Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin hazırlattığı Basın Raporu ile Türk medyasının durumu akademik bir çalışma ile gözler önüne serildi. 2012’den itibaren gözaltına alınan gazeteci sayısında gözle görülür bir artışın olduğu ifade edilen raporda “RTÜK’ün AKP hükumetine muhalif veya eleştirel yaklaşan kanallara daha fazla ceza kestiği gözlemlenmiştir” denildi. İktidara yakın medyaya da dikkat çekilen raporda “Medya kuruluşlarının eleştirel tutumlarını azalttıkça, kamu kaynaklarından daha fazla faydalandıkları gözlemlenmiştir” ifadeleri yer aldı.

Özgürlük Araştırmaları Derneği’nin yayımladığı üçüncü Liberal Perspektif Raporu olan 'Basın Özgürlüğü Raporu' çarpıcı sonuçları ortaya koydu. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Dr. Burak Bilgehan Özpek ile TOBB ETÜ Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktör Yardımcısı Dr. Başak Yavcan’ın ortak çalışması olan rapor, Türkiye’deki basın özgürlüğünü inceledi. Türkiye’de basın özgürlüğü tartışmalarının 7 Haziran 2015 seçiminden sonra da gündemdeki yerini korumaya devam ettiğinin altını çizen raporda “13 sene boyunca hükumette olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına iktidar olma yeteneğini kaybetmesiyle beraber gündeme gelen reform-restorasyon gibi kavramlar Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyacına işaret etmektedir. Bu çalışmanın amacı, yapısal dönüşüm süreci öncesinde Türkiye’deki basın özgürlüğünün durumunu liberal bir perspektiften ortaya koymaktır.” ifadesine yer verildi.

‘2012’DEN İTİBAREN GÖZALTINA ALINAN GAZETECİ SAYISINDA GÖZLE GÖRÜLÜR ARTIŞ VAR’

Türkiye’nin ‘kusurlu demokrasi’ olduğu önermesinde bulunan raporda şu ifadelere yer verildi: “Kusurlu demokrasilerin, yasal koşullar konusunda tanıdığı özgürlük alanlarını, piyasa aktörlerini devlete ekonomik açıdan bağımlı kılarak ortadan kaldırdığını ve otoriter pratiklerin kendisini koruduğunu ileri sürmüştük. Bu sebeple, sadece yasal koşulları değil aynı zamanda bağımlılık koşullarını da inceledik.”

Çalışmanın sonucunda, yasal problemlere ve medya kuruluşlarını siyasal iktidarın denetimine açan keyfi bir iktisadi bağımlılık modeli ortaya çıktığı vurgulandı. Bu durumun Türkiye için öne sürülen ‘kusurlu demokrasi’ savını doğrular nitelikte olduğu kaydedilerek çalışmada öne çıkan noktalar şu şekilde özetlendi: “Gazeteciler hakkında açılan davaların Terörle Mücadele Kanunu kapsamında açılması gazeteciler üzerinde yasal bir baskı oluşturmaktadır. Gözaltına alınan gazeteci sayısında 2012 senesinden itibaren gözle görülür bir artış gözlemlenmiştir.

YAYIN YASAKLARI SIKÇA BAŞVURULAN BİR UYGULAMA OLDU

Gazetecilere yönelik fiziksel şiddetin, siyasal iktidara yakın gruplar tarafından organize edilmeye başladığı ve bu saldırıları gerçekleştirenlerin adli süreçlerden muaf tutuldukları gözlemlenmiştir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Kamu Bankaları, medya kuruluşlarının el değiştirmesi konusunda siyasal iktidarın etkisi altındadır ve önemli bir rol oynamaktadır. Yayın yasakları, 2013 yılından bugüne kadar sıkça başvurulan bir uygulama olmuştur ve toplumun kanaatlerini ve oy verme davranışlarını etkileyebilecek konulara yayın yasağı getirilmiştir.

RTÜK, AKP HÜKÜMETİNE MUHALİF KANALLARA DAHA FAZLA CEZA KESİYOR

Radyo Televizyon üst Kurulu’nun düzenleyici bir kurumun ifa etmesi gereken görevin ötesinde bir vazife üstlendiği kanaati oluşmuştur. RTÜK’ün yasalar gereği siyasi iktidarın etkisine açık olduğu tespit edilmiş ve RTÜK’ün AKP hükumetine muhalif veya eleştirel yaklaşan kanallara daha fazla ceza kestiği gözlemlenmiştir. Yeni İnternet Yasası, siyasal iktidara ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na keyfi olarak internet sitelerine erişimi yasaklama gücünü vermiştir.

