Hakan GÖKSEL'in haberi Tüm dünyada gündeme bomba gibi düşen ve ülkeleri diplomatik krizin eşiğine getiren Wikileaks sitesi, en çok belgenin Türkiye ait olduğunu bildirmişti. Türkiye'ye ilişkin belge sayısının 8 bin civarında olduğunu açıklayan site bunlardan henüz 27'sini açıkladı. Açıklanan belgeler içerisinde en büyük iddialar Erdoğan, Bakan Şimşek ve Bakan Gönül hakkında olduğu biliniyor. İddialar muhataplarınca yalanlandı. Belgeler arasından gözden kaçan öyle bir bilgiler vardı ki; bir dönem muhalefet eski liderinin dilinden düşürmediği, bir medya patronun gazete ve televizyonlarına günlerce manşet olan karalamaların komplo olduğunu düşündürüyor. Bugunlerde medya özellikle iktidarı hedef alan belgeleri gündemden düşürmezken Doğan Medyası hakkındaki iddialara ise ses çıkartmıyor. Wikileaks sitesinin ”˜9 Aralık 2008 tarihli' yayımladığı ”˜Ankara 1626' referanslı belgede ilginç bir detay dikkatleri çekiyor. Wikileaks sitesinde Deniz Feneri e.V., Aydın Doğan ve Başbakan Erdoğan kavgasının arka planına dair ilginç bilgiler yer alıyor. DOĞAN NEDEN SALDIRDI? ”˜Türkiye'nin Murduch'ı ile Tango' başlıklı bölümde Aydın Doğan için Türkiye'de birkaç günlük gazetenin ve 3 büyük televizyon kanalının sahibi tanımlaması yapılıyor. “Doğan'ın medyadaki yüzde 30-40 oranındaki kontrolü ile halk önünde güçlüdür” ifadesi de Doğanı tanımlamak için kullanılıyor. Belgede medya tanımlanırken “Türk medyası yapı itibariyle medya patronları, kendi işlerini gördürmek amacıyla, gazete ve televizyonları sayesinde hükümete yardaklanır. Bu sayede medya patronları hükümetlerin cömertliklerinden yararlanır, işlerine gelmeyen durumlarda hükümeti cezalandırır. ” deniliyor. Belgenin en dikkat çekici noktasında Doğan'ın medya gücüne ve etkin muhalefetine rağmen, Erdoğan'ın Doğan ile ilişkisini sıcak savaşa dönüştürmediği tespitidir. Hükümetin Doğan medyasına ılımlı davranması yine belgede dikkat çeken bilgiler arasında yer alıyor. Hükümetin, Doğan'ın bütün medya gücünü kullanarak sert muhalefetine rağmen, özellikle Doğan kurumlarına yersiz ve aşırı baskı yapmadığının altı çiziliyor. Raporda ise en dikkat çekici ifade, Doğan Grubu'na ait Petrol Ofisi şirketinin petrol kaçakçılığı yaptığı, hükümetin bu kaçakçılığı yasal olarak cezalandırmak için Doğan'a 200 milyon dolar ceza tebliğ etmesi sonucu , Doğan'ın savaş açtığı ifadesidir. PAS BAYKAL'DAN GOL DOĞAN'DAN! Doğan Grubu'nun medyaları aracılığıyla hükümeti hedef alan saldırılarında tek başına olmadığı yine aynı raporda dikkat çeken konuydu. Doğan Grubu, muhalefet ile işbirliği ile hükümete önce Türkiye'deki Deniz Feneri üzerinden saldırdı. İddialarla ilgisi olmamasına rağmen Deniz Feneri adını kullanılarak saldıran, sonrasında derneğin mahkeme kararı alması ile söylemini değiştirip Deniz Feneri e.V. üzerinden yüklenen Doğan Grubu'nun Almanya'da açılan davayı nasıl kullanıldığına belgede özellikle dikkat çekildi. Deniz Feneri e.V. davasına ilişkin şu bilgiler yer aldı. “1 Eylül'de Deniz Feneri e.V.'ye sailk dava Frankfurt Bölge Mahkemesi'nde açıldı. 5 Eylül'de Alman savcı Kertsin Lotz Türk hükümetinin duruma müdahele ettiğini belirtti. 6 Eylül'de Deniz Baykal NTV'ye çıktı, Mehmet Gürhan'ın Deniz Feneri e.V.'den para alıp Başbakan Erdoğan'a gönderdiğini söyledi. 