Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve 62 polis hakkında tahliye kararı verdiği ve reddi hakim taleplerini kabul ettiği için tutuklanan hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in avukatları Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu.

Reddi hakim taleplerini kabul eden İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Metin Özçelik’in avukatı Önder Durdu ile tahliye kararı veren İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi Mustafa Başer’in avukatları Hacer Yılmaz ve Celal Sis, müvekkillerinin Anayasa'ya aykırı bir şekilde tutuklandığına dikkat çektiler. Hakimlerin derhal serbest bırakılmaları için AYM’ye gerekli kararı alması talep edildi. Avukatlar iç hukuk yolları tüketildiği gerekçesiyle AYM’ye başvurdu.

Hakim Mustafa Başer’in avukatları, 100 bin manevi, 50 bin lira ise maddi olmak üzere tazminat talebinde bulundu. Metin Özçelik’in avukatları da 100 bin maddi, 100 bin manevi tazminat istedi.

Başvurularda hakimlerin karar verdikleri andan itibaren linçe maruz kaldıkları vurgulandı. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da aralarında olduğu yürütme üyelerinin, hakimler hakkındaki açığa alma kararını veren HSYK üyelerinin yaptıkları açıklamalarla hakimleri en baştan suçlu ilan ettiklerine dikkat çekildi. Birinci sınıf hakimler ve savcılar hakkındaki yargılama merciinin Yargıtay olduğu vurgulandı. Hakimler hakkındaki soruşturma ve tutuklama kararının usul ve yasaya aykırı olduğu ve yetkisiz mahkeme tarafından verildiği belirtildi.

Özçelik’in avukatı Önder Durdu, müvekkilinin verdiği reddi hakim talebini kabul kararının yasalara uygun olduğunu kaydetti. Reddi hakim taleplerine asliye ceza mahkemesinin bakacağı yönünde mahkeme kararları olduğuna dikkat çekti. Daha önce Ağır Ceza Mahkemesi’nin oy birliği ile ‘reddi hakim taleplerine asliye ceza mahkemesi bakar’ yönündeki kararı bulunduğu kaydedildi.

Hakimlerin vicdani kanaatleri ve yasaların kendilerine verdiği yetkiler kapsamında söz konusu kararları verdikleri vurgulandı. Tutuklama kararının Anayasa ile güvence altına alınan ‘hakimlik ve savcılık teminatına’ aykırı olduğu ifade edildi. Başvuruda "Başvurucular, önlerine gelen itiraz ve hakimin reddi taleplerini usul yasası ve hakimlik teminatını sağlayan Anayasa hükümleri çerçevesinde ele alarak çözmüşlerdir. Başvurucular bu yasaları uygularken, yine hukuk ve kanunların kendilerine sağladıklarını inandıkları hükümleri gözeterek hukuki güvenlik ilkesine dayalı şekilde kararlarını vermişlerdir. CMK’daki ilgili usul hükümleri çerçevesinde hareket eden başvurucuların, hakimlik teminatı ve hukuki güvenlik ilkesine aykırı biçimde yaptırım ile karşılaşmış olmaları sadece başvurucular için değil, aynı zamanda yargı mesleği için de güvensiz bir ortam oluşturmuş, adeta demokratik bir devletin olmazsa olmaz unsuru olan hukuk devleti anlayışı yerle bir edilmiştir." denildi.

Hakim Mustafa Başer’in avukatları başvurularında, 2802 sayılı Hakimlik ve Savcılık Kanununa göre hakimler ve savcılar hakkındaki işlemlerin hızlı bir şekilde yapılması zorunluluğu olduğunu hatırlattı. Başvuruda, "Kanun hükümleri uyarınca hakim-savcılar hakkındaki adli işlemlerin ivedilikle ele alınması zorunluluğu ve tedbir istemi nedeniyle başvurumuzun öncelikle ele alınarak sonuçlandırılması talep olunur." ifadeleri yer aldı. Tutuklama kararlarının Anayasa ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğu vurgulandı.

Başer’in avukatları, müvekkillerinin verdiği yargısal karar nedeniyle keyfi ve yasadışı bir şekilde özgürlüğünden mahrum edildiğini belirtti. Başvuruda, "Başvurucu, Sözleşme’nin de temelinde yer alan hukukun üstünlüğünü korumaya çalışırken, bu amaca matuf verdikleri yargısal karar nedeniyle ağır ve keyfi biçimde tutuklanmışlardır. Bu nedenle söz konusu ciddi insan hakkı ihlali nedeniyle başvurucu Mustafa Başer’in tahliye edilerek serbest bırakılmasını sağlayacak acil tedbirlere hükmedilmesini yüksek mahkemenizden saygıyla vekaleten talep olunur." denildi.