Ergenekon Davası'nda görev yapan Özel Yetkili Savcı Zekeriya Öz, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne getirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ise Turan Çolakkadı atandı. Başsavcı Vekilliği'ne getirilen Öz'ün 'özel yetkileri' kaldırıldı. Eğer ayrıca bir yetki kararnamesi çıkarılmazsa Öz bundan böyle Ergenekon Davası'na bakamayacak. ÖZ, ERGENEKON DAVASI'NA BAKAMAYACAK HSYK'dan edinilen bilgilere göre, bundan böyle Zekeriya Öz Ergenekon Davası'na bakamayacak. Öz'ün o görevi devam ettirebilmesi için ayrıca bir yetki kararnamesi çıkarılması gerekiyor. ÖZ: BU KARARI BEKLEMİYORDUM Başsavcı Vekilliği'ne ise Ergenekon Davası'na bakan Özel Yetkili savcı Zekeriya Öz getirildi. Kararı şaşkınlıkla karşılayan Öz, ''Yorgundum. Herhangi bir talebim olmadı. Bu kararı beklemiyordum. Sürpriz oldu. Bir savcı gider, bir savcı gelir" dedi. Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Dairesi'nin adli yargı kararnamesi yayınlandı. 128 hakim ve savcının görev yerini değiştiren kararname ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz ve Fikret Seçen ise İstanbul Başsavcı Vekilliği'ne getirildi. Türkiye gündemine bomba gibi düşen atamalar açıklama yapan Savcı Öz, "Benim için sürpriz oldu" dedi. ERGENEKON BİTTİ DİYE BİR ŞEY YOK İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na atanan Turan Çolakkadı konuştu: Öz gitti Ergenekon bitti diye birşey yok... Atamalar HSYK'nın takdiridir... Görevimizi en iyi şekilde yerine getireceğiz. Karar bir gecede verilmemiştir. HSYK medyadan etkilenmemiştir. Terfi ya da görevden alma tartışmalarına katılmıyorum.. İstanbul Cumhuriyet Baş savcısı Turan Çolakkadı Kimdir Hayatı By Ozelim in Biyografi İstanbul Cumhuriyet Baş savcısı Turan Çolakkadı Kimdir Biyografi Hayatı Nereli Özgeçmişi “Turan Çolakkadı”yı Türkiye'nin en önemli davalarından bazılarına bakan önemli bir savcı olarak herkes tanır. Fakat biz sivil Turan beyi tanıtacağız bu söyleşimizde hemşehrilerimize. O yüzden aile köklerinizden başlayarak tanıyabilir miyiz sizi? -Kahramanmaraş ili Andırın ilçesinin Köleli köyünde 1954 yılında doğdum. 6 kardeşiz. Annem Andırın'ın Bostanlı Köyünden. Baba tarafım geçmişten beri Köleli köyünde oturan ve Çolakkadıoğulları diye bilinen bir sülale. 150 yıl kadar önce Karaman taraflarından gelip yerleştikleri söyleniyor. Köleli Köyü Kahramanmaraş ile Osmaniye ilinin sınırlarını çizen Ceyhan Nehrinin kıyısında, Çukurova'nın yavaş yavaş sona erip, hafif engebeli arazinin başladığı yerlerdedir. Köyümüzün bir kısmı 1980 yıllarda yapılan Aslantaş Barajının suları altında kalmıştır. İlkokulu köyde okudum.Orta öğrenimi Kahramanmaraş'ta tamamladım ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Elazığ'da önce kaymakamlık stajı yaptım. Sonra meslek değiştirerek savcılık stajı yaptım ve savcı oldum. Eşim Elazığ'lıdır. Kaymakamlık stajı yaparken tanıştık, 1978 yılında evlendik. 3 erkek çocuğumuz var. İkisi Üniversite eğitimlerini tamamladı. Küçüğü halen üniversite eğitimine devam ediyor. Uzun yıllar Anadolu'da muhtelif şehirlerde çalıştıktan sonra 1993 yılında İstanbul'a atandım. Sultanahmet'te bulunan İstanbul Adliyesinde 1996 yılına kadar çalıştım ve Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına atandım. Bu mahkemeler kapandıktan sonra yerine kurulan İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak görev yapmaktayım. -”Çolakkadı” soy isminin bir hikâyesi vardır muhakkak. Paylaşır mısınız bizimle? -Atalarımızın Irak'ta, muhtemelen