Adana ve Hatay'da durdurulan MİT'e ait TIR'lar ile ilgili soruşturmada HSYK'nın gönderdiği 'Tutuklama talepli yakalama emri' üzerine gözaltına alınıp sevk edildikleri Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuklanan savcıların savunmalarının ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Tutuklanan 4 Cumhuriyet Savcısından Aziz Takçı, sesli ve görüntülü bilişim sistemi (SEGBİS) ile alınan savunmasında çarpıcı açıklamalarda bulundu. İfadelerinde "tutuklamanın yeminini birileri bundan bir buçuk sene önce yapmıştı." diyen Takçı, "Çeşitli yollarla da bize ulaştırmıştı. ‘Yakın zamanda neden bu tutuklamalar olmuyor’ diyerek HSYK’yı arayıp baskı yapanı da biliyoruz. Bu kurgunun, bu senaryonun kimler tarafından kurgulanıp ve oynandığını da biliyoruz. Bu nedenle burada ben savunma yapmıyorum. Siz de sorgu yapmıyorsunuz. Burada ben tarihe not düşeceğim şimdi. Söyleyeceğim şeyler de tarihe not düşecek." dedi. Takçı, dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı'nın devletin gizli bilgilerini açıklamaktan yargılanması gerektiğini de söyledi.

HSYK’nın ‘Tutuklama talepli yakala emri’ yazısını, doğrudan 2.Ağır Ceza Mahkemesi tercih edilerek bu yazıYI yazdığına dikkat çeken Takçı, "Nöbet zamanı yasada açık; ‘son soruşturma kararını vermeye yetkili merciye sevk edilir’ diyor. Siz son soruşturma kararını vermeye yetkili misiniz? Var mı yasada 2. Ağır Ceza Mahkemesi yetkilidir diye bir hüküm ?" diye sordu.

‘ARACIN KAYITLI OLDUĞU KİŞİ EL–KAİDE BAĞLANTILI BİR KİŞİ’

19 Ocak 2014’te Ceyhan Sirkeli Gişeleri'nde ‘silahla mühimmat yüklü olduğu iddiasıyla’ durdurulan TIR’lara ilişkin ‘detaylı ihbarın varlığına’ dikkat çeken Takçı, "Hukuka uygun bir arama emri var. Bu arama emrinin metezoru olarak tamamen yasa dışı ve kayıt dışı şekilde hiçbir yazılı belgeye imza atmadan, kimlik ibraz etmeden, sicil numarası ve kimlik belgesi vermeden engelleyen birileri ve bir söylenti var. MİT TIR’ı ve bunun aksine; bunun MİT TIR’ı olmadığına ilişkin olarak dosyada ne delilin var? Önce aracın kayıtlı olduğu kişi El–Kaide bağlantılı bir kişi. El–Kaide’yi biz terör örgütü olarak biliyoruz. Bunlarla ilgili Türkiye de yüzlerce soruşturma yapıldı. Binlerce tutuklama yapıldı. Ve binlerce yıl ceza verildi. Bunu Yargıtay terör örgütü olarak tanıdı. Bakanlar Kurulu’nun da dünyanın da terör listesinde. El–Kaide’nin terör örgütü olmadığını iddia eden var mı?" şeklinde konuştu.

'AĞZINA KADAR ÇAKILI SİLAH VE MÜHİMMATI GÖRDÜM'

Olay günü yaşanan süreçleri anlatan Takçı, şöyle devam etti: "Olay yerine gittim. Olay yerinde iki tane TIR vardı. Jandarma görevlileri güvenlik almıştı. Yine orda hırpani tipli; böyle kirli sakallı bir kaç kişi bağırıp çağırıyor, küfür ediyorlardı. Arkadaşlar, onların MİT görevlisi olduklarını iddia ettiklerini söylediler. Sonra arama mahalline gittiğime göre de ne olduğuna bakmam gerekiyor. Gidip orada malzemelere baktım, ben de teyit ettim; ağzına kadar çakılı silah ve mühimmat 155’lik top mühimmatı, uçaksavar mühimmatı, başka değişik çaplı ebatlarda mühimmatı ben de gördüm. Ve olay yerine gelen jandarmaya bunları tespit etmelerini, fotoğraflarını ve numara almalarını söyledim. Bir Cumhuriyet Savcısı başka ne yapar? Evime götürecek halim yok bunları. Bu sırada bir hışımla zamanın Adana Başsavcısı, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, İl Emniyet Müdürü 400-500 tane Çevik Kuvvet; sanki böyle Suriye’yi basmaya geliyorlar. Ama niyet farklı; niyet 309 kasıt unsuru, 309’daki kasıt unsuru, 300-400 polisle olay yerine geldiler."

