Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından yürütülen Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi, bölge toplantıları ile sürüyor. Son toplantıda yayıncılar, gerek medyada gerekse edebiyat dünyasında otosansürün giderek yaygınlaştığını dile getirdi.

Bursa’da, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde bir araya gelen yayıncı, gazeteci ve hukukçular yayınlama özgürlüğü konusunda karşılaştıkları sorunları tartıştı. Toplantıya katılan Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Sırma Köksal, Radikal Gazetesi Yan Yayınlar Yönetmeni Cem Erciyes ve hukukçu Filiz Kerestecioğlu, yayıncıların ve gazetecilerin karşılaştıkları sorunları aktardı.

Yayınlama Özgürlüğü Yolunda Projesi, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finanse edilen Sivil Toplum Diyaloğu Programı çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Bursa Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde düzenlenen toplantıda ilk konuşmayı yapan Cem Erciyes, basında sansür ve otosansür konusuna değindi. Cem Erciyes bazı haberlerde gazeteci ve editörlerin daha dikkatli olmasının bir otosansür olarak değerlendirilmemesi gerektiğini savunarak, "Örneğin Aleviler üzerine bir haber yapıyorsanız, onları rencide edecek bazı şeylere dikkat etmeniz doğaldır. Bunun tersi olması durumunda Alevi okuyucuyu kaybetmeyeyim diye bir haberi hiç koymazsanız bu da bir sansürdür." diye konuştu.

'HÜKÜMET KENDİ MEDYASINI OLUŞTURDU'

Basında bugün yaşanan gelişmelerin bir sansür ve otosansür ortamını yarattığını dile getiren Erciyes, medyadaki atmosferi şu sözlerle aktardı: "AK Parti döneminde medya önemli bir dönüşüm geçirdi. Yandaş medya denilen bir grup gazeteler, televizyonlar var. Ancak iktidar kendilerine yakın olmayan medya kanalları üzerinde de bir etki kuruyor. O etki şöyle oluyordu: Bir haber yayınlayacağımız zaman, haber ne olursa olsun iktidarın nasıl karşılayacağını düşünüyorduk. Ona göre tartışıyorduk. Ben birçok haberin başlığının tartışıldığını, fazla kışkırtıcı olmayacak bir çözüm bulunmaya çalışıldığını biliyorum. Hatta bazı yazarların yazıları içinde bazı kışkırtıcı olabilecek kelimelerin ayıklandığını biliyorum. İşin kötüsü yazarlar da bu durumu kabullenmişti."

'HÜKÜMET PARALEL MEDYAYI HEDEF ALDI'

Son birkaç yıldır ortaya çıkan bazı gelişmelerin medya ve Radikal gazetesi üzerindeki müdahaleleri etkilediğini savunan Erciyes, bu gelişmeleri şu sözlerle aktardı: "Bunun iki önemli nedeni var. Radikal artık internet üzerinden yayın yapıyor. Bir de hükümet, ‘paralel yapı’ dediği oluşumla mücadele ediyor, tek düşman onu görüyor, bizi artık fazla görmüyor. Ama daha az müdahale ile gazetecilik yapabiliyoruz. Sanırım bunda internete geçmemizin rolü de oldu. Mesela internete geçtiğimiz ilk dönemde İsrail ile ilgili bir haberimizin başlığı yanlış atılmıştı. Hafif, İsrail’i haklı çıkartan bir yanı vardı. Bu iki-üç saat kadar yayında kaldı. Ama Başbakan iki saat yayında kalan bu başlığın aleyhinde bir konuşma yaptı. İki saat yayında kalan bir internet haberi için bile konuşup bizi hizaya sokmaya çalışan bir tutum içinde idi."

'YAYINLADIĞIN HER KİTAP TARLADA BİR MAYIN'

Can Yayınları Genel Yayın Yönetmeni ve yayıncı Sırma Köksal da özellikle edebiyat yayıncılığı alanında karşılarına çıkan sorunları aktardı. Sırma Köksal, edebiyat yayıncılığının alan olarak baskıya daha uzak bir alan olarak görülebileceğini ancak yaşanan durumun çok farklı olduğunu şu sözlerle anlattı: "Yayınladığınız her kitap tarladaki bir mayın. Edebiyat yayıncılığının politik yayıncılığa göre daha korunaklı olduğu sanılabilir. Edebiyat yayıncılığında sadece politik hassasiyetler girmiyor. Cinsellik giriyor, kadın bedeni, düşler giriyor. En son Sel Yayınları’nın başına gelenleri biliyoruz. Cinsellik bu sefer daha ağır yargı konusu oluyor. Edebiyat yayıncılığında imgeler üstünden bedene ilişkin bir sansür çok gördüğümüz bir alan."

Politik arka planı olan kitaplar ve edebiyat ürünlerini yayına hazırlarken dikkatli davrandıklarını söyleyen Köksal, "Şu cümlenin yerine şunu kullansak daha mı iyi olur diye düşündüğümüz çok yerler oldu." dedi.

'YAYIN DÜNYASINDA OTOSANSÜR YAYGINLAŞIYOR'

Köksal, yayın dünyasında otosansürün yaygınlaşmakta olduğunu savunarak şunları söyledi: "Eskiden Atatürk, ordu ve diğerleri idi hassas olduğumuz konular. Din üzerinde her zaman hassas davranmanız gerekiyordu, şimdi daha hassas davranıyoruz. Tabi fiili yöneticiler ve kurumları hakkında da hassas davranıyoruz. Bir yazar olarak değil bir yayıncı olarak baktığınızda bir otosansür mekanizması ister istemez oluyor. Bu edebiyat metinlerinde dahi oluyor."

'MUHAFAZAKÂR BİR YARGI KÜLTÜRÜ VAR'

Hukukçu Filiz Kerestecioğlu da hukuksal düzenlemelerin yanı sıra muhafazakâr bir yargı kültürünün de baskıların artmasına büyük katkı yaptığını belirtti. Kerestecioğlu bu konuda şunları söyledi: "Yıllardır devam eden muhafazakâr bir yargı kültürü var. Bu kadınlar açısından da özgürlükler açısından da kendini gösteriyor. Bu yargı kültürü ne yazık ki bireylerde, kurumlarda, daha yayın aşamasına geçmeden bir otosansürü getiriyor. Dolayısıyla yayınlama özgürlüğünün bu anlamda yok olduğunu görüyoruz. Bu ürünlerde daha başta bu kaygı olursa nasıl yaratıcı olunabilir?"