Suriye’de yaşanan iç çatışma sonrası Türkiye’ye gelen göçmenlerin durumları ve oluşan toplumsal düzen, Suriyelilerin Türkiye’de kısa vadeli misafirler olmadıkları tespitini ortaya çıkardı. Suriye sınırı boyundaki iller baz alınarak yapılan araştırmada ortaya çıkan verilere göre, Suriyelilerin önemli bir bölümünün kalıcı olarak Türkiye’de yaşamayı düşündükleri, ya da uzun yıllar sonra ülkelerine dönmek istediklerini ortaya koyuyor. Suriyeli mülteci politikası olarak ortaya konulması gereken bir anlayışın oluşması gerektiğini belirten araştırmaya göre başarılı bir entegrasyon politikasının toplumsal zenginlik ve çok kültürlü yapıya katkı sağlayabileceği belirtildi.

‘Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri’ konulu araştırmayı Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ortak çalışma ile gerçekleştirdi. Orsam araştırmacısı Oytun Orhan, ve TESEV Dış Politika Program Direktörü Sabiha Senyücel Gündoğar tarafından raporlaştırılan çalışmada Türkiye’de 2014 yılı Kasım ayı itibariyle resme rakamlara göre 1.6, resmi olmayan tahminlere göre ise 2 milyon civarında Suriyelinin yaşadığı belirtildi. Suriyelilerle ilgili tespitlere göre Türkiye’de bulunan Suriyelilerin yüzde 85’inin kamplar dışında yaşadığı, Türkiye’de doğan Suriyeli sayısının ise 35 bin olduğu belirtildi. Resmi rakamlara göre Türkiye 2011 yılı Nisan ayından itibaren Suriyeliler için 4.5 milyar dolar harcama yaptı.

Türkiye’de bulunan Suriyelilerin kısa vadede ülkelerine dönme durumunu olmadığının tespit edildiği araştırmada ilginç tespitler yer aldı. Buna göre dil, kültür ve yaşam tarzının toplumsal uyumu güçleştirdiği, yerel halk arasında çok eşliliğin arttığı ve boşanma oranlarının yükseldiği, çocuk işçilerin sayısının arttığı, etnik ve mezhepsel kutuplaşmanın risk oluşturduğu belirtildi. Suriyelilerin eğitim imkânlarından yararlanmıyor oluşu ve yaşam koşullarının zorluğu nedeniyle uzun vadede asayiş konularında sorun yaşanabileceği ihtimali değerlendirilirken, buna rağmen bu zamana kadar önemli bir asayiş sorunun yaşanmamış olmasına dikkat çekildi. Suriyelilerin Türkiye’ye yerleşmesinden sonra toplumsal barışın korunması anlamında her iki toplumda da bir fren mekanizmasının geliştiği belirtildi. Bu sayede asayiş olaylarıyla baş edebilme kapasitesinin geliştiği kaydedildi.

35 BİN SURİYELİ TÜRKİYE'DE DOĞDU

Suriyelilerin ekonomik anlamda etkileri konusunda da dikkat çeken bilgilerin yer aldığı araştırmada, Türkiye’de doğan 35 binin üzerinde Suriyeli çocuğa dikkat çekildi. Bu anlamda Suriyelilerle evlilik konusunun bir yandan tepkilere neden olduğu, diğer taraftan iki toplumun kaynaşmasına katkı sağladığı tespitine yer verildi. Tam sayıları bilinmemekle birlikte bir çok yatırımcının Suriye’deki ticari faaliyetlerini Türkiye’ye taşıdığı belirtilirken bunun yanında kaçak işçi çalıştırma oranlarının arttığı ve yerel halkın iş imkânlarının ellerinden alındığı yönündeki şikâyetlerinin de arttığı kaydedildi. Ancak veriler Suriyelilerin genel olarak yerel halkın çalışmayı istemediği işlerde istihdam edildiğini ortaya koydu. Suriye’den gelen tüccar ve yatırımcıların deniz ve liman imkânı nedeniyle Mersin’i cazibe merkezi haline getirdiği, Gaziantep’in de bu konuda önemli bir yeri olduğuna da yer verildi.

Suriyeli küçük işletmelerin (fırın, ayakkabı üreticisi vs) üretime kaktı yaptığı belirtilirken bunun yanında tamamına yakınının kayıt dışı olmasının haksız rekabete yol açtığı belirtildi.


MÜLTECİ KONUSU SOSYAL UYUM MESELESİ OLARAK ELE ALINMALI

Raporda yerel halkın endişelerine yönelik de tespitlere yer verildi. Yerel halkın Suriyelilerin asayişi bozduğu yönünde bir endişeleri var. Ancak verilere göre bu endişenin karşılığının olmadığı, sığınmacıların karıştığı adli olayların sayısının oldukça düşük olduğu ve çoğunda da davacı durumda oldukları belirtildi. Bu kapsamda, alınması gereken önlemler bölümünde şu tespitlere yer verildi: “Suriyeli sığınmacılara yönelik olarak yerel halkın tepkisini önlemeyi de içeren geniş kapsamlı mülteci politikası hayata geçirilmesi elzemdir. Bu konu bir sosyal uyum sorunu olarak ele alınmalı ve çalışma hayatı, eğitim, barınma, sağlık, belediye hizmetleri, toplumun alıştırılması gibi alanları düzenleyecek bütüncül bir politika uygulanmalıdır. Entegrasyon sürecinin başarılı yönetilmesi durumunda uzun vadede toplumsal zenginliğe, çok kültürlü yapının gelişmesine katkı sağlayacaktır. Ayrıca komşu ülke halkları arasında toplumsal bağ güçlenerek uzun vadede daha fazla siyasal ve ekonomik işbirliği imkânlarına zemin hazırlanacaktır. Bu çerçevede; Suriyelilerinin tamamının kayıt altına alınması, sağlık ve eğitimde ek kapasite inşası, çalışma izni düzenlemesi, yerel otoritelere inisiyatif verilmesi, yerel ile merkez arasında koordinasyon sağlanması, belediye hizmetleri için ek kapasite inşası ve bütçe verilmesi, sınır illerinde Suriyeli kanaat önderleri grupları oluşturulması, Arapça broşür ve internet sayfaları hazırlanması, sınır illerinde yeni imar alanları açılması, uluslararası yardımın artırılması, sınır kontrollerinin artırılması, Suriyelilere yönelik sosyal alanların inşa edilmesi, Türk kamuoyunun Suriyelilere alıştırılmasına dönük programlar geliştirilmesi, Suriyeli algısının düzeltilmesi, sınır illeri üzerindeki yükün dağıtılması, Suriyeli nitelikli insan gücünün Türkiye’de kalışının teşvik edilmesi, Suriyeli sığınmacılar meselesinin siyasi tartışmalardan bağımsız şekilde ele alınması, Suriyelilerin demografik yapısındaki değişim ve olası göç hareketleri hakkında veri tabanı oluşturulması, dilenciliğin önlenmesi, olası asayiş sorunlarına etkin çözüm geliştirilmesi, Suriyelilere yönelik kapasite inşası projelerinin hayata geçirilmesi gibi öneriler ilgili makamlarca yakından ele alınmalıdır.”