Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) 47. Başkanlar Konseyi Toplantısı, Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti'nin evsahipliğinde 15-17 Ocak 2015 arasında yapıldı. Ülkenin dört bir yanından yoğun bir katılımla yapılan toplantıda TGF heyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün 16 Ocak 1923’te ilk ve tek basın toplantısını yaptığı, Kocaeli'ndeki Kasr-ı Hümayun Köşkü’nde düzenlenen törene de katıldı. TGF Genel Başkanı Atila Sertel, törende yaptığı konuşmada, “Büyük Atatürk’ün de işaret ettiği gibi Türkiye Cumhuriyeti birlik ve beraberlik içinde, bölünmez bir bütün olarak dimdik ayakta durmaya devam edecektir.” dedi. Toplantının ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde, ocak ayı sonunda yapılacak Basın İlan Kurumu (BİK) Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcileri Seçimi’ne dikkat çekildi. Seçimin Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM)’nün manidar yaklaşımıyla gölgelendiği belirtilerek, siyaset karıştırılmaması istendi.

Kocaeli’nde yapılan toplantı ve değerlendirmeler sonunda alınan karar ve tespitlerden oluşan TGF 47. Başkanlar Konseyi Sonuç Bildirgesi şöyle: “Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün inisiyatifi ile 31 Ocak 2015 tarihinde yapılacak olan Basın İlan Kurumu Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcileri Seçimi, Anadolu basını açısından çok büyük öneme sahiptir. Ne var ki Ankara’da gerçekleştirilecek olan seçim, BYEGM'nin manidar yaklaşımıyla gölgelenmiştir. Seçime sayılı günler kala yaratılan ve adına ‘tercih beyan formu’ denilen yeni bir vekalet yöntemi, daha önce vekalet toplayan adayların emeklerinin boşa gitmesine neden olmuş, gazete sahiplerinin akıllarını karıştırmış, ülke genelinde tam anlamıyla bir vekalet kargaşasının yaşanmasına yol açmıştır. Yaşananlar bir kez daha göstermiştir ki BİK'in bu seçimle ilgili yönetmeliği mutlaka değişmeli, insanların seçme ve seçilme hakkına açıkça aykırı olan ayrımcı yaklaşımdan vazgeçilmeli, vekalet yöntemi belirlenirken muğlak ifadeler yerine net tanımlamalar yapılmalı ve seçimin üzerine herhangi bir şaibenin düşmesi önlenmelidir. BİK Genel Kurulu’nda Anadolu’daki gazete sahiplerini temsil etmek için görev yapmak üzere seçilecek olan üç adayın, yerel basının sorunlarının belirlenmesi ve çözümü noktasında büyük sorumluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu seçim demokratik ve adil bir yarış temeline oturtulmalı, asla siyaset karıştırılmamalıdır. Yerel basının resmi ilan gelirleriyle ilgili olarak son altı yıldır en küçük bir iyileştirme dahi olmamış, bunun için yeterli bir mücadele verilmemiştir. Resmi ilanların sütun santim fiyatları neredeyse sabit bırakılmış, buna mukabil yaygın basın için ilave kazanımlar getirilmiştir. Vasıflı gazeteler için getirilen yeni kriterler, yayın yapılan il ya da ilçelerdeki nüfus oranları dikkate alınmadan getirilmiş, bu durum da adil olmayan bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Gazetelerin zorunlu kadro ve tiraj kriterlerinin, yayın yapılan il ya da ilçelerin demografik yapıları da dikkate alınarak yeniden belirlenmesi elzemdir. BİK’in, BYEGM aracılığı ile yaptırdığı ve bu yıl her zamankinden daha fazla tartışılan Anadolu Gazete Sahipleri Temsilcileri Seçimi, bu açıdan da önem taşımaktadır. Kocaeli’nde her yıl ‘Basın Onur Günü’ olarak kutlanan 16 Ocak 1923 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti için son derece anlam ve büyük öneme sahiptir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ilk