Aha! İran da komplocu oldu' başlıklı Hürriyet'teki yazısında Ahmet Hakan şunları yazıyor; “Reza Zarrab tutuklandığında... ”˜Bu işin arkasında Amerika var... Türkiye'nin İran'a yardımcı olmasından rahatsız olan Amerika düğmeye bastı... Hedef: İran...” diyorlardı. Fakat ne oldu? Şu oldu: Zarrab'ın İran ayağını temsil eden Babek Zencani denilen adamı da İran tutuklayıp hapse attı... Ballandırılarak anlatılan bir büyük komplo, üzerinden bir hafta bile geçmeden çöküverdi.” (02/01)

Dış politikanın küresel okyanuslarından yerel iç nehirlere bu kulaçlarla yüzdüğünüzde, okurlarınızı da ister istemez aynı sığ sulara çekmiş oluyorsunuz. İyi değil. 

Halkbank hakkında Türk yetkilileri daha 2009'da ikaz etmeye başlayan ABD üst düzey ”˜finans istihbaratı' isimlerinin, operasyonun neredeyse aynı anına tesadüf eden Türkiye ziyaretini burada bitti zannedip; İran, S. Arabistan ve İsrail rotalarına körleştiğinizde, paralelliği kuramadığınızda, ”˜sizinle-birlikte-oynamak' isteyen akıl yazdıklarınıza sevinebilir.

”˜Post-Arap Baharı' veya ana aksı enerji ve yolları ile Akdeniz-Basra-Hazar-Karadeniz dörtgeni olan coğrafyada. Güney yarım-küredeki işleri, bölgedeki ”˜ihtiyaçlarının azalması', iç ekonomik ve politik dertleri nedeniyle geride ”˜huzurla' bırakabileceği bir alan parselizasyonu yaratmaya çalışan ABD'nin, bölge ülkelerinin iç işlerinden gayrı olduğunu varsayanların hayli tokat yiyeceği bir dönem yaşıyoruz. 

Bu yüzden adı tanımlanan bölgedeki “kangren sorunların”, yeni yetkililere örneğin Rusya'ya devri ile ve/veya yeni unsurlar inşa etmek (İran gibi) yaratılarak aşılması, uyumsuz ”˜ilişik güçler'in tasfiye edilmesi gerekiyor.

Amerika'nın ”˜kutsal kuzu'su Tel Aviv'in, Filistin meselesinde ve bölgesel imajında Obama'nın Mısır ve Türkiye ziyaretlerinden beri hırpalanmasının nedeni budur. S. Arabistan'ın, ABD'nin vazgeçilmez petrol müttefikinin sürekli Washington eliyle itilip-kakılmasının ve hatta ”˜hanedanını da kaybedecek' olmasının nedeni budur. (Suud istihbarat şefinin bir yandan Rusya'ya Suriye'yi terk etmesi karşılığında milyarla dolar teklif etmesi bir yandan da İsrail gazetelerinin iddia ettiği üzere, escort kızlar tarafından zehirlenmesinin sebebi de budur!)

Keza, beklenmedik biçimde adı geçen ülkelerin tamamının dengesini bozarak, İran'ı yeniden oyuna sokan ABD'nin attığı inanılmaz adımın anlamı da budur. İşte tam bu noktada, Türk dış politikasına şehvetle saldıranlar bu dönüşümü komple ıskalayan bir aklı temsil etmekte! 

Türkiye nasıl zaptedilecek?

Bölge yeni dengelerini ararken, klasik payandalarının bir kısmı “de-forme” edilirken bir kısmı da tazelenmekte. Her ne yapılacak ise şu beş ülkenin ”˜etkilenmesi' gerekiyor: S.Arabistan, Mısır, İran, İsrail ve Türkiye. 

Riyad, tarihinin sıkışık dönemlerinden birini yaşıyor, yaşayacak; İran'ın yükselişi varoluşuna varan açık bir risk ihtiva ediyor. Suriye ve Irak'ta kaybettiği gibi, enerji ihtiyacı azalan Amerika'yı bir koruyucu olarak yitirme tehlikesi, nihayetinde-oyuna katılmazsa-”taht ve tacın” düşmesi kâbusunu yaşatıyor. (ABD, 11 Eylül'den beri içinde kalan S.Arabistan ukdesini de bu noktada yeniden diriltiyor!)

