Manisa Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 8’i tutuklu 45 sanıklı Soma davasında tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi. Tutuksuz sanıklardan Olcay Elçin kazanın hemen ardından savcılıkta alınan ifadelerin baskıyla alındığını öne sürdü. Bir diğer sanık maden mühendisi Caner Uysal da olay anında madende olduklarını ve güçlerinin sonuna kadar kurtarma çalışmalarına katıldıklarını anlattı.

13 Mayıs 2014 tarihinde Soma Kömür İşletmeleri'ne ait Eynez Maden Ocağı'nda meydana gelen ve 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasının ceza davasına Akhisar Ağır Ceza mahkemesinde devam edildi. 13 Nisan’da başlayan ilk duruşmanın 5’inci oturumunda son olarak tutuksuz sanıklardan Olcay Elçin, Mehmet Avcı, Hüseyin Ergün ve Caner Uysal savunmalarını yaptı.

‘SAVCILIKTA BASKI YAPTILAR’

Madende gaz izleme bölümünde işçi olarak çalışan ve olay anında tek başına görevli olduğunu aktaran Olcay Elçin, “Görevi devraldığımda S3 panosundaki 470 nolu sensörün değerlerinin yüksek olduğunu gördüm ve görevi devraldığım arkadaşımdan bilgi aldım. Vardiyadan çıkan Halil Burhan arkadaşım durumu yetkililere bildirdiğini ve gerekli çalışmaların yapıldığını söyledi. Ben de durumu emniyet amirleri Hüseyin Demir ve Sinan Yılmaz’la paylaştım. Bana bilgileri olduğunu ve araştırdıklarını söyledi. Olay günü saat 14.52 veya 14.53 sıralarında A, H ve K panolarının enerjileri gitti. Cihaz bakımcısını aradım oda aşağıya gitti. Açtığım telefon sonrası buradaki panoların da enerjileri gitti. 15-20 saniye sonra rahmetli olan elektrikçi Adem arkadaşım aradı ve üzerlerine doğru duman geldiğini söyledi. Anayol 4. birimi aradım. Numaralar meşgul tonu veriyordu. Hemen odamızın yanında bulunan İsmail Adalı’nın odasına gittim. İsmail bey de aşağıya basınçlı hava verilmesi istedi ve kendisi de madene gitti. S Panosu 3. kat yarı mekanizeden Burak Karayel’i aradım. Size doğru duman geliyor dedim oda ‘Tamam arkadaşları toparlayıp çıkıyoruz’ dedi. O sırada İsmail Adalı arayarak ocağın boşaltılması talimatını verdi. Bütün bunlar 2-3 dakika içinde oldu. 140’dan Vedat Eren arayarak çok değişik bir şekilde hareket eden garip bir duman olduğunu söyledi. Ocak içinde şaltercileri aradım. İmbat A.Ş.’yi arayarak yardım istedim. Atabacası ve Işıklar ocaklarındaki tahlise ekiplerini çağırdım.” dedi.

Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’nın savcılıktaki ifadelerinin farklı olduğunu sorması üzerine Elçin şunları söyledi: "Savcılıkta baskıya maruz kaldık. Olayın sıcaklığıyla cezaevine gönderilecek insan arıyorlardı." Elçin, bilirkişinin üzerlerine attığı kusuru kabul etmediğini ve kendilerine atfedilen kusurun cihaz bakım birimine ait olduğunu söyledi. Mahkeme Başkanı'nın "Acil durumlarda ne yapmanız gerektiğiyle ilgili bir şey söylendi mi?" sorusuna Elçin şu cevabı verdi: "Söylenmedi. Kahvehane de otururken çalışma arkadaşlarımızla konuşurduk."