ve tek basın toplantısını Kocaeli’ndeki Kasr-ı Hümayun Köşkü’nde gerçekleştirdiği, aynı zamanda yeni kurulan devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olacağını ilan ettiği 16 Ocak 1923 tarihi, Basın Onur Günü olarak resmen ilan edilmeli ve Kocaeli kenti özelinde tüm Türkiye’ye mal edilmelidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Kocaeli’nde gerçekleştirdiği basın toplantısı, günümüz gazeteciliğine özellikle basın etiği açısından da derslerle doludur. Söz konusu toplantı, ‘off the record’ denilen tarzda yapılmış ve katılımcı gazetecilerden, buradaki değerlendirme ve kararların, milli mücadelenin nihai anlamda başarıya ulaşabilmesi için belli bir süre kamuoyuna açıklanmaması talep edilmiştir. Dönemin önde gelen gazeteci ve yazarlarının verdikleri söze sonuna kadar sadık kalmaları, bağımsız haberin ve tarafsız yorumun anlamını yitirip yozlaştığı günümüz gazeteciliği için de çok önemli bir örnektir. Bu nedenle 16 Ocak tarihlerinin, resmi olarak ‘Basın Onur Günü’ olarak kutlanmaya başlanması, ilgili tarihte aynı zamanda mesleğimizin olmazsa olmaz kriterlerinden olan basın etiğine vurgu yapılan etkinliklerin düzenlenmesine de fırsat vermiş olacaktır. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü’nün, Sarı Basın Kartları Komisyonu’nun son toplantısında alınan kararlar ile ilgili olarak aldığı çelişkili onay kararı doğru değildir. Komisyondan geçen ilk kez kart alacaklara onay veren BYEGM Genel Müdürü, ‘sürekli’ kart almaya hak kazanan 94 gazeteci ile ilgili kararı onaylamamış, böylece kendi kurumunun bünyesinde kurulan Sarı Basın Kartları Komisyonu’nu resmen tanımadığını beyan etmiştir. BYEGM Genel Müdürü’nün, kişisel inisiyatifini kullanarak böylesine keyfi kararlar alma hakkı yoktur, bu yanlışından da derhal dönmelidir. Aksi halde Sarı Basın Kartları Komisyonu işlevsiz kalacak, ayrıca sorumluluğunu taşıdığı kurumun da tüzel kişiliğine gölge düşürmüş olacaktır. Türkiye, basın özgürlüğü açısından ne yazık ki evrensel standartların çok gerisindedir, giderek de daha kötüye gitmektedir. Son olarak bir gazetenin matbaasının adeta ablukaya alınması ve basılı gazetelerin dağıtımına polis kontrolünden sonra izin verilmesi, basın tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. Gazetelerin hazırlanması, basılması ve dağıtımının yapılması sırasında yapılan her müdahale açık sansürdür. Hiçbir hukuk devletinde, yayımlanmamış yazı, haber, fotoğraf, gazete, dergi, kitap vs. suç olamaz, olmamalıdır. Gizli ya da açık sansü, basın özgürlüğüne ağır darbedir ve maalesef son yıllarda ülkemiz medyasının adeta kabusu olmuştur. Egemenlerin 'böl, parçala, yönet' taktiği, ülkemizde gazetecilik mesleği için en acımasız boyutta sürdürülmektedir. Tek ve güçlü bir meslek odası yapılanmasının gerçekleştirilememiş olması gazetecilerin gücünü kırmakta, ortaya dağınık ve örgütsüz bir mücadele tarzı ortaya çıkarmaktadır. Öyle ki bu durum, bazı illerimizde gazeteci cemiyetlerinin ya da derneklerinin, ilgisi bulunmayan meslek odalarına dahilmiş gibi muamele görmelerine de yol açıyor. Özellikle resmi kurumlar, yanlış olan bu kategorik yaklaşımdan vazgeçmeli ve illerde gazeteci meslek örgütlerini doğrudan muhatap almalıdırlar. Türkiye’nin en geniş katılımlı meslek kuruluşu olan TGF, gazeteciliğin her açıdan evrensel ilkelere uygun meslek odası yapılanmasıyla ilgili mücadelesini vermeyi sürdürecek, mesleki sorunların çözümünde birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmaya da devam edecektir.”