DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu, dün akşam A Haber kanalında gündemi değerlendirdi.Komutanların istifası sürecinin aslında bugüne ait olmadığını belirten Soylu “Bu kriz aslında geçen yıl yapılan Yaş toplantısı itibarıyla başlamış bir krizdir.” değerlendirmesine yer verdi. DP E.Gn.Bşk.Süleyman Soylu'nun A Haber'de katıldığı programda konuyla ilgili dile getirdiği görüşleri şöyle: “Bu kriz aslında geçen yıl yapılan Yaş toplantısı itibarıyla başlamış bir krizdir. Bana göre her iki taraf da yığınak yaptı. Yani hem askeri kanat yığınak yaptı, hem de sivil siyaset, çok hakkı olan, bana göre hukukun kendisine tamamıyla sunduğu bir imkânı değerlendirmek istedi. Ve bundan yaklaşık iki, ikibuçuk ay evvel Taraf yazarı Emre Uslu, böyle bir değerlendirmeyi ortaya koydu. Oradaki değerlendirme genel itibarıyla şuydu: Ak Parti eğer, tek başına iktidarı alabilecek bir oyu elde ederse Koşaner istifa edecek. Oysa bizim Koşaner'in Genelkurmay Başkanlığı'na geldiği noktada kendisi hakkında duyduğumuz, hukuk devleti ilkelerine bağlı birisi olduğu ve demokrasiden ödün vermediği ve bugüne kadar görmüş olduğumuz genelkurmay başkanlarıyla arasında ”“Hilmi Özkök'ü ayrı tutuyorum- temelde bu tip farkların olduğuydu. Koşaner göreve geldiğinde bizim kendi demecinden aklımızda cümle şu oldu: “Hukuk devleti ilkelerine bağlı kalacağım.” Bugün bana göre ne hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşan bir tablo ortaya koyuldu, ne de Türk devletinin yıllardan beri süregelen teamüllerine uygun ve kendi sürecine, kendi devlet kurallarına uygun bir şekilde bir değerlendirme ortaya koyuldu. Bütün bunları gördükten sonra şöyle bir analiz yapmak istiyorum: CHP'nin meclise girmeme krizini biz salt bir kriz olarak değerlendirdik o tarihte. Hepimiz öyle yorumladık hemen hemen ve bunun doğru bir şey olmadığını söyledik. Daha sonra, Türkiye ekonomisi üzerinde yapılan birtakım değerlendirmeleri ve tesbitleri de “acaba, dünyada ekonomik kriz var, İspanya, İtalya, Portekiz, Yunanistan”¦bunlardan kaynaklanan bizim belki ihracat azalmamızdan kaynaklanan birşeyler mi olacak” diye bir tedirginlik içerisinde oldu toplum. Şimdi anlıyoruz ki, hatta PKK'nın İmralı'nın itirazına rağmen ayın 15'inde bitmesi gereken veya bitmemesi gereken ateşkese “Ankara Grubu” diye bilinen grubun itiraz edip devam ettirmesi ve Silvan'da, ondan önce ve ondan sonra terör olaylarının şiddetli bir şekilde yükselmesi”¦ Bütün bunları bir senaryo içerisine koyuyorum ve Türkiye sanki Ak Parti'nin iktidarından sonra bir yeni anayasa sürecini, yeni bir iktidar sürecini yeni bir muhalefet sürecini tam yaşayacakken Türkiye resmen bir kaos projesinin içine konuldu. Yani birden CHP çıktı, birden BDP “biz girmiyoruz” dedi, sanki bunların hiçbirisi bilinmiyormuş, sanki bunlarla ilgili bir değerlendirme daha önce hiç yapılmamış veya konuşma yapılmamış gibi hatta sayın Kılıçdaroğlu dönüp “bu arkadaşlar çıkana kadar biz meclise girmeyeceğiz" diye bir tavrı ortaya koydular. Ve bütün bunların tamamı, işte şimdi anlıyoruz ki hem Emre Uslu'nun Taraf'ta yazdığı, hem daha önce konuşulan, hem bir önceki YAŞ toplantısından da bizim ortaya koyduğumuz bu değerlendirmeden anlıyoruz ki bana göre bunların önemli bir bölümü büyük bir restleşmenin parçasıdır. Genelkurmay'ın bugünkü davranışını ben iki şekilde okuyorum: Birincisi ya stratejik bir geri çekilme yapıyorlar, yani bunu daha sonra tekrar başka bir oyun planıyla ortaya koyabilmek için bir stratejik çekilme yapıyorlar ya da tamamen geri çekiliyorlar. “Sahayı bu saatten sonra istediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz” diye bir geri çekilme ortaya koyuyorlar. Bunun hangi birisinin doğru olduğunu anlayamayız. Bunu, önümüzdeki günlerde gelişecek olaylardan anlarız çünkü ne hiçbirimiz