Süleymaniye şehrinde kadılık yaptığı söylenegelmektedir. Doğduğum köyde de Süleymanlı diye bir mahalle var. -Turan Çolakkadı çocukluk döneminden hangi izleri taşır ve nasıl bir çocukluk dönemi geçirmiştir? -Çocukluğum, Ceyhan Nehri'nin Amanos Dağlarının vadilerden çıkıp Çukurova'nın düzlüğüne doğru uzandığı, çok büyük olmayan ve birkaç parçadan oluşan, mahrumiyet ancak harika doğal güzellikleri bulunan köyümde geçti. İlkbaharda Ceyhan Nehri taştığı zaman okulumuzun bahçesine su dolardı. Köyden çabuk ayrıldım ama çocukluğumun geçtiği yerler ilk göz ağrımdır, unutamam”¦ Zaman zaman duygularımı kağıda dökmüşümdür. En iyisi onlardan birini aktarayım: Ormanlarda şırıl şırıl akan suların sesi Seher vaktinde her gün horoz ötmesi Ağaca asılmış keklik kafesi Unutulur mu ? Leylekler gelirdi Biçilen ekin tarlalarında dolaşırdı Hava kararmadan yuvasına ulaşırdı Herkes severdi onları Unutulur mu ? Gölgeler vardı Güneş geçirmez çınar gölgeleri Dereler şarkı söyleyerek akardı Çiçekler boynu bükük büyürdü Tarlaya en çok buğday ekerdi O zamanın köylüleri Ve köyün adamları Çok çalışır, az uyurdu. Köyün yolları ıssız olurdu Ne otobüs geçerdi ne tren Geleni gideni herkes bilirdi Selam verirdi diğerine ilk gören Güneş bir başka doğardı tepelerde Ilık bir rüzgar eserdi seherde Ağaçlarda bir fısıltı başlardı Duyulurdu o fısıltılar her yerde . -”Memleket” ve “Hemşehri” sözcüğünün sizdeki karşılığı nedir. -Bu sözcükler doğduğum, büyüdüğüm yerleri ve oraların insanlarını hatırlatıyor. Bir dergide okumuştum; “tür ve örtü olarak en güzel ormanlar Karadeniz Bölgesindedir, ancak Akdeniz Bölgesinde bir yer var ki Karadeniz bölgesini de geçer. Orası Amanos Dağları'dır” diyordu. İşte bu yerleri hatırlıyorum. Fransız işgalinden birkaç gün önce Hırlakyan'ın Abdal Halil Ağa'ya bir kese altın gösterip, Fransızları davul çalarak karşılamasını istemesi üzerine, Abdal Halil Ağa'nın, “Davulumun kasnağını altınla doldursanız, din kardeşlerimin bağrına çomağımı vurmam” demesi; İstiklal Madalyası teklifi üzerine, bu teklife muhatap olan her Maraşlının, “Ben layık değilim, falan daha layık” demesi üzerine madalya'nın şehre verilmesi; ve daha neler neler aklıma geliyor”¦ - Soluğu memlekette aldığında neler yapar “Turan Çolakkadı”, ya da özlem duyduğu şimdi yapamadığı şeyler var mıdır? -Arada bir şehrin soğuk beton yığını ortamından uzaklaşır, memleketimin doğal güzelliklerine atarım kendimi. Bir çam ağacının ıssız gölgesine oturur, rüzgârın sesini dinlerim. Fotoğraf çekerim. Çocukluğumda güneşi Düldül Dağı'ndan doğarken görürdüm ve bu dağa karşı hala hasret duygularım var. Düldül Dağının tepesine çıkmak isterdim. Bunu gerçekleştiremedim. -Rahmetli “Erdem Beyazıt”ın deyimiyle yaşadığımız bölge ve çevresi hakikaten mümbit topraklar. Gerek Türk edebiyatı gerekse memleket bürokrasisine yetiştirdiği insanlar açısından. Sizce neden bir tüccar, sanayici -istisnalar hariç- çıkmaz da bürokrasiyi tercih eder ve memurluğa ilgi duyar bu yörenin insanı? -Bunun cevabını tam olarak bilemiyorum. Belki kapitalizme yabancılar, riske girmekten korkuyorlar, her şeyin azı ile yetiniyorlar. Devlete bağlılar ve güveniyorlar. Memurluk güven veriyor. Geçmiş de oğlunun adını “Memur” koyan bir baba biliyorum. -Aklınızdaki “Andırın'ı ve çevresini günümüzdeki Andırın ve çevresiyle kıyaslarsanız kısaca. -Andırın'ın cipleri meşhurdu. Bakımsız toprak yollarda rahat giderlerdi. Bir de tomruk taşıyan, odun taşıyan kamyonlar olurdu. İnsanlar tomruk yüklü