Cihan Sendikalar Konfederasyonu’na bağlı Ufuk Sağlık Sen, Ankara Kızalcahamam’da 'Sivil Toplum Kuruluşlarının Demokrasideki Yeri ve Önemi' konulu panel düzenledi. Panele Aksiyon İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Vedat Öztürk ve Cihan Sendikalar Konfederasyonu Naci Haliloğlu başta olmak üzere çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcisi, akademisyen, hukukçu ve diğer davetliler katıldı.

Moderatörlüğünü Avukat Mehmet Kasap’ın yürüttüğü panelde, Hukuk Etik ve Siyaset Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. İbrahim Cerrah ile binin üzerindeki STK’yı bir çatı altında buluşturan Özgürlük ve Demokrasi Platformunun da genel başkanlığını yürüten Aksiyon İş Genel Başkanı Vedat Öztürk birer sunum gerçekleştirdi.

Prof. İbrahim Cerrah, özellikle İslam kültürü ve Türk toplumunun geçmişindeki köklü sivil toplum geleneğine vurgu yaparak, geçmişten günümüze STK’ların demokrasi kültürünün yerleşmesi için üstlendiği fonksiyonu anlattı.

Hukuk ve Hayat Derneği Başkanı Avukat Mehmet Kasap, ülkemizde bugün yaşanan antidemokratik ve hukuksuz uygulamalara dikkat çekerek, bütün bunlara karşı verilecek mücadelede ancak sivil toplumdan gelecek güçlü itirazlar ve hak arayışlarıyla başarılı olunabileceğini ifade etti.

Aksiyon İş Genel Başkanı Vedat Öztürk de güçlü demokrasinin ancak güçlü sivil toplum örgütlerinin varlığıyla mümkün olabileceğini söyledi. Bunun için toplumun özgürce örgütlenebilmesi ve demokratik süreçlerin aktif ve etkin katılımcısı olabilmesi gerektiğini belirten Öztürk, çağımızda STK’ların nasıl etkisizleştirildiğine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Demokrasi kültürü bulunmayan ülkelerde, toplumun örgütlenmesi zaten pek mümkün değildir. Bizim gibi kimi ülkelerde ise görünürde STK’lar vardır, ancak işlevsel değildir. Çünkü kendisini devlet organizasyonunun sahibi gören ya da büyük ortağı sayanlar, ellerindeki tüm güç ve imkanları kullanarak gerçekte sivil olmayan ama sivil görünümlü STK’lar oluştururlar. STK’ların içinin boşaltıldığı ve devletin veya yönetimi elinde bulunduran güçlerin güdümüne, kontrolüne geçtiği bu tür demokrasiler sadece görüntüde demokrasidir. Sivil olmadığı halde sivil görünümlü örgütlenmeler, iktidar partilerinin arka bahçesi ya da gayrı resmi uzantısı gibi hareket ederler.

'SİVİL TOPLUM GÖREVİNİ YAPMAZSA ‘SEFİL TOPLUM’ OLUR'

Sivil Toplum görevini iyi yapmaz ise gücü elinde tutanlar milleti 'Sefil Toplum' haline getirir. Örneğin, sendikalar hakiki görevleri olan emek mücadelesini yapmaz ise hükümetler onlara toplumsal talepleri ve çalışanların taleplerini 'Sen-Tıka' diye görev verir. Gerçek sivil toplumun, 'Sendikacılığı' bırakıp 'Sen Tıkacılığa' talip olanlara karşı da güçlü mücadele yürütmesi gerekmektedir.”

Günümüzde seçim dönemlerinde açıkça siyasi iktidara destek veren sözde STK’ları da eleştiren Vedat Öztürk, “Bunların 28 Şubat’ın 'beşi bir yerde'lerinden farkı yoktur. Tek fark, onlar 'beşi bir yerde' idi, bunlar 100’ü, 300’ü, 500’ü bir yerde örgütler. Biz, temel değerlerimizi istismar eden, STK kavramının içini boşaltan bu yapılara karşı, gerçek sivilliği ilke edinen binin üzerinde STK’nın katılımıyla Özgürlük ve Demokrasi Platformu’nu kurduk. Amacımız, özgürlükçü ve katılımcı demokrasiye destek vererek ülkemizde kimsenin kolay yıkamayacağı güçlü bir demokrasi geleneği ve bilinci oluşturmak.”

STK’ların olmadığı demokrasi dışı yönetimlerde kamusal alanın sadece iktidarlara kaldığını, bunun da toplumda gerilim ve çatışmalara neden olduğunu belirten Vedat Öztürk, “Farklı toplum kesimlerini temsil eden STK’ların kamusal alanda varlık göstermesi, bu kesimlerin dışlanmasını önleyerek kamusal alanı ve devleti herhangi bir grubun tek başına sahip olduğu mutlak hegomanya aygıtı olmaktan çıkarmakta, gelişen diyalog atmosferi, sosyolojik ve siyasi çatışma potansiyelini düşürmektedir.” diye konuştu.

“ÜLKEMİZDE SİVİL TOPLUM AÇIK BİR SALDIRI ALTINDA”

Ülkemizde bugün sivil toplumun yakın tarihimizde eşi görülmemiş ölçüde saldırı, tehdit ve baskı altında olduğunu söyleyen Öztürk, buna karşı yapılması gerekenin STK’ların evrensel ve temel insani değerler ekseninde işbirliği yapması olduğunu söyledi. Öztürk, şunları kaydetti: “Bugün suçu dahi bilinmeyen 30’a yakın gazeteci cezaevindedir. Bağımsız medya kuruluşlarının yayınları engellenmekte, sansürlenmekte, el koyma planları yapılmaktadır. Binlerce emniyetçi, savcı, hakim, hukuksuz şekilde görevinden uzaklaştırılmıştır. Yüzbinlerce kamu çalışanı, ya görevden alınmış ya da çeşitli adlar altında sürgün edilmiştir. Okullar, işyerleri, farklı toplum kesimleri her gün siyasi iktidarın doğrudan baskılarına, operasyonlarına, hatta saldırılarına hedef olabilmektedir. İktidarın beğenmediği toplum kesimleri düşmanlaştırılmakta, masum insanlar, sakıncalı hatta hain ve terörist ilan edilebilmektedir. Elbette ki bu tablo, Sivil Toplum Kuruluşlarının görevini layıkıyla yapabildiği bir demokrasi ülkesinde görülebilecek tablo değildir. Bu tablodan biran evvel çıkmak zorundayız. Çare ise gerçek STK’ların insanlığın ortak birikimi olan evrensel değerler ekseninde güç birliği yapması, etkinliğini artırarak demokrasinin ve herkesin hakkını alabildiği birliktelik kültürünün derinleşmesini sağlamasından geçmektedir.”