Türkiye gündemini sarsan yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının koordinatör savcısı Zekeriya Öz, Ergenekon terör örgütü soruşturmasını yürütürken hakkında taşeron bir örgüte suikast siparişi verildiğini söyledi. Öz, “Bir emniyet görevlisi telefonda konuşurken bu meseleyi tesadüfen duydum ve tehdit olayından haberdar oldum. 'Niye haberim yok?' diye sorunca Bakanlar Kurulu’nda 'Savcı Öz’e haber vermeyin yoksa çekinebilir ve soruşturmayı bırakabilir' diye konuşulmuş, bu yüzden bana haber verilmemiş. Beni tanımadıkları belli oluyordu.” dedi.

Bugün gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak’ın Savcı Zekeriya Öz ile yaptığı röportajın 3. bölümünden satır başları şöyle:

“…Size çok ilginç bir şey söyleyeyim. Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya. Hakkımda, Erdoğan adına verilen şikâyet dilekçelerinde de, Erdoğan’ın avukatı olarak onun imzası var. Avukat Ali Özkaya’nın, kendi gibi avukat olan kardeşi Avukat Muharrem Özkaya, Erdoğan tarafından HSYK üyeliğine atandı. Şu anda 2. Daire’de HSYK üyesi olarak görev yapıyor. Benim de açığa alınma işlemimi HSYK 2. Dairesi gerçekleştirdi. Bu şartlarda, yani Erdoğan’ın, avukatının kardeşini HSYK üyeliğine atadığı bir ortamda, yargı organları nasıl bağımsız olabilir ki? Hakkımda şikâyetçi olan Erdoğan ve onun vekili Av. Ali Özkaya; bu şikâyet konusunda kararı veren Erdoğan’ın atadığı avukatı Ali Özkaya’nın kardeşi Av. Muharrem Özkaya. Ne güzel bir tablo değil mi hukuk adına?

‘SORUŞTURMAYI BİRAZ YUMUŞATAMAZ MIYIZ’

Sizi Bursa’ya çağıran 2 kişi, sizi tehdit etmiyor, belki de dikkatli olun diye sizi uyarıyordu.
-Bursa’daki görüşmenin sonunda, ayrılırken söylenen sözlerin hangi amaçla sarf edildiğini tam olarak bilemiyorum. Ancak ben bu görüşmenin içeriğinden ve bana söylenen sözlerden, hemen ardından bana bir taarruzun başlamasından, Erdoğan’ın isteği ile gerçekleştiği izlenimini edindim. Son olarak “Bilal Erdoğan’ın soruşturmasını biraz yumuşatamaz mıyız¬?” dediler. Ben de “O soruşturmalarla ilgim yok. Ona TMK savcılığında, 25 Aralık’tan sonra atanan hükümete yakın 3 savcı bakıyor” cevabını verdim. “Biz senin Adliye’deki ağırlığını biliyoruz ve gördük onun için sana söylüyoruz” diye ısrar ettiler. Bu konuşmaların ardından, otelden ayrıldım. Ertesi akşam şahsıma Başbakan Erdoğan tarafından adeta bir bombardıman başlatıldı ve bu giderek bir linç kampanyasına dönüştürüldü.

İNFAZ İÇİN TAŞERON ÇETEYE GÖREV

“…Benim hiç kimseden veya makamdan zırhlı araç verin diye bir isteğim veya başvurum olmadı. Ama Ergenekon soruşturmasının başlarında örgüt tarafından ailem ve benim hakkımda infaz kararı verilmiş ve bir çete taşeron olarak görevlendirilmiş. Benim bundan haberim yoktu o zaman. Aileme koruma istemem gerektiği söylenince tehdit mi var diye kuşkulandım ve istemek zorunda kaldım. İki ay sonra bir Emniyet görevlisi telefonda konuşurken bu meseleyi tesadüfen duydum ve tehdit olayından haberdar oldum. “Niye haberim yok” diye sorunca; Bakanlar Kurulu’nda “Savcı Öz’e haber vermeyin yoksa çekinebilir ve soruşturmayı bırakabilir” diye konuşulmuş, bu yüzden bana haber verilmemiş. Beni tanımadıkları belli oluyordu.”

HAKKIMDAKİ İDDİANAMEYİ HAVUZ MEDYASINDAN ÖĞRENİYORUM

…Geçen gün hakkımda yine bir dava daha açıldığını duydum retweetlerden dolayı. Yani başkası tweet atmış, ben onu sadece takipçilerimle paylaşmışım. Müştekilerin Bilal Erdoğan, Yasin El Kadı ve Tayyip Erdoğan olduğu yazıyordu basında. Henüz elime iddianame gelmedi ama, iddianamedeki bütün ayrıntılar havuz medyasında yer alıyordu. Hukuk askıda olunca ve yargı, asli görevini yapamayınca, basının bir linç aracı olarak kullanılması normal hale geliyor. Düşünün hakkımda dava açılıyor ve ben bunun bütün ayrıntılarını basından öğreniyorum.”