Koza-İpek Grubu'na bağlı Kanaltürk ve Bugün televizyonlarının idaresinin kayyuma geçmesinden sonra yayınlarının bir süre kesilmesi sırasında Halk TV ile Bengü TV’nin kendi ekranlarını açmasına bir destek de Türkiye Gazeteciler Federasyonu eski Başkanı ve CHP İzmir 2. bölge milletvekili adayı Atila Sertel’den geldi.

'HALK TV DOĞRU BİR İŞ YAPTI'

Basın ve diğer sivil toplum kuruluşlarının, demokrasinin ne kadar yanında yer aldığının çok net görüldüğünü belirten Sertel, “Herkesin ne yaptığı görülüyor. Bu da tarihe not düşmek demektir, yani belli kurum ve kuruluşlar, basın ve ifade özgürlüğünden söz ediyorlar ama saldırı olduğu zaman, ‘Bu benim karşıtımdı, ona saldırırsa iyi olur.’ gibi düşünenler de olabilir. Bu yanlıştır, böyle bir şeyi asla kabul etmemek lazım. Geçmişte, Hitler papaz hikayesini herkes bilir. O yöntem, yavaş yavaş herkese gelen ve zarar veren bir yöntemdir. Bugün ona dokunuyor, yarın öbürüne, diğer gün bir başkasına dokunuyor ve artık son dokunulacak kişi kaldığı zaman kimsenin savunma hali kalmıyor. Mesele budur. Halk TV’nin, diğer kanalların yaptıkları gerçekten doğrudur. Anadolu’daki yerel kanallar, benzer dayanışmayı göstermelidir, çünkü en büyük sıkıntıyı yaşayacak olanlar da onlardır.“ dedi.

İktidarla medya üzerinden farklı ticari ilişki içinde olanların da kendilerine çekidüzen vermesi gerektiğini savunan CHP adayı Sertel, “Sadece iktidarla olan ilişkilerinden ötürü, iş ihale ilişkilerinden ötürü, birtakım çıkar ilişkilerinden ötürü, ‘Ben kazanacağım kardeşim, siz ne halde olursanız olun. Beni hiç ilgilendirmez.’ diye düşünenler, o kötü yayıncılığı yapar. Onlar yayıncılık filan yapmıyor, kendi geleceklerini ve kâr hesaplarını yapıyorlar ama gün gelir, o kâr hesapları onlar için de kalmaz, çünkü Türkiye’de yaşanacak bir ülke kalmaz. Aksini yapan kanallar, özellikle olayları tersten göstermeye çalışan kanallara ve o kanalların sahiplerine de dikkat etmek lazım. Gelecekte toplumun yüzüne bakamazlar. Bakamadılar da, Gezi olaylarından sonra uzunca bir süre 'penguenci medya' diye isimler takılarak itibarları sarsıldı. Bir kanal ve medya, ne için var? Halk için var. Eğer izlenmiyor ve okunmuyorsa zaten onun bir değeri yok. Onun değeri sadece kağıt üzerinde olur. Bu kanallar, kendilerini itibarsızlaştırmasınlar. “şeklinde konuştu.

'BUGÜN VE KANALTÜRK HALKA ÖĞRENME İMKANI VERİYORDU'

Kanalların seyredilme oranının, halkların özgürlüğünü göstereceğini söyleyen Atila Sertel, “Bugün ve Kanaltürk kanallarının izlenme oranına baktığınız zaman, toplum tarafından giderek yükselen bir ivme kaydediyor, çünkü halk onları izleyerek öğrenme hakkını elde ediyor. Yani insanlar, gerçeği öğrenme hakkını alıyor. Aslında basın ve ifade özgürlüğü bu. Sadece gazeteciler için değil, halk için ifade ve basın özgürlüğü olmalı. Halkın öğrenme hakkını gaspediyorlar aslında. Bugün ve Kanaltürk kanallarına el koymak, halkın haber alma özgürlüğüne el koymaktır. Bu da anayasal bir suçtur. Anayasa maddelerinde, bu yapılanlar çok açık yazıyor. Bu anasayal suçtur ama ilk defa anayasal suç işlemiyor, birçok kez işlediği için alışkanlık haline geldi.“ diye konuştu.

'MASAK RAPORLARINA RAĞMEN GASPETTİLER'

Türkiye’de hukuken ve medya özgürlüğü açısından çok büyük bir rezalet dönemi yaşandığını söyleyen CHP adayı Sertel, “Rezalet, bu ancak böyle tanımlanır. Öncelikle bir kurumun mali işleriyle ilgili bir problem söz konusuysa bunu denetleyecek olan polis değildir. Bunu denetleyecek olan, mali işlerle ilgili sorumlu olanlardır. Bir kere bunu ayırt etmek lazım. Kaldı ki onlarca kez denetimden geçen ve Türkiye’de köklü bir şirket olan Koza-İpek Grubu'nun, kayyumdan üç gün önce de Mali Suçlar Araştırma Kurulu (MASAK) raporları açıklanmış olmasına rağmen herhangi suçlayıcı bir madde bulamıyorlar. Eksik yok, bulsalar zaten onun yargı safhası olur. Burada yargılama da yok. Burada defaten el koyma var, yani direkt gelip mülküne, araçlarına, anlayışına el koyma yöntemini uyguluyorlar. Burada asıl hedef, medya gücünün eksiltilmesidir, çünkü oluşturdukları medya gruplarıyla Türkiye’yi kontrol altına almak ve Türkiye’de o alımı daha fazlalaştırmak için çok uğraşıyorlar fakat kendi medyaları, taraflı ve yandaş olduğu için halk tarafından seyredilmiyor. İtibar görmüyor, izlenmiyor, satılmıyor. O nedenle kendi medyalarıyla başa çıkamadıkları için medyayı susturma yöntemini uyguluyorlar. Aslında bunun altını çizmek lazım.“ dedi.