'COŞ, BENİ (DÖNEMİN BAŞBAKANI) RECEP TAYYİP ERDOĞAN ARADI'

Vali Coş’un kendisine "Beni Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aradı dedi ki; ‘bu araçlar MİT’e ait, bu silah ve mühimmatı da biz gönderdik. Sayın savcı bey bu araçları bıraksın, biz bu konuda yasal düzenleme yapacağız dediğini" birkaç sefer aktardığını kaydeden Takçı, savunmalarında şunları söyledi: "Kendisi de tanık olarak çağrılıp sorulabilir. Bu arada Hüseyin Avni Coş ‘ölümüne bunu engelleyeceğim’ gibi sözler de söyledi. Ucu da nereye giderse gitsin. Dedim ki Sayın Vali öyle bir şey demenize gerek yok. Devletimizin yasaları var. Kimsenin ölmesine de gerek yok. Madem Sayın Başbakan böyle bir şey söylüyor. Tabi bu arada Adalet Bakanı, Adalet Bakanı müsteşarı, Dışişleri Bakanı müsteşarı, MİT müsteşarı onların da kendisini arayarak, ‘bu araçların MİT'e ait olduğu bilgileri dahilinde olduğunu, bu silahların da kendilerine ait olduğunu söylediğini’ bana kendisi aktardı. Ben de o zaman çok açık ve net bir şekilde (zannediyorum saat 13.30- 14.30 sıralarından itibaren) Sayın Valim dedim; bana iki satır yazı verin, altını imzalayayım. Bu MİT görevlisi olduğunu iddia eden arkadaşlar da kimliklerini versinler. Özkan Albay'ım da bunları tutanağa geçsin. ‘Biz MİT görevlisiyiz, kimliğimiz, sicilimiz şu.’ Biz ebetteki bunu gizli tutacağız. Biz de sizi bırakalım bunu defeatle söyledim. Vali Hüseyin Avni Coş ‘doğru böyle olması lazım’ dedi. Ve tabi o arada MİT’le ilgili söylediği şeyleri de burada söylemeyeceğim."

'ARAMAYI BEN YAPTIM, SİLAHLARI BEN GÖRDÜM'

Hitler’in bile kararını beğenmediği bir hakimini tutuklatamadığına işaret eden Aziz Takçı, açıklamalarında şöyle dedi: "Müfettiş bizden savunma istedi. Bu suçlamalar yoktu tabi, onda devlet yıkmaya teşebbüs etmemiz sonradan aklına gelmiş, rüyasında mı gördü bilmiyorum. Sorsaydı ona orda cevabını verirdik. İkincisi, dosyadaki bazı delillerin gizlilik kararı sebebiyle tarafıma gönderilmediğini, neyi gizliyorsun benden, ben her şeyi biliyorum. Aramayı ben yaptım. Silahları ben gördüm. Mühimmatı ben gördüm. Daha fazlasını da gördüm. Daha fazlasını da biliyorum. Mesela şunu biliyorum; 01.01.2014 tarihinde arama izni verdiğim ancak uygulanmayan olayda olay yerine gelen başka bir sivil araçtan inen kişiler MİT görevlisi olduklarını iddia etmişler. Benim önüme gelen tutanaklarda kimlik ibraz etmedikleri yazıyordu. Kolluğun bana verdiği bilgi de o yöndeydi. Ben bu aracın plakasını araştırdığımda aracın daha önceden El–Kaide'den işlem yapılmış bir şahsa ait olduğunu tespit ettim. Dosyaya baktıysanız görürsünüz. Daha fazlasını da biliyorum. Yeri geldikçe söyleyeceğim. İstediğiniz kadar gizleyin, üstüne alçı dökün, benim bildiğimin dışında da dosyada başka da bir delil yok. Zaten değerli meslektaşlarımdan biri söyledi. Olmayan deliller görülmesin diye üstü örtülüyor."