7 Eylül'de Doğan Medyası'nın 3 büyük gazetesi Hürriyet, Millet ve Radikal bu haberi baş sayfada manşetten verdi” Olayın gelişiminde mahkeme ile başlayan süreç Alman savcının sözleri ile devam ederken, Baykal NTV'ye konuşup Gürhan iddialarını ortaya atınca Doğan'ın iddialara sürmanşetten sahip çıkmasına dikkat çekiliyor. HİLTON ARAZİSİ GÜNDEME GELDİ DOĞAN MAZLUM OLDU Başbakan Erdoğan'ın şahsiyetine anamuhalefet işbirliği ile saldıran Doğan'ın İstanbul Hilton Oteli için yeni inşaat talepleri Erdoğan'a takıldı. İstekleri Erdoğan tarafından deşifre edilip, hesap vermeye çağırılınca, Doğan'ın mazlum rolü oynamaya başladığı ve adeta kendisine haksızlık yapıldığı söylemine başvurduğu dikkat çekiyor. Hilton talepleri kabul görmeyen Doğan'ın ”˜Alman savcısı başbakan bu işin içinde dedi, Anamuhalefet lideri de bunu NTV'de açıkladı. Bu haberler benim gazetemde yayınlanınca ben cezalandırılıyorum' diyerek kendisini savunduğu yer alıyor. Belgelerde, Erdoğan'ın Doğan'ın televizyonlarının RTÜK izin belgesine sahip olmadığını açıkladığında Doğan yeniden mazlum rolüne büründüğü ”˜gazetelerim Başbakanı eleştirdiği için cezalandırılıyorum' dediği yer alıyor. Doğan'ın, petrol kaçakçılığı, Hilton'daki inşaat talepleri ile RTÜK izin belgesi olmayan televizyonları'nın yasal olmaması dikkatlerden kaçmıyor. ”˜MEDYA BUNU ALIŞKANLIK HALİNE GETİRDİ' Aydın Doğan'ın kendini mazlum yerine koyan söylemlerine ilişkin Akif Beki'nin yorumu da belgede yer alıyor. Belgede Doğan'ın yaptıklarının ”˜bir medya alışkanlığı' olarak Beki tarafından değerlendirildiği ve Beki'nin ”˜Onlar birtakım şeyler istiyor, elde edemediklerinde de sırf bu yüzden saldırıyorlar. RTÜK, medyanın yüzde 50'sine yakınını elinde bulunduran Doğan Grubu'nun karasal yayın satın alması gerektiğini savundu. ' dediği de yer aldı. Belgede Beki'ye göre kavganın uzun sürmeyeceği bilgisine de yer veriliyor. DOĞAN'IN HİSSELERİNDE SPEKÜLASYON İDDİALARI ASILSIZ Sitede cılız bir iddia da Mehmet Şimşek ile ilgili. Şimşek'in Doğan hisseleri için bir grup yatırımcıya ”˜satın' dediği ”˜yorum' olarak yer alıyor. Hatta bu yüzden Doğan hisselerinin yüzde 8 düştüğü bilgisi de iddialar arasındaydı. Dün bu iddialar Şimşek tarafından sert bir biçimde yalanlandı. Şimşek raporda yer alan bilgi ve yorumların gerçek dışı ve uydurma olduğunun 'Ticaret Bakanı' ifadesinden de anlaşıldığını bildirdi Şimşek “O dönemde 'Ticaret Bakanı' değil, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı görevini yürütüyordum. Dolayısıyla çeşitli medya kuruluşlarından asılsız unsurlarla derlenerek bu belgeye giren yorumlar akıl ve mantıkla bağdaşmayan hayal ürünü ifadelerdir. Şiddetle yalanlıyorum' dedi. ”˜MEDYA KAN KOKUSU ALAN KÖPEKBALIĞI' Raporda Doğan ve Erdoğan'a ”˜Titan' benzetmesi yapılıyor. Aralarındaki sorunun kişisel olduğuna vurgu yapılıyor. Doğan Grubu'nun saldırıları devlet medya ilişkilerinde yeni bir dönemim başlangıcı olarak nitelendiriliyor. Medyanın geçmişte hükümetle sürtüşmeler yaşasa da, medyanın iktidara mesafeli durduğu ve medyanın daha çok ”˜ömrünü tamamlanmış organlar' üzerine daha fazla gittiği hatırlatıldı. HÜRRİYET'İN YAYIN ÇİZGİSİNİ DEĞİŞTİREN 2 NEDEN Raporda Hürriyet gazetesinin Doğan grubunun bayraktarlığını yaptığı vurguladı. Doğan'ın POAŞ, Hilton ve RTÜK izni sürecinden sonra Hürriyet'in yayın çizgisinde belirgin bir değişim olduğu gazetenin hükümeti daha fazla eleştirdiğine dikkat çekildi. Hürriyetinde yayın çizgisini değiştiren nedenlere yer veren raporda isimsiz şahsın beyanatlarına yer verildi. İsim vermeyen bir şahsın, Doğan'ın hükümete saldırıları ile ilgili 7-8 madde sıraladığını ve bunlar içerisinde Petrol Ofisi davası, Ceyhan'daki petrol ihalesinin verilmemesi ve Erdoğan'ın Ak Parti mitinginde Aydın Doğan hakkında söylemleri olduğu raporda yer aldı. Haber7