'YASALAR KAĞIT ÜZERİNDE VAR AMA FİİLİYATTA YOK'

Türkiye’nin her alanda hızla kan kaybettiğini savunan Sertel, “Yani ben buna çok kızıyorum ama yine de ülkeye çok yararlı. Vergisini veriyor, düzgün yaşıyor, artı değer de katıyor. İnsanlara emek veriyor, insanların maaşlarını üç gün öncesinden veriyor. 'Aman ben ödeyemezsem bir şey olur, alın kardeşlerim bu parayı.' diyor. Böyle adama nasıl zulüm yaparsın? Böyle bir yapıya zulüm yapılmaz. Artı değer katan, ülkeye değer katan, istihdam eden, insanlara iş, aş, ekmek veren insanların, sevseniz de sevmeseniz de devletin koruması altında olması lazım. Bir yandan yabancı sermayeyi ülkeye çağırıyorsunuz, 'Gelin, buraya yatırım yapın.' diye, bir yandan da kendi sermayenizi tepeliyorsunuz, yani kendi insanlarınızı tepeliyorsunuz. Yabancı sermaye niye gelsin? Sende bir güvence görmez. Ülkeye en büyük kötülük orada yapılıyor aslında. İstikrarsız yapının, ülkede yatırımı da engellediği söz konusudur. Yabancı yatırımcı bu şartlarda gelmez, çünkü yasaya göre hareket ediyor. Yasalar kağıt üzerinde var ama fiiliyatta yok. O zaman ben niye geleyim buraya? Çok sayıda Türk yatırımcı Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, İngiltere, Slovakya’ya yatırım yapmaya başladı. Bu insanlar niye gidiyor kardeşim? Orada hem teşvik görüyorlar hem de kanunların güvencesi altındalar. Türkiye’den kaçış var, bırakın gelmeyi. Ülkeye yapılmış en büyük zarar bu. Bunu önlemek lazım. Bunların 13 yılda yaptıkları, yapacaklarının teminatıdır.” dedi.

'SENİ DİKTATÖR YAPTIRMAYACAĞIZ'

Halkın büyük bir kesiminin diktatörleşmeye izin vermediğini söyleyen CHP adayı Atila Sertel, “Diktatörlük, ancak halk tarafından kabul edildiğinde başlar. Halk bunu diktatör olarak kabul etmiyor. Diktatörlük yapmak istese de halkın bakış açısında bir farklılık var. Büyük bir bölüm direniyor, yani, 'Biz seni başkan yaptırmayacağız.' dediler ya, aslında söylenmesi gereken, 'Biz seni diktatör yaptırmayacağız. Sen diktatör olmak istiyorsun, zulüm yapıyorsun, terör estiriyorsun, insanları birbirine kırdırıyorsun, Türkiye’yi karıştırıyorsun, her şey senin istediğin gibi olsun istiyorsun ama biz buna razı değiliz.' diye direnen büyük bir kesim var. Bunu bastırmaya çalışıyor. Bu nasıl bastırılır? Tabii ki önce medyayı bastırarak, yani susturarak, güçsüzleştirerek, yok ederek ama ben görüyorum 2 Kasım sabahı bu diktatörlük hadiseler sona erecek ve beyaz, yeni bir sayfa açılacak.“ dedi.

'HİDAYET KARACA’YI ZİYARETE GİDECEĞİM'

Milletvekili seçilmesi halinde Silivri’ye gideceğini belirten CHP adayı Sertel, “Milletvekili seçildiğim zaman kafamda sıraladığım işler var. Altı yıl boyunca başkanlığını yaptığı İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin üyesi olan Hidayet Karaca’yı ziyaret edeceğim. Ben Hidayet Karaca’yı ziyaret etmek için Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazdım. Bu dilekçeye Adalet Bakanlığı'ndan ret cevabı bile verilmediği gibi yanıt bile vermediler ama ben milletvekili olunca ziyaret etmek istiyorum. İzin almamıza gerek yok, milletvekili olarak cezaevine girip görüşme imkanı bulacağım. Geçmişten bu yana cemiyet üyesi olan Hidayet Karaca ile görüşüp onun topluma iletmek istediklerini aktaracağım.“ dedi.

'İLETİŞİMDE KENYA'NIN GERİSİNDE KALMAK BENİ ÇOK ÜZÜYOR'

Türkiye’nin, basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 149. olmasına tepki gösteren Atila Sertel, “Basın ve ifade özgürlüğü açısından gerçekten önemli bir dönem yaşanacak. Yaraları sarmak ve basın ve ifade özgürlüğünü temele oturtmak, 149. sıralardan alıp ilk 10’lara sokmak için. Kenya’daki iletişimin bile bizden önde olması, beni çok üzen bir durumdur. Kenya, internet iletişiminde bizden önde. Bütün bu hasarları gidermek ve bu sorunları çözmek bize nasip olsun istiyorum. Eğer çözebilirsek, Türkiye’de toplumsal rahatlama gözle görülür bir hale gelecektir. Bize küfredenler dahil bizim güvencemiz altında olacak. Yüreği kin ve nefretle hareket edenlerin beyni çalışmıyordur. Beyin tam anlamıyla randımanlı çalışsa kin ve nefret olmaz. Oturur konuşursun, kızarsın, bağırırsın. Çözemezsen araya mesafe koyarsın, en fazla konuşmazsın. Bunlar insani ilişkiler ama devlette bunlar olmaz.“ dedi.