Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 62 polisin tahliyesine karar verdiği için tutuklanan Hakim Mustafa Başer kamuoyuna mektup yazdı. Verdiği kararının hukuk çerçevesinde olduğunu vurgulayan Başer, kendisinin tutuklanmasıyla tüm hakim ve savcılara gözdağı verildiğini kaydetti. HSYK’nın hukuk yerine gücün yanında yer aldığını ifade eden Başer, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ise tanımadığını, dua veya vaazıyla kendisine talimat verdiği iddiasının soyut bir iddia olduğunu söyledi. Basında yer alan haberlere göre Cübbeli Ahmet Hoca’nın Aziz Yıldırım’ın tahliyesi için dua ettiğini hatırlatan Başer, “Bu durumda tahliye kararı veren yargıçlar Cübbeli Ahmet Hoca’dan talimat mı almış oldular?” diye sordu.

İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer, Karaca ve 62 polis hakkında tahliye kararı verince HSYK tarafından jet hızıyla açığa alınmış birkaç gün sonra da tutuklanmıştı. Tahliye kararları ise engellenmişti. Hakim Başer Silivri Cezaevi’nden avukatları aracılığıyla mektup gönderdi

Avukat Celal Sis ve Hacer Yılmaz, İstanbul Adalet Sarayı’nda basın açıklaması yaptı. Avukat Sis, İstanbul Anadolu 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz dilekçesini verdiklerini hatırlattı. İtirazın değerlendirilmesini beklediklerini ifade eden Sis, “Dün de mahkemeyle görüştük ne aşamada olduğunu sormuştuk. Bu sabah itibariyle Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı değerlendirmeksizin Anadolu Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği için dosya iade edilmiş. Ne yazık ki bu, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sürecin başından beri yaptığı usulsüzlüklerin, CMK’ya aykırılıklarının son haddi olmuş oldu.” dedi.

Dosyanın tekrar Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldiğini belirten Sis, Cuma günü yaşanan sürece geri dönüldüğünü söyledi. Sis, “Müvekkilim şu anda bir hakim ve cezaevinde. Ne yazık ki adi suçlarda bile yapılmayacak usulsüzlükler müvekkilimin dosyasında yapılıyor.” ifadelerini kullandı.
Müvekkilinin moralinin üst seviyede olduğunu anlatan Sis, “Gayet huzurlu, mutlu. Ama tek üzüntüsü eşi ve çocukları kendisi içeride olmasından dolayı üzüntü içerisindeler buna üzüldüğünü söyledi. Kendisi aslında yargının temsilcisi, kendisi nezdinde yargı makamının cezaevinde olmasından dolayı üzgün olduğunu ifade etti.” diye konuştu.

Hakim Başer’in mektubunu Avukat Hacer Yılmaz okudu. Başer, mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Demokrasinin olmazsa olmaz şartı güçler ayrılığı ilkesidir. Güçler ayrılığı ancak yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ile temin edilebilir. Tamamen usul ve yasaya uygun, dosyalardaki delillere göre oluşan vicdani kanaatime göre verdiğim tahliye kararlarından dolayı tutuklanmış bulunmaktayım.

Verdiğim tahliye kararlarından dolayı vicdanen rahatım. Asla hukuk dışına çıkmadım. Vicdanım dışında hiç kimseden emir, talimat, görüş almadım, almam. Ancak hakkımda soruşturma açan HSYK başmüfettişi, yakalama talebinde bulunan Bakırköy Cumhuriyet savcısı, nöbetçi mahkeme olmaması nedeniyle görevli olmadan yakalama kararı çıkaran Bakırköy 2.Ağır Ceza hakimleri, tutuklanmama nöbetçi heyet olduğu halde nöbetçi mahkeme olan Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesi adına karar vermesi gerekirken örgütlü suçlara bakmakla görevli Bakırköy 2.Ağır Ceza mahkemesinin 2015/634 D.iş sayısı ile karar veren sayın meslektaşlarım; açıkça Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve 2802 sayılı kanunun 88 maddesine aykırı davranılarak ağır cezalık ve suçüstü hali koşulu oluşmadan, yetkisiz olarak, kendiliğinden yargıç sıfatımla geldiğim halde kaçma şüphesi ile 27.04.2015 günü nedenlerini bilmeden ve savunmam dahi alınmadan 3 ay süre ile açığa alınmam nedeniyle delillere sirayet etme olasılığım olmadığı halde delil karartma ihtimali ile beni tutuklayıp suç işlemişlerdir.