kamyonlara biner yolculuk yaparlardı. Mahrumiyet çoktu ama her şey doğaldı ve güzeldi. At sırtında pekmez satan Maraşlı bağcı çerçiler, at sırtında değirmene un öğütmeye gidenler, askerde sıhhiye eri olduğu için hastalara penisilin iğnesi vuranlar geliyor gözümün önüne. Günümüzde Andırın mutlaka değişti, gelişti ve bir noktaya ulaştı. Ancak bu nokta çok ileri seviyede değil. -Turan Çolakkadı'nın hayat felsefesini özetleyen cümlesi nedir diye sorsak? -Bu soruya Yunus Emre' nin dizeleriyle cevap vermeliyim: “Beni bende demen, bu ben değilim, Bir ben vardır bende, benden içeri” -Çok etkilendiğiniz filmler var mıdır. Varsa hangi filmlerdir? -Çok film izlemiş değilim. Tarih merakından olsa gerek, 2. Dünya savaşı konulu filmler izledim. Çok etkilendiğim film yoktur, ama illa bir cevap vereceksem “ Çöl Aslanı” diyebilirim. -Boş vakit bulabilme ihtimaliniz mesleğiniz gereği yok gibi sanırım ama olduğunda neler yaparsınız? -İnternetten de faydalanarak merak ettiğim konuları inceliyorum. Kısa süreli de olsa tatil yapıyorum ve geziyorum. -Turan Çolakkadı'nın elinde sihirli bir değnek olsaydı ilk olarak neleri değiştirmek isterdi? -Ülkemin insanlarını kardeş yapar, kardeş gibi barış içinde yaşamalarını sağlardım. -Müzikle aranız nasıldır? Hangi tür müzikleri/sanatçıları seversiniz? -Sadece dinleyiciyim. Türk sanat müziği ve halk müziği dinlerim. -Türkiye'nin belki de en çok şair çıkaran bir yöresinden olunca şiirsiz de olmaz. Hangi Şiirleri/Şairleri sever Turan Çolakkadı ? -Şiir okumayı seviyorum. Her türlü şiiri okurum. Fikriyatına bakmaksızın bir çok şairin şiirini okudum. Geçmişten geleceğe birkaç örnek vermek gerekirse, Mevlana, Karacaoğlan, Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç'u sayabilirim. -Kişisel ya da başka bir sebeple sevdiğiniz devlet adamları yada şahsiyetler kimlerdir dersek? -Fatih Sultan Mehmet, Ahmet Cevdet Paşa”¦ -Kitapla aranız nasıldır, hangi tür kitapları okur ve hangi yazarları beğenirsiniz? -Çocukluğumdan beri çok kitap aldım ve okumaya çalıştım. Genel olarak ilmi edebi eserleri okuyorum. Şiir kitapları okurum; Uzayın sırlarına merakım var, bu konudaki eserleri okurum. Her fikirden beğendiğim yazar vardır. Necip Fazıl'ın hemen hemen bütün eserlerini okudum. Çocukluğumda “Emeceroğlu” diye bir çerçi, at sırtında köyleri gezerek kitap satardı. Her gördüğümde “Kerem ile Aslı, Aşık Garip, Dadaloğlu, Karacaoğlan, Namaz Hocası”¦” gibi kitaplar alırdım. Bir gün annem, her geldiğinde bu çocuğa kitap satma diye tembih etmiş. Kitapçı da “O çocuğun kitap sevgisini biliyorum. Hiç parası olmasa bile istediği kitapları veririm” diye cevaplamış. -Bir hukuk adamının hayatını nasıl yaşaması gerekir ? Nelere dikkat etmelidirler ? -Hakimlerin, savcıların özel hayatlarında da örnek insan olmaları, her konuda adalet üzere davranmaları gerekir. Halkımız hakimlere çok saygı duyar, bu unutulmamalıdır. -Bir hukuk adamı olarak mesleğinizde en titiz olduğunuz hususlar nelerdir ? -Adalette hata yapmaktan korkarım. Bir masumu cezalandırmaktansa on suçlunun cezasız kalması evladır. -Hukukçu olmasaydı Turan Çolakkadı hangi mesleği icra etmek isterdi ? -Pilot olmak isterdim. -Meslek hayatınızda sizi çok üzen sıra dışı olaylar oldu mu ? “Bunu damı görecektim” denilebilecek türden ? -Maalesef ülkemizde demokrasi kültürü, hukuk kültürü ve adalet duygusu istenilen seviyeye ulaşmadığından, zaman zaman adalet anlayışı ile bağdaştıramadığım uygulamalara şahit olmuşumdur. -Tabi işin erbabını bulunca