Kaymakamlık binasının bahçesinde cenaze töreni yapılırken eşi Arzu'nun 2 metre yakınındaydım. Yüzüne bakmaya utanıyordum şehit karısının. Ya o da bana bakarsa. Ya “Hani Mustafam” diye haykırırsa”¦ “Mustafa'mı soğuk taşlar üzerinde bırakıp sıcacık evinize mi kaçtınız” derse”¦ Ya da hiçbir şey demezse Arzu bacım. Soğuk soğuk dikerse gözlerini gözlerime”¦ Hiçbir şey söylemeden bir sürü soru sorarsa ve benden cevap beklerse. Sabaha kadar uyumamıştım o gece. Arzu bacımıza Mustafa'sının şehit olduğunu söylememiştik. Ahmet öğretmenin yaralandığını ve Mustafa'nın da onunla birlikte Diyarbakır'a gittiği yalanını uydurmuştuk. Sabah erkenden kapısını çaldığımızda anlamıştı Mustafa'sının şehit olduğunu. Yığılıp kalmıştı oracığa. Ya yine yığılıp kalırsa. Mustafası gibi düşerse soğuk taşların üzerine. Hafifçe dönüp baktım Arzu'ya”¦ Yanında eşim ve diğer arkadaşları vardı. Dimdik ayaktaydı ve Mustafa'sına değil, Mustafa'nın cenaze törenini bahçe duvarının dışından izlemeye gelen kalabalığa bakıyordu. Dişlerini sıktığını gördüm. Kalabalıktaki herkesi değil ama, -bence mutlaka- Mustafa'sının katillerini destekleyenleri kastederek ağzından iki kelimelik bir söz çıktı: “O”¦. çocukları” Anaların kutsallığına ne kadar inansam da ilk defa bu sözü hiç yadırgamadım. Bu küfrün analara gitmediğini biliyordum çünkü. Bu küfrün dağdaki ve şehirdeki bilcümle teröristlere, onları dağa gönderenlere, onları destekleyenlere, terörü kınamayanlara, bir asker bir polis, bir öğretmen şehit olduğunda ağlamayanlara, terörü kınamayan ama şehitler için “acısı yüreğimizde” yalanını uyduranlara”¦ Velhasıl tüm kahpelere gittiğini çok iyi biliyordum. O küfrü sonraki yıllarda çok ettim. Dün Hakkari Çukurca'dan gelen şehit haberlerinden sonra bir defa daha”¦ Kahramanmaraşlı şehidimiz 3 aylık evliydi. Kahpe bir saldırıda şehit olmuştu Hakan”¦ Eşi Fatma bacımız, Hakan'ıyla mutlu bir ömür sürmeyi beklerken şehadet haberini almıştı. Mustafa Öğretmen kahpe bir saldırıya kurban gitmiş ve sırtından vurulmuştu. Hakan, kahpelerin mayınlı tuzağıyla şehadet mertebesine ulaşmıştı. Terör “kahpece” saldırıyordu. Terörü destekleyenlerde kahpece, kalleşçe açıklamalarda bulunuyorlardı. “Şehitlerin acısını yüreğimizde hissettik” gibi kalleşçe bir yalanın ardından pis pis sırıtıyorlardı. Dayanamadım. Ramazan'ın kutsallığı da, anaların kutsallığı da ağzımdan o iki kelimenin çıkmasına engel olamadı. ”¦”¦.. Uzun zamandır şehit yazısı yazmamıştım. Şehitlerimize karşı olan görevlerimizi yapamıyor olmamızın verdiği utançla başım eğik geziyorum. Kahpeler, kalleşler her gün televizyonda ağızlarından salyalar akıtarak ülkeyi bölmekten bahsederken ben ne yazısı yazacağım burada. “Kanınız yerde kalmayacak” yalanını mı uyduracağım. “İntikamınız alınacak” mı diyeceğim. “Şehitler ölmez” gerçeğinin arkasına sığınıp tüm sorumluluklardan kurtulabilecek miyim yoksa? Susmak da işe yaramıyor, avaz avaz bağırmak ta”¦ Olmuyor”¦ Sabrımızı sınıyor “o.. çocukları” Sabır taşı olsa çatlar bu durumda bizde tık yok. Allah'ım yardım et”¦.