Dil kursu açmak için kiraladığı dairelere yaptığı masrafı talep eden kiracı, anahtarı mülk sahibine teslim etmeden, alacaklı olduğunu belirterek dava açtı. Mahkeme davayı kısmen kabul ederken temyiz üzerine son sözü söyleyen Yargıtay, "Anahtar mülk sahibine teslim edilmeden alacak davası açılmaz" diyerek mahkeme kararını bozdu.
Bolu'da İngilizci dil kursu açmak isteyen işletmeci, 1 Ekim 2012'de iki ayrı sözleşme ile 2 ayrı daireyi kiraladı. Kiralama işlemi için emlakçıya 2 bin 500 lira ödeme yapan işletmeci her iki daire için 4 aylık kira bedeli olan 13 bin 200 lira, 4 aylık aidat bedeli ve her iki daire için 2 bin 400 lira güvence parası, elektrik ve su için de 500 lira ödedi. Dairelerin kullanım amacına uygun hale getirilmesi için de yüklü bir masraf yapan işletmeci, daha sonra binanın 1999 depreminde hasar aldığını ve ruhsatsız olduğunu belirterek mülk sahiplerinden yaptığı masrafları talep etti. İsteğine olumsuz cevap alan işletmeci Bolu 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'ne müracaat ederek, Bolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından tespit edilen 36 bin 831 liranın yanı sıra 28 bin 580 liralık masrafının ödenmesini istedi. Binanın deprem hasarlı ve yıkılma riski nedeni ile ruhsat alınamadığını, gizli ayıbın davalılara bildirildiği halde bir işlem yapmadıklarını belirten davacı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5 bin lira kazanç kaybı, 25 bin lira da manevi tazminat talep etti.

Mahkemede savunma yapan davalı avukatı ise binanın 1999 yılı depreminde zarar görmediği gibi hasarlı da olmadığının valilik yazısı ile belli olduğunu belirterek, "Davacının belediyeye ruhsat için bir başvurusu yok. Akdin hitamı ile birlikte ancak kalıcı masraflar istenilebilir. Taşınmaz henüz tahliye edilmediği için davanın reddedilmesi gerekir." dedi. Mahkeme, davacının taleplerini kısmen kabul etti. Karar hem davacı, hem davalılar tarafından temyiz edildi. Dava dosyasını yeniden değerlendiren Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 1 Ekim 2012 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli iki adet kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığına dikkat çekti.

Taşınmazın kiralandıktan sonra ayıplı hale gelmesi halinin Türk Medeni Kanunu'nun 305 ve 306. maddelerinde düzenlendiğine dikkat çekilen Yargıtay kararında, "Bu maddelere göre kiralanan, sonradan ayıplı hale gelmişse kiracı kiraya verenden ayıpların giderilmesini veya kira bedelinden ayıplı oranda indirimde bulunmasını, önemli ayıp halinde ise sözleşmeyi fesih etme hakkı vardır. Davacı binanın deprem riski taşıdığından bahisle ruhsat alamadığını beyan etmiş ise de, bu konuda belediyeye yapılmış bir müracaatı veya talebin belediyece reddine ilişkin bir yazıya dosya içinde rastlanılmamıştır. Öte yandan davacı kiracının, akdi feshettiğine ilişkin bir ihtarda bulunulmamaktadır. Davacı 7 Mart 2013 keşide ve 8 Mart 2013 ve 12 Mart 2013 tebliğ tarihli ihtarla binadaki ayıbın bulunduğu ve ruhsat alamadığını,7 gün içinde ruhsat alabilecek duruma getirilmesini, getirmediği takdirde yapılan imalat bedellerinin ödenmesini istemiş, sözleşmeyi feshettiğini bildirmemiştir." denildi.

ANAHTAR TESLİM EDİLMEDEN MASRAF İSTENEMEZ

Yargılama aşamasında mahkemeye taşınmaza ait anahtarların teslim edildiğine ilişkin bir belge sunulmadığının hatırlatıldığı kararda, şu ifadelere yer verildi: "Davacı kiracı taşınmazı bırakıp terk ettiğini belirtmiştir. Davalılar vekilinin temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen Bolu 6. Noterliği'nin 14 Haziran 2013 tarihli tutanakta, kiralanana ait anahtarların 14 Haziran 2013 tarihinde teslim edildiği anlaşılmaktadır. Taşınmaz tahliye edilip anahtarlar teslim edilmeden kiralanana yapılan kalıcı ve faydalı masrafların istenmesi mümkün değildir. Her dava açıldığı tarihteki duruma göre yürütülür. Dava, anahtar teslim edilmeden önce 22 Mart 2013 tarihinde açıldığına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. Kararın bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."