Sanatçı Yılmaz Güney’in kızı Güney Pütün’ün, babasından miras kalan Güney Filmcilik’in yönetim toplantılarından haberi olmadığı, hissesinin azaltıldığı ve kendi yerine imza atıldığı iddiasıyla açtığı davada sanık olan Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney (Jale Fatma Pütün), Pütün’ün zor dönemlerde şirketle ilgilenmediğini, 30 yıl sonra ise birden babasının mirasına sahip çıkmanın aklına geldiğini söyledi. Şirketle ilgili Pütün’e devamlı bilgi verdiğini anlatan Fatoş Güney, kimsenin hakkının yenmediğini vurguladı.

İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Yılmaz Güney’in eşi sanık Fatoş Güney ve taraf avukatları katıldı.

Duruşmada savunmasını yapan Güney, 1992 yılında Türkiye’ye dönme kararı aldığını, bunu Pütün’e de anlattığını belirtti. Eşinin adını yaşatmakla ilgili projeleri olduğunu söylediğini de ifade eden Güney, Pütün’ün, “Sakın beni babamla ilgili işlere karıştırma.” dediğini iddia etti.

Döndüğünde vakıf kurduğunu belirten Güney, “Eşimin, benim ve babamın da ortağı olduğu şirketi yeniden düzenledim. Güney Pütün ve oğlum Yılmaz Pütün’ü de veraset payları oranında ortak yaptım. Bu, Güney Pütün’ün gıyabında talebi olmaksızın yapıldı. Fransa