Yukarıda kısaca özetlediğim sürece dahil olan ve suç işleyen sayın meslektaşlarım hukuk dışı etkiler ile birinci sınıf bir hakimi tutuklayarak hak arama özgürlüğü ve yargı bağımsızlığını bitirmişlerdir. Bu ilkelerin güvencesi olması gereken HSYK maalesef hukukun değil gücün yanında yer almıştır. Bu karardan sonra özelde benim hukuki durumum, genelde vatandaşın haklı taleplerini karşılayacak yargı vicdanı kalmamıştır. Bu karar ile tüm hakim ve savcılara göz dağı verilmiş, yargı dışı güçlerin istemediği kararların verilmesinin önüne geçilmiştir.

İlkel toplumlar, totaliter sistemler dahil verdiği karardan dolayı tutuklanan ilk yargıç olarak tarihe geçtim. Ülkemin demokrasi ve hukuk seviyesinin uluslar arası platformda düştüğü kötü duruma duyduğum üzüntüm, yargı bağımsızlığı adına ödediğim bedele duyduğum üzüntüden kat kat fazladır. Ben en azından vicdanıma göre verdiğim karardan dolayı Anne, babamın,eşimin ve çocuklarımın gözlerinin içine çekinmeden, gururla bakabileceğim. Bu süreçte rollerini oynayan sayın meslektaşlarım. Sizin haliniz nice olacak? Sizler çocuklarınızın gözünün içine nasıl bakacaksınız?

Adalet bazen köylünün yumurtasında, bazen şehirlinin altınında saklıdır. Köylünün yumurtasında vicdanına göre karar vermek kolaydır. Gerçek yargıçlık, şehirlinin altınında saklı olan adaleti de hiç kimsenin etkisinde kalmadan, vicdan muhasebesi ile çıkarıp vermektir.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü sulh ceza hakimlerinin reddedilemeyeceğine ilişkin yazısı. Mahkememizin kararı bir yargısal faaliyettir.Yürütmenin içinde bir birim olan Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün görüş yazısı yargısal olarak Türk milleti adına karar veren mahkememizi bağlamayacağı gibi, yürütme bu yazıyı yazarak yine Anayasa’nın 138. maddesine aykırı davranılarak mahkemelere talimat verilmiştir.

Hayatımda Fethullah Gülen’i hiç görmedim, tanışmadım, hiçbir vaazını dinlemedim. Sadece haber kanallarından tanırım. CD çözüm tutanağındaki dua veya vaazının içeriğini sorgu sırasından önce duymadım. Sadece karar verildikten sonra aleyhime yazılan haberlerden bir duadan bahsedildiğini duydum. Tekrar söylüyorum içeriğini sorgu sırasında mahkeme başkanının okumasıyla öğrendim. Mahkeme başkanı CD çözüm tutanağını okurken birçok yerinin “anlaşılmadı” diye geçtiğinden tam metinden de hala haberim yok. Bu metinle bana talimat verilmesi ve bu talimat üzerine karar verdiğim savı tamamen soyut bir mülahazadır. İnsanların nasıl dua edeceğine ben karışamam. Bırakın haberim olmadan yapılan duadan talimat almamı, birisi doğrudan bana karar için talimat vermeye gelirse hemen tutanak tutarım ve suç duyurusunda bulunurum. Hiç kimsenin hatırı için mesleki kariyerimi bitirmem ve çoluk çocuğumu zor durumda bırakmam. Tek talimat alacağım yer vicdanımdır. Medyaya yansıdığı için yazıyorum. Zamanında tutuklanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım tahliye olsun diye Cübbeli Ahmet Hoca dua etmişti. Yani şimdi Aziz Yıldırım’ı tahliye eden yargıçlar Cübbeli Ahmet Hoca’dan talimat mı almış oldular? Bu mülahaza hukuki olmadığı gibi illiyet bağı somut delillerle kurulmadan ortaya atılması TCK. 267. maddesindeki iftira suçunu oluşturur.” dedi.

HSYK başmüfettişinin ön raporunu yazarken ifade ettiği delilleri değerlendirmediğini ve savunmasını dahi almadığını belirten Başer mektubuna, “Hal böyle iken artık Türk mahkemelerinden deliller çerçevesinde oluşan vicdani kanıya göre karar vermesini nasıl bekleyeceğiz? Hak arama özgürlüğünü artık nasıl gerçekleştireceğiz? Bireyin hak ve özgürlüklerini nasıl güvence altına alacağız? Ben tüm bu hal ve vaziyete rağmen yalnızca hukuka güvenmeye ve sığınmaya devam edeceğim.”