sayın başbakanın, sayın cumhurbaşkanının, sayın genelkurmay başkanının bilgisine sahibiz ve arada yaşananlara, istenenlere sahibiz. Ama burada net bildiğimiz bir şey var. Biz vatandaşız. Hukukun üstünlüğünü isteriz. Bugün Genelkurmay başkanlığının yaptığı hareket, yani kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanı'nın istifa etmesi hukuka müdahalenin net adıdır. Bu daha önce de yapıldı. Bizatihi sayın Koşaner'in altını imzaladığı bildirilerle ortaya koyuldu. Bugün mahkeme bir karar vermiş. Verdiği karar, özellikle bir önceki YAŞ'ta Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenen paşanın, bugün internet andıçının bir numaralı sanığı olması kararını vermiştir. Bana göre siyasi irade çok atik davrandı. Böyle bir krizi beklediği için o da alternatif bir B planı hazırlamıştı. Yeni komuta kademesine ilişkin bir hazırlık içerisinde olduklarını da düşünüyorum. Ben son on-onbeş gündür sayın Başbakanın açıklamalarını da aslında kamuoyunu buna hazırlama yönelik konuşmalar olduğunu düşünüyorum. Siyasi iktidara sonuna kadar destek vermek lazım çünkü sivil irade belki de elini rahatlatabilecek çok önemli bir sürece doğru adım atmaktadır. Düşünmek bile istemiyorum. Yürüyen bir davaya elinizde silah olursa müdahale etmek ve onu ters çevirmeye çalışabilmek, hukukun dışında bir başka yol aramak bir şekilde ülkenin hangi yönetim kademesinde olursanız olun gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde size bu hakkı sağlamaz. Yeni bir Türkiye var ve yeni bir Dünya var. Bu yeni dünyayı hepimiz anlamaya çalışıyoruz. Bu da bir çağ dönüşümünün anıdır. Bir anı yaşıyoruz ve bence dünya da yaşıyor. Ben yakın zamanda yurtdışındaydım. İnanın bütün dünyada bu var. Yani bir taraftan Arap baharı sadece orada yaşanan bir mesele değil Avrupa da kendi adına bir şey yaşıyor, dünyanın öteki tarafları da kendi adına bir şey yaşıyor. Ve Türkiye'yi bundan uzak tutamazsınız ve Türkiye'nin dinamiklerini bundan uzak tutamazsınız. Türkiye'nin ihtiyaçlarını bundan uzak tutamazsınız ve Türkiye'nin kurumlarını bundan uzak tutamazsınız. Yalnız TSK düşünülmemelidir, yargı da bunun içindedir, milli eğitim de bunun içindedir, sağlık da bunun içindedir. Türkiye bir rota çizmiş ve ilerliyor. Kiminin medeniyet dediği, kiminin modernlik dediği, kiminin muasır medeniyet dediği..Kim bu rotadan sapmaya çalışırsa gemiden aşağıya iniyor, bu kadar basit. Terörle mücadeledeki eksiklerimizi görüyoruz. Bununla ilgili yeni tedbirler alınması lazım. Bunu iktidarın önermemesi lazım. Bu konuda en yetişmiş kurum, tecrübesi olan kurum, bu konuda kendi adına yıllardan beri bir akıl bina etmiş olan kurum Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Fakat sanki öyle bir Türkiye içerisinde yaşıyoruz ki sivil siyasetle askeri kanat arasında sürekli bir çatışma var. Bir iktidar çatışması var ve eski Türkiye'ye yönelik bir özlem duyuluyor. Bugünkü iktidar bile bu arzuyu duysa, o da kaybeden tarafta olur. Ama onlar bu dünyayı iyi okumaya çalışıyorlar, nereye gittiğini iyi okumaya çalışıyorlar, bu konuda da sayın Başbakanın Azerbaycan'dan dönüşte ortaya koyduğu cümle benim için önemli: “Hukuk devletinin dışında başka bir şey yapamayız. Yasalar, kurallar ve bütün nizam bellidir. Bunun etrafı içerisinde dolaşmalıyız” gibi bir anlayışı ortaya koymuştur ki bugün Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de uyması gereken budur. Burada siyasal iktidarın da, seçilmişlerin de bu kadar rahat hareket etmelerini sağlayan tek şey var, 12 Haziran'da verilen yüzde ellilik oy. Bu oy diyor ki “ben size bir irade verdim, bu iradeyi alın, benim lehime kullanın. Bu iradeyi benim lehime kullanırken de benim hukukumu savunabilecek hukuk devleti ilkelerinden de ayrılmayın.” Bunu her tarafa söylüyor. Bunu anlamayanlar bugün istifa etmişlerdir.