Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Meclis’e gelen iç güvenlik paketiyle ilgili tasarının özgürlükleri tırpanladığını açıkladı. TGC raporunda, “Gözaltı sürelerinin uzatılması, valiyi cumhuriyet savcısı gibi konumlandırma, ceza kanunları dışında suç ihdas etme, polisin yetkilerinin arttırılması hukuk devletinin sona ermekte olduğunun işareti olarak değerlendirilebilecektir. Tasarı bu haliyle yasalaşmamalıdır.” denildi.

TGC, Meclis’e gelen iç güvenlik paketiyle ilgili görüşlerini içeren bir raporu yayımladı. Raporda, İçişleri Bakanlığı’nca hazırlanan “Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın, özgürlükleri daralttığına dikkat çekilerek bu haliyle yasalaşmaması gerektiği vurgulandı.

Tasarıyla; protesto etme, gösteri yürüyüşü düzenleme ve hatta bu eylemleri dışardan izlemenin bile artık tehlikeli hale geldiği belirtildi. Polisin yoğun gaz kullandığı durumlarda yüzünü kapayan, gaz maskesi kullanan kişilerin Terörle Mücadele Kanununa göre 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na göre de 2 yıldan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılabileceği hatırlatıldı.

“Demokrasiye geçebilir miyiz? Terörle Mücadele Kanunu’nun kaldırılmasının gerekliliği” tartışmaları yapılırken böyle bir düzenlenmenin getirilmesiyle ilgili olarak raporda, “Tasarı muhalefet etme, sokağa çıkma, gösteri ve toplantı yapma hakkı gibi anayasal hakları zedelemiştir. Gözaltı sürelerinin uzatılması, Valiyi Cumhuriyet Savcısı gibi konumlandırma, ceza kanunları dışında suç ihdas etme, polisin yetkilerinin arttırılması, tasarının özgürlükleri tırpanlayıcı anlayışının ve hukuk devletinin sona ermekte olduğunun işareti olarak değerlendirilebilecektir. Güvenlik bahanesiyle baskıcı bir ortam getirilmek istenmektedir.” ifadelerine yer verildi.

Raporda bu tasarının Ceza Muhakemesi Kanunu’nun sistematiğini bozduğu, hukuk güvenliğini, hukuk devleti ilkesini de açıkça zedelediğine dikkat çekildi. Raporda tasarıyla ilgili getirilen eleştirilerin bazı bölümleri şöyle yer aldı:

“Tasarının 1. maddesi İle 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun 4, 13, 15, 16, ek 7. maddelerinde değişikliklere gidilmiştir. Polis artık daha rahat silah kullanabilecektir, Mülki Amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı ve sözlü emriyle arama yapılabilecektir.

‘POLİSİN BARIŞÇIL GÖSTERİLERDE BİLE SİLAH KULLANABİLECEĞİNİ HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ’

Tasarının 1. Maddesi bu şekliyle yasalaşırsa polisin günlük yaşamda istediği şekilde keyfi olarak arama yapacağına hep birlikte şahit olacağız. Silah kullanma yetkisini ne kadar yanlış uygulayacağını, barışçıl gösterilerde dahi silah kullanılabileceğini hep birlikte göreceğiz. Bu nedenle bu uyarıları yapmayı bir görev olarak görüyoruz.

Tasarının 1. Maddesi ile 2559 Sayılı yasanın 13. Maddesinde değişikliğe gidilmiş ve Polisin yakalama yetkisini düzenleyen 13. maddedeki ‘Yakalar ve Gerekli Kanuni İşlemleri Yapar’ ibaresi ‘Koruma Altına Alır, Uzaklaştırır ya da Yakalar’ şeklinde değiştirilmiştir. Koruma altına almak diye bir hukuki kavram yoktur. Koruma altına alma fiili bir gözaltı müessesesi mi olacaktır? Gözaltına alınma yasalarda düzenlenmişken koruma altına alınma işlemi bireylerin temel hak ve özgürlüklerini askıya almakta mı kullanılacaktır? İdare her hukuksuz davranışında ‘ben gözaltına almadım ki koruma altına aldım’ diyerek bu kavrama sığınabilecek midir? Ya da gözaltına alınan bireye suç isnadı yapılması zorunluyken, Polis artık koruma altına aldım diyerek işin içinden sıyrılmaya mı çalışacaktır? Bu gibi sorular sıklıkla sorulacaktır.”