"BİLE BİLE NİYE GİRELİM"

Tutuksuz sanıklardan vardiya mühendisi Mehmet Avcı ise savunmasında üzerine atılan suçlamaları kabul etmeyerek, "Benim cihazım olmadığı için cihaz defterim de yoktu. Üzerime atılan suçlamayı kabul etmiyorum. Üretim zorlaması da yoktu. 8 aydır burada çalışıyorum işe yeni yeni alışmaya başlamıştım. Sonuçta bende orada çalışıyorum. Orada olsak bende vefat edecektim. Bile bile niye girelim." şeklinde konuştu.

"SAVUNMASINI AVUKATSIZ YAPTI"

Tutuksuz sanıklardan maden mühendisi Hüseyin Ergün ise savunması avukatı olmadan yaptı. 2013 yılından bu yana Eynez madeninde R ve P panolarında tam mekanizede görevli olduğunu anlatarak, üretim baskısı yaptıkları yönündeki suçlamaları kabul etmedi. "Benim çalıştığım bölüm tam mekanize bölüm yani makine ağırlıklı bir bölüm. Çalışan işçiler ise makine kullanan operatörler. Tam mekanizede insan gücünden ziyade makineler çalışır. Benim üretim baskısı yapmam işçiye değil makineye zarar verir ki böyle bir şey de yapmadık. Ne benim üstümdekiler bana ne de ben altımdakilere böyle bir baskı yapmadım. Diğer panolarda da böyle bir baskı duymadım." dedi.

"HEPİMİZ CANLA ÇALIŞTIK"

Davanın tutuksuz sanıklarından maden mühendisi Caner Uysal ise R Panosunda üretimden sorumlu mühendis olarak çalıştığını ve üzerlerine atılan suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Uysal, "Tam mekanize bölümlerde üretim baskısı diye bir şeyin olması söz konusu değil. Buralar ağır makinelerin çalıştığı bölümlerdir. İş yükü makinelerin üzerindedir. Makineyi kapasitesi üzerinde çalıştıramazsınız. Teknik açıdan kapasite belli zorlayamazsınız." diye ifade verdi.

Olay günü kendisinin de madende çalışanlardan biri olduğunu söyleyen Uysal şunları belirtti: "Olay günü ocak içindeydim. Olayın olduğu yerden 800 metre yukarıda temiz havaya daha yakın bir yerdeydik. Saat 15.00 gibi makine teknikeri arkadaşımız Fatih Kurt U-3 bölgesinde bir sıkıntı olduğunu iletti bana. Temiz hava gelişi kesilince vardiyadaki arkadaşları toplayarak sayım yaptım ve arkadaşları temiz havanın olduğu yere doğru götürdüm. Ardından yanıma bir arkadaşımı alarak U-3’e doğru hareket ettik. U-3’e yaklaştığımızda yerde oturmuş ve ağlayan bir işçiyi gördüm. ‘ben çıktım 2 arkadaşım içerde kaldı’ diye ağlıyordu. Bende üzerime zimmetli olan maskemi takarak nefeslik denilen yerden girdim. Orada beyaz renkli bir duman vardı. Açık alev görmedim. Sabah 05.00’e kadar çalıştık ve dışarı çıkarak 6 aylık hamile olan eşim ve ailemle temasa geçtim. Eve giderek onları ikna edip yeniden madendeki arama kurtarma çalışmalarına katıldım. Çalışmalar sırasında tüm arkadaşlarımız canla başla çalıştı. hatta bir ara Akın çelik’in hayatını kaybettiği haberi geldi bize. Burada bir kusur var yada yok onu bilmiyorum ama buradaki tutuklu ve tutuksuz tüm sanıklar son güçlerine kadar mücadele etti.”

Uysal’ın bu ifadelerinin ardından şehit madencilerin yakınları tepkilerini dile getirerek bağırmaya başladılar. ‘bizim oğullarımız gibi siz de öleydiniz’, ‘Yalancılar’ gibi tepkiler üzerine Hakim Aytaç Ballı aileleri sukunete davet etti. Bu sırada şehit madencilerden birinin annesi baygınlık geçirince sağlık ekipleri müdahalede bulundu.

Tutuksuz sanık Halil Sarı'nın savunmasının ardından duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.