biraz da okuyucularımızı hukuki görüşlerinizden faydalandıralım. Hukuki Sistemimizde uyum yasaları, yeni düzenlemelere rağmen hala eksiklikler var mıdır? Varsa hangi boyuttadır ? -Amerikan başkanlarından Jefferson “Yasaların uygulanması, onların yapılmasından daha zordur.” diyor. Yasalarda çok önemli değişiklikler yapıldı ama, uygulama aynı hızda değişmiyor. -Demokrasi ve hukuk arasında nasıl bir ilişki vardır? -Bunu da Atatürk'ün bir sözüyle cevaplayalım: “Özgürlük, eşitlik ve adaletin de kaynağı ulusal egemenliktir.” -Görülen bir davanın siz savcılar veya hakimler açısından en önemli unsuru nedir sizce? -Her türlü menfi etkiden uzak, adil bir yargılama. Pascal'ın çok beğendiğim bir sözü var: “Kuvvete dayanmayan adalet aciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.” -Tecrübeli birisi ve kanun uygulayıcısı olarak, adalet kavramının sizdeki karşılığı nedir dersek? -Adalet mülkün (devletin) temelidir -Sizce bir hukuk adamı mesleği dışında hangi dallara ilgi duymalıdır? Mesela psikoloji, sosyoloji bilmeli midir ya da başka bir dal? -Hukukçunun önüne her türlü bireysel ve toplumsal sorun geldiğine göre, bu konulardaki belli başlı alanlarda bilgi sahibi olmalıdır. Dünyanın en tehlikeli adamı, sadece hukuk bilen hukukçudur. -Herkes demeyelim ama gayri hukuki işler yapanlar korkarlar genelde savcılardan ve hukuk adamlarından. Peki, bir hukuk adamı bir savcı en çok neden çekinir, korkar? -Adalete aykırı uygulama yapmaktan. -Yine tecrübeli bir hukukçu bir savcı olarak mesleğe yeni giren genç meslektaşlarınıza neler tavsiye edersiniz kısaca? -Ne yapıp yapıp adalet anlayışını yüreklerine nakşetsinler. Sadece hukuk bilgisi yetmez, toplumsal konularda bilgi sahibi olsunlar. Günlük ve dar düşünmesinler. Geniş düşünsünler. Etki altında kalmasınlar. -Anadolu'dan gelip İstanbul'da yaşayan birisi olarak İstanbul hakkındaki görüşlerinizi alsak, İstanbul ile aranız nasıl? -İstanbul'da yaşamanın bir çok zorluklarına rağmen, gülü seven dikenine katlanır duygu ve düşüncesiyle, nice imparatorluklara başkentlik yapmış, nice şiirlere konu olmuş, tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle bir dünya şehri İstanbul'u, ben de çok seviyorum ve İstanbul'da yaşamaktan memnunum. -Şunu da soralım size bir gözlemci olarak. Andırın ve yöresinin doğal ve tabi kaynakları yeterince değerlendirilmiyor gibi. Mesela yaylacılık kültürü dışında neler yapılabilir bu yörelerde Turan Çolakkadı'ya göre? -Aslantaş BarajGölünün çoğu Andırın sınırları içinde. Berke Barajı da öyle. Su ürünleri geliştirilebilir belki. Aslantaş Baraj Gölünün bittiği yerde, Ceyhan Nehri'nin kenarında Düziçi Kaplıcası var. Kaplıcanın hemen ilerisinde Düldül Dağı ile Berke Dağının arasındaki derin vadide Berke Baraj Gölünün harika manzarası var. Bu dağlarda geyiklerin yaşadığı, baraj gölünden görülebildiği söyleniyor. Aslantaş Acık Hava Müzesine gelenlere baraj göllerinde tekne turları düzenlenerek bu güzellikler değerlendirilebilir. Bu konuda Andırın ve Düziçi İlçe yetkilileri müşterek uygulamalar yapabilirler. Toprağı bozulmamış köyler var. Buralarda organik tarım uygulanabilir. -Son olarak Turan Çolakkadı' memleketinin insanlarına, hemşehrilerine, sivil toplum kuruluşlarına ya da yöneticilerine bu söyleşi aracılığıyla bir şeyler demek ister mi? -Yurdum Andırın' a çok hasretim var İşlerimiz yoğun zamanımız dar. Gurbet ellerinden bütün dostlara En içten sevgiler, sonsuz selamlar. Not: Hayat hikayesi genclerburda.net sitesinden alıntıdır.