'PEKİ BUNLARIN MİT TIR’I OLDUĞUNU BASINA BEN Mİ DUYURDUM?'

Devletin yazısının başı üstünde yeri olduğunun altını çizen Takçı, "Yazarsın MİT’in Müsteşarlığı varsa, Adana'da bölge başkanlığı var. Hatay'da bölge başkanlığı var. Verirsin eline iki satır yazı, getirir savcının önüne koyar, ‘a öyle miymiş dersin’ var mı böyle bir şey, yok. Peki nasıl MİT TIR’ı oluyor? Peki bunların MİT TIR’ı olduğunu basına ben mi duyurdum? Dönemin Başbakanı, Dışişleri Bakanı, bakanları, havuz gazeteleri bas bas bağırdılar ‘bunlar MİT TIR’ı’ diye. Ya arkadaş, madem gizli bir iş yapıyorsun, niye bunu bas bas bağırıyorsun. Bana iki satır yazı yazsan, ben onu dosyaya koyarım, kapağını kapatırım. Başbakanlığa hitaben yazarım ki böyle böyle sizin elemanlarınız böyle bir suç işledikleri iddia oluyor." dedi.

07.11.2013 tarihinde Adana'da genel kolluğa yapılan bir ihbarda Adana merkezinde bir TIR'da 935 adet havan topu yakalandığına değinen Takçı, "Havan topu savaş mühimmatı, alınan kriminal raporda da bunların savaş mühimmatı olduğu belgelendi. Bu şahıslar tutuklandı ve haklarında dava açıldı ve yargılama yapıldı." diye aktardı.

'BAŞBAKAN'IN, ŞİMDİKİ CUMHURBAŞKANI'NIN DEVLETİN GİZLİ BİLGİLERİNİ AÇIKLAMAKTAN YARGILANMASI GEREKİR'

Kanununa göre MİT'e kimlerin görev vereceğinin belli olduğunu belirten Savcı Aziz Takçı, "Suriye'ye, oradaki herhangi bir unsura, IŞİD veya El–Kaide unsurlarına veyahutta başka birisine silah ve mühimmat nakledilmesi konusunda Milli Güvenlik Kurulu, Bakanlar Kurulu ya da Genel Kurmay Başkanlığı tarafından verilmiş bir görev var mı ? Bunun belgesi var mı? Çadır devleti değiliz. Sonradan A.D. Başsavcımın tespit ettiği gibi 2 bin TIR malzeme gönderecek kadar bir faaliyet organize ediyorsanız ve içeri silah ve mühimmat dolu olan, buna ilişkin MİT'e görev vermeye yetkili Genelkurmay Başkanlığı açıklama yapsın; Bakanlar Kurulu Kararı varsa açıklansın. Bana açıklanmasın size bildirilsin. Milli Güvenlik Kurulu tarafından böyle bir karar var mı? Lütfen dosyaya bildirilsin. Var mı dosyada böyle bir belge; kim vermiş görevi, verilmeyen görevin sırrı, gizliliği mi olur? Zaten konusu suç olan emir yerine getirilmez. Bu çok önemli, lütfen dosyaya bakın, bu konuda verilmiş bir görev var mı? Görev verilmemişse sır da yoktur, görev de yoktur; suç vardır. Ve bu malzemelerin yurt dışına çıkarılacağını dönemin başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı söyledi. MİT, 'hayır biz üniteler arası nakil yapıyoruz' dedi. 'Bunları biz Suriye'ye gönderiyorduk' dedi. İnsaf bunların mühimmat olduğunu herkes biliyor, dosyada delilleriyle ortada. Sen bunu nasıl söylersin, Suriye ülkesine gittiğini. Sayın Başbakanın, şimdiki Cumhurbaşkanı'nın devletin gizli bilgilerini açıklamaktan yargılanması gerekir. Bu bilgiyi ilk defa Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı; bu malzemelerin yurt dışına gittiğini açıkladı. Ben böyle bir açıklama yapmadım, Başbakan açıkladı, şimdiki Cumhurbaşkanı, şimdiki Başbakan da söyledi bunu, yani Suriye'ye gidiyor diyor."