TWİTTER’A EN ÇOK İÇERİK SİLDİRME TALEP EDEN DEVLET TÜRKİYE OLDU

2013 senesinden itibaren erişime engellenen internet sitesi sayısında gözle görülür bir artış olmuştur. Gezi Protestoları sonrasında sosyal medya kısıtlamaları dramatik bir şekilde artmıştır. Türkiye, 2015 senesinde Twitter’a en çok içerik sildirme talebiyle başvuran devlet olmuştur. 2013 yılından bu yana Twitter ve Youtube’a erişim ülke çapında iki kere engellenmiştir.

MEDYA KURULUŞLARININ ELEŞTİREL TUTUMLARI AZALDIKÇA KAMU KAYNAKLARINDAN DAHA FAZLA FAYDALANIYOR

Siyasal iktidar, kamu bağlantılı şirket reklam ücretleri ve Basın İlan Kurumu ilanları vasıtasıyla medya kuruluşları ile ekonomik bir ilişki içerisindedir. Bu ilişki tiraj rakamları ve izlenme oranları dikkate alındığında piyasa ekonomisinin öngördüğü rasyonaliteden uzaktır. Kamu kaynaklarının dağıtılmasında siyasi kaygıların daha önemli bir rol oynadığı kanaatine varılmıştır. Hükumete yönelik eleştirel tutum ile hükumet kaynaklı iktisadi refahın dağılımı arasında bir ilişki gözlemlenmiştir. Medya kuruluşlarının eleştirel tutumlarını azalttıkça, kamu kaynaklarından daha fazla faydalandıkları gözlemlenmiştir.

KAMU KAYNAKLARININ KEYFİ DAĞITILMASI

Medya sahiplerinin, medya dışındaki iş kollarındaki faaliyetleri sahibi oldukları medya kurumlarının yayın politikasından ziyadesiyle etkilenmektedir. Medya’nın yayın politikası medya patronlarının siyasal iktidar ile kurdukları ihale ilişkilerini şekillendirmektedir. Kamu İhale Kanunu’ndaki sorunlar, kamu kaynaklarının keyfi dağıtılmasını beraberinde getirmiştir. Bu keyfilikten faydalanmak isteyen işadamlarının ise sahibi oldukları medya kuruluşlarını bu doğrultuda kullandıkları ve siyasal iktidar tarafından kullanmaya zorlandıkları gözlemlenmiştir.

ELEŞTİREL MEDYA SAHİPLARİNİN DİĞER İŞ KOLLARINDAKİ FAALİYETLERİ MALİ YAPTIRIMLARLA KARŞILAŞIYOR

Maliye bürokrasisinin siyasal iktidar ile medya kuruluşları arasındaki ilişkiyi şekillendiren bir aktör olduğu kanısı uyanmıştır. Hükumete yönelik eleştirel tutumuyla dikkat çeken gazeteler ve medya sahiplerinin diğer iş kollarındaki faaliyetleri mali ve idari yaptırımlarla karşılaşmışlardır. Bu mali ve idari denetimlerin zamanlaması açısından sistemli ve güdümlü olduğu gözlemlenmiştir. Öte yandan, hükumet politikalarını destekleyen medya organı sahiplerinin, faaliyet yürüttükleri diğer iş kollarında çarptırıldıkları vergi cezalarının ve idari yaptırımların uzlaşma yöntemiyle veya keyfi olarak görmezden gelinerek uygulanmadıkları gözlemlenmiştir.

BASIN RAPORU: 'AKTROLLER’ İÇİN DAHA AYRINTILI ÇALIŞMAYA İHTİYAÇ VAR

Çalışmamızın elde ettiği bulgular ve vardığı sonuçlar, Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda yapısal bir dönüşüm ihtiyacına işaret etmektedir. Çalışmada ele alınan parametrelerin yanı sıra, medya sektörünün siyasal iktidar ile kurduğu sorunlu ilişkinin keşfedilmeyi bekleyen birçok boyutu daha bulunmaktadır. Yerel gazeteler ile yerel siyasi birimler arasındaki ilişkiler, sosyal medyada bir siyasi merkez tarafından organize edilen ve troll olarak adlandırılan grupların finansman kaynakları, orantısız derecede yüksek gazeteci maaşları, iş verimliliğine bağlı olmadan işten çıkartılan gazeteciler ve kamu ihale süreçlerinin şeffaflaşması gibi konular daha ayrıntılı bir çalışmayı hak etmektedir.”