aldı mı?" sorusuna şöyle cevap verdi: “Bir örnek vereyim. O dönemde de hakimler farklı farklı kararlar veriyordu. Bir hakim neredeyse Balyoz'dan tutuklu bütün komutanları tahliye etti. O zaman hiç kimse çıkıp ‘bu mahkeme kararı geçersizdir’ demedi. Bu karar uygulandı. Aradan 1 - 2 - 3 ay geçti. Bir başka mahkeme kararıyla tutuklandılar. Ergenekon ve Balyoz mahkemelerinde bazı usül şeyleri zorlamış olabilir. Belki biraz daha şey olabilirdi. Ama o dönemde Türkiye’de acayip bir darbe havası da vardı. Gerçek bir darbe havası vardı. Böyle bir şey değil yani. Bunu nereden anlıyoruz? AK Parti’ye kapatma davası. Nitekim çok açık ve net. Ergenekon davasının arkasındaki irade, onların gayretleri olmasaydı 2008’de Adalet ve Kalkınma Partisi kapanmıştı. Gül - Erdoğan Türk siyaset sahnesinden silinmişti. AK Parti kapatma davası da MGK projesidir. Bugün MGK’ya sığınanlar çok iyi biliyorlar ama görmezden geliyorlar. Türkan Saylan’ın evine gidilmeli miydi? Bence de gidilmemeliydi. Ben burada Hizmet Hareketi adına konuşmak durumunda değilim. Ama ben herkesin geçmişten ders çıkardığını düşünüyorum. Çünkü bir yanlış bir başka yanlışla düzeltilmez. Ergenekon ve Balyozla bugünü kıyas etmek çok mümkün değil.”

'BİR TEK SAYIN ERDOĞAN’IN GÜNDEMİNDE BÖYLE BİR ŞEY VAR'

Bir başka izleyicinin "Son dönemlerde Saray hukuku diye bir şey var. Bunu nasıl anlayabiliriz?" sorusuna Orhan Kemal Cengiz, “Saray hukuku komik bir şey. Öyle bir hukuk yok. Ben öyle bir hukuk tanımıyorum. Bir adamın bütün sistemin üzerinde olduğunu kabul edeceksin. Bu realiteye göre davranacaksın. Saray hukuku dedikleri şey bu.” cevabını verdi. Başkanlık sistemiyle ilgili AK Parti’nin kendi tabanının ikna olmadığını düşündüğünü söyleyen Cengiz, “Bir tek Sayın Erdoğan’ın gündeminde böyle bir şey var.” dedi.

'ZAMAN ZAMAN BİZİM İSYAN ETTİĞİMİZ KADAR TEMKİNLİ OLMALARIN DA BİR NEDENİ OLABİLİR'

"Abdullah Gül ve Bülent Arınç gibi partinin vicdanı denen insanların yaşanan bu hukuksuzluklar karşısında sessiz kalmasını nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuyla ilgili Reha Çamuroğlu, şöyle konuştu: “İnsanları suçlamadan önce ortama da bakmak lazım. İftiralara boynuna kadar batmış bir ülkede yaşıyoruz. Siyasette iftira silahı her gün kullanılıyor. Elbette Sayın Bülent Arınç’ın ya da Sayın Abdullah Gül’ün böyle bir noktada zaman zaman bizim isyan ettiğimiz kadar temkinli olmalarında bir neden olabilir. Bizim bir atasözümüz vardır; Allah kuru iftiradan saklasın. Binlerce maaşlı Twitter trolü çalışıyor. Ha babam iftira üretiyorlar. Asıl görev bizlere düşüyor. Ortaya çıkacak yiğitten önce yiğidi ortaya çıkaracak toplumun ortaya çıkması lazım. Çünkü iktidar muazzam bir para kullanıyor. '1 milyar dolar' dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Kendini ciddiye alan devlet bu kadar para ayırıp Başbakanlık için yaptırdığı bir binaya Başbakan’ın değişmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı tabelasını asar mı? Böyle bir şey olabilir mi ya? Gecekondu mu yapıyorsunuz? Türkiye o kadar tahrip oldu ki, hukuku, sivil toplumu, polisi... 1. sınıf emniyet müdürünü siz emekliliğe sevk ediyorsunuz. Bu ne demek Allah aşkına? Hepimiz Türkiye’nin gerçeğiyiz, birbirimizi ‘biat etmezsen yok ederiz’ diye tehdit etme hakkımız yok. Burası Suriye olur. Bizim restorasyon hükümetine ihtiyacımız var.”

'7 HAZİRAN SEÇİMLERİYLE İLGİLİ BEN DE HER TÜRLÜ MANİPÜLASYONUN YAPILACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM'

"Seçim sonuçlarını manipüle ederek iktidarda kalmayı amaçlayan bir siyasi güçle yasalar çerçevesinde nasıl mücadele edilmeli?" sorusunu değerlendiren Faruk Mercan şöyle devam etti: "Eğer HDP yüzde 9,5 oranında bir oy aldığı takdirde çıkardıkları milletvekili sayısı 325- 330. Ama HDP yüzde 10 oy aldığı takdirde çıkaracakları milletvekili sayısı 271 ile 275 arası bu hükümet kuramıyor zaten; Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oya 500 bin oy daha koyması halinde. 7 Haziran seçimleriyle ilgili ben de her türlü manipülasyonun yapılacağını düşünüyorum. Gördüğüm kadarıyla Türkiye’nin yaşamakta olduğu bu durum çok da sürdürülebilir olduğunu düşünmüyorum.” ifadelerini kullandı.