İsrail, Arap Baharı ile başlayan ama etkin maddesi Beyaz Saray olan “uyumluluk/rehabilitasyon” baskısını haylidir sırtında taşıyor. Barack Obama'ya Washington'da direnmeye çalışıyor ama ABD planının ana ayaklarından Filistin meselesini halletmesi için üzerine sağlam abanılıyor. ”˜One minute'dan sonra ABD'nin başını başka yöne çevirmesi de, İsrail dış politikasının başıboş mayını Avigdor Lieberman'ın ”˜mahkemeye gidip dönmesi de, ”˜sessizliği' de odur.

Kahire için söyleyecek fazla şey yok. Mısır, Ortadoğu politik sembolizmi içindeki yerini karşılayacak güçte değil artık. Darbeyle “de-forme” edildi. ABD'ye değilse Rusya'ya uyacaktır.  İsrail'in Sisi'yi “yılın adamı” seçmesi de Riyad riyallerinin Mısır'a akması da odur. 

İran taze(lenen) ülke. Oyuna döndü. Rusya, İngiltere ve ABD tarafından destekleniyor. Bu, ABD ve İran iç dinamiklerinin değişimi ve aşılmasıyla oluşmuş yeni “etken”. Tarafları ve pozisyonlarını dönüştürüyor. 

Türk dış politikası, bunun iç politikaya etkileri ve ”˜paralel' kullanımı noktasında hiç detaya girmeyen basit bir soru var artık elimizde; Ankara'nın dış politika pratiği her gün ve kesim tarafından ölçüsüz eleştirilirken, yukarıda sayılan ana oyunculardan hangisi, ”˜yeni düzen ve oyuncularla' ile ilişki kurabilir? 

Ve işte bu aynı soruyu alıp, ”˜Türkiye'deki iç odakların hangisi bu yeni durumla yaşayabilir' cümlesini kurduğunuzda önce Başbakan Erdoğan'ın ardından da Adalet eski Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, Fethullah Gülen'i ısrarla Türkiye'ye davetlerinin, son günlerde Türkiye'de yaşanan anaforun uluslararası boyutu ortaya çıkar. 

14 Haziran'da Türkçe Olimpiyatları'nda konuşan Başbakan Erdoğan şunları söylüyor; “Gurbet, hasrettir. Hasretin bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz gurbette olup şu vatan topraklarının hasreti içinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Diyoruz ki, bu sıla hasreti artık bitmelidir.” 

29 Aralık'ta Eski Adalet Bakanı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ise şu cümleleri kurdu; “Sevgili hocam dönün lütfen. Vatanın havasını teneffüs edin, ciğerlerinizdeki mikropları öldürsün bu temiz hava. Türkiye'de sizin isminizi kullanılarak fitne yayılıyor. Gelin buna vaziyet edin.”

Her iki davetin Fethullah Gülen'in ABD'deki “misafirliğinde” zımnen komplikasyon işaret etmesi-hasretin çok ağır bedeli ve mikrop göndermesi- Gülen ve cemaatin ”˜özgürleştirilmesi' arzusu anlamına geliyor. Başbakan'ın ve Şahin'in Gülen'i Türkiye'ye daveti, ”˜misafir olma' diyedir. Her iki metnin okuması, ”˜gelmiyor değil bağlı'ya denk düşüyor ve bunu anlamak lazım.

Planın dokusuna uymaz...

Cemaatin yukarıdaki bu büyük resimdeki yeri Washington'un -en azından bir kesiminin-planına uygun değil görünüyor. Talihsizlik, o kesimin Beyaz Saray'da bulunması! (Kronolojik olarak bakıldığında ”˜dershaneler'den alev aldığı varsayılan yangının nereden başladığından da emin olmak gerekiyor.) 

Bu konunun bir diğer ”˜sağlam sağlaması'; kısa vadede kendini gösterecek, yerli-yabancı ”˜bildik' medyanın Başbakan Erdoğan'a yönelik, “Cihadist, El Kaide'ye ve başka radikallere destek veriyor” iddialarının, üçlü bir ittifakın ABD, Türkiye ve İran'ın-dikkat-ortak anlayış ve operasyonlar ile son bulacak ve muhtemelen utandıracak olması! 

ABD ve Rusya'nın kısa-orta vadede hayal ettikleri en geniş halli Ortadoğu, karalarla değil (!), enerji yolları ve denizlerle ifade ediliyor. Bu Ortadoğu herhangi bir modele veya ılımlı/ılımsız tasnifine ihtiyaç duymuyor. Radikal unsurları durduruyor, enerji ortaklıkları yaratıyor, Ortadoğu'yu Ortaasya üzerinden Rusya-Çin koridoruna sokuyor/genişletiyor ve asıl büyük rakibe karşı birleşik ve bağımlı bir hat yaratıyor. İşte bu hattın muhtaç olduğu ”˜tüm klasik parametreler' Ankara'da mevcut. 

Peki, Cemaatin bu yeni düzene katacağı bir yenilik var mı ya da uyumlu mu? Cemaatin gönül ortakları açısından bir varoluş meselesi değil bu. Fakat iktidar paylarının azalacağı hissediliyor. 

”˜Erdoğan: Doğuştan savaşçı'

Hızla anlamak gerekiyor; Başbakan Erdoğan sadece Türkiye Cumhuriyeti Başbakan'ı değil. Tüm bölgede ”˜politik İslam'ın merkezinde oturuyor. Kuşatma o! AKP'yi de, Başbakan'ı da kim kuşatıyorsa, bölgedeki ”˜politik İslam'ı da o kuşatıyor. 2014, büyük Ortadoğu'da politik İslam'ın kader yılı olacak. Türkiye'ye önümüzdeki 1,5 yıl içinde ne olacaksa bölgede de o olacak. 

Nihayet, hem Gezi olaylarının hem de 17 Aralık operasyonlarının Washington “maskeli bir suikast” olup olmadığından önce, “hangi Washington” sorusunun yanıtlanması da gerekiyor! 

Çünkü iki Washington'dan biri 2014'te ayakta kalacak ve Beyaz Saray'ın da ”˜darbe' formatında bir ”˜azil' girişimine sahne olma ihtimali var. “İlişik güçler” tasfiye edilecek, seçilmiş güçler iktidarda kalacak görünüyor. Ve bu Türkiye ile paralel!

Küresel analizci kabul edilen Hintli diplomat M.K. Bhadrakumar'ın, 26 Aralık tarihli ”˜Political Islam under siege in 2013' (“Politik İslam 2013'te kuşatma altında”) başlıklı kısa yazısından birebir çevrilmiş bazı bölümlerle tamamlayalım... 

“(Yolsuzluk iddialarına ilişkin) protestolar Erdoğan'a siyasi bir meydan okumaya dönüştü ve maske düştü. Erdoğan ve takipçileri devletin güvenlik organlarına yerleşen gizemli İslamcı hatip Fethullah Gülen arasında sert bir yüzleşme ortaya çıktı. Görünüşte bütün bunlar yolsuzluk üzerine ama-Gezi olayları gibi-özü gereği bu bir güç savaşı.”

“(Ancak) Erdoğan doğuştan savaşçı ve önümüzdeki aylarda İslam politikalarının merkezinde yer alma konusunda kararlı. Türkiye'de olanlar büyük ölçüde Orta Doğu'daki siyasi İslam'ın geleceğini belirleyecektir.”

“Eğer Gülen kontrolü eline alırsa bu ”˜Amerikan İslamı' olacak. Buna karşılık, Erdoğan önümüzdeki seçimlerde galip gelirse İslamiyet Orta Doğu siyasetinde emsalsiz bir tırmanışa geçecek.” 

İşte ”˜seçim zamanlaması' da budur; İşlevsiz oyun dışına itilsin, fazla işlev vaat eden azalsın isteniyor...