Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yurtdışındaki Türk okullarını kapattırılmasına yönelik girişimlerine tepki gösterdi.

Devletin sorumluğu ile birtakım cemaat, grup ve siyasi teşekküllerin yükümlülüklerinin aynı olmadığına dikkat çeken Koncuk, "Cemaatler, siyasi gruplar istediği ülkede okul açabilir. Ama Türkiye Cumhuriyeti'nin öncelikli sorumluğu vatandaşlarına karşıdır. İktidarın devletin kaynaklarını halkına harcaması, kanunların da öngördüğü bir yükümlülüktür. Yıllardır 'Devletin imkânları budur' diyerek atama bekleyen öğretmenlere bu fırsatı vermeyen, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunu 400 bin gencin feryadını duymayan AKP iktidarı bilmediğimiz hangi imkanları, Etiyopya'da okul açmak için kullanacak? Eğer devletin böyle bir gücü varsa, milletin parasını Etiyopya'da harcayacak yetkiyi kendilerinde hissediyorlarsa; onlara şunu sorarım: Kardeşim bu imkânlarınızı niye ülkenin gençlerine iş bulmak, ataması yapılmayan öğretmenleri atamak için kullanmadınız? Neden Etiyopya için kullanıyorsunuz?" dedi.

'SORUMLULUĞUNUZU İSTİSMAR EDİYORSUNUZ'
İktidarın öncelikle hukuk içerisinde kalması gerektiğini kaydeden Koncuk, hükümetin; milletin verdiği yetki ve parayı yabancı ülkede okul açmak için kullanmasının 'yetki istismarı' olacağını dile getirdi. Ülkede 1 milyon 120 bin üniversite, 750 bin MYO ve 2.5 milyon lise mezununun iş bulmak için KPSS girerek, devlet kademelerinde iş bulmaya çalıştığını hatırlatan Koncuk, "Bu gençlere iş ve kadro yok. Ama Afrika'nın bilmem ne ülkesine okul açmak için imkânınız var. Varsa (kardeşim) bunu bu milletin çocukları için kullan. Bu kararı verenlerin yeniden bunu değerlendirmelerini ve aklıselimle davranmalarını bekliyorum." şeklinde konuştu. Hizmet hareketinin Afrika kıtasında veya başka ülkelerde eğitim faaliyeti yapmasının kendi hedefleri doğrultusunda doğru olduğunu aktaran Koncuk, devletin böyle bir sorumluluğu bulunmadığını dile getirdi. İsmail Koncuk, "Vatandaş sizi gidip Etiyopya'da okul açın diye seçmedi. Sen Adana'da, Van'da, Ağrı'da okul aç dedi. Okullarımızın spor tesisleri yok. İmkânlarımızı öncelikle bu ülke çocukları için kullanacağız." dedi.

'İKTİDAR DEĞİRMENİNE SU TAŞIYACAK İNSANLARLA YÜRÜMEK ARZUSUNDA'

17-25 Aralık operasyonlarından sonra iktidarın yandaşı olmayın hiçbir insanı Milli Eğitim veya diğer bakanlıklarda bir makama getirmemek gibi bir anlayışı geliştirdiğini açıklayan Koncuk, AKP iktidarının değirmenine su taşıyacak insanlarla yürümek istediğine işaret etti. Dershane Kanunu ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın değişik kademelerinde 76 bin kamu görevlisinin tasfiye edildiğini ifade eden Koncuk, bir kanun çıkararak insanların yıllarca alın teriyle hak ettiği makamlardan alınmasının asla kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Koncuk şunları söyledi: " Arkadaşlarımız yargıya başvurdu. Ama maalesef verilen kararlar anladığımız manada Milli Eğitim tarafından uygulanmıyor. Yargı puan değerlendirmelerinin yürütmesini durdurduysa idarenin arkadaşlarımızı müdürlük görevine iade etmesi gerekirdi. Şu an Milli Eğitim yanlış bir değerlendirme içerisinde. Arkadaşlarımız da mutlaka yargı kararını hiçe sayan insanlarla ilgili suç duyurusunda bulunmalı. Çünkü bunlar yargı kararlarını dinlemiyorlar. Konu Anayasa Mahkemesi'nde. AKP iktidarının bu antidemokratik tasfiye hareketine karşı Anayasa Mahkemesi'nin doğru bir karar verip, kanunu kökten iptal etmesini umut ediyorum."

‘BU HIRSIZLIĞIN DANİSKASIDIR’

‘VIP atamalara’ ilişkin AKP Milletvekili Mehmet Metiner’i isim vermeden eleştiren Koncuk, “Enteresan olan AKP içerisinde bazı milletvekilleri de bu durumu ‘Allah ayetinde böyle bir emir olduğunu; yani akrabaya hizmetin Allah’ın emirlerinden olduğu’ gibi yüce İslam’ın değerleri de çarpıtarak, (neredeyse adamı dinden çıkartacak) açıklamalar yaparak, kendilerini savunma yoluna gitmesidir. Millet bunları görebilecek ferasete sahiptir. AKP iktidarı bu şımarıklıktan bir an önce kurtarmak durumundadır. Memleketin evlatları KPSS ile dahi devlet kademlerine atanma imkanı bulamazken bakan çocuklarının, bakan hısım ve akrabalarının, milletvekili yakınlarının devlet kademelerine bu istisnayı kadro istismarıyla atanmalarını ben kabul etmiyorum. Bu hırsızlığın, hak yemenin daniskasıdır. Milletimizin de bu istismarı iyi görmesi lazım. Kendi çoğu yıllardır alın teri dökerek bir işe giremezken bakan veya milletvekili yakının bu kadrolar üzerinden meslek sahibi olması bu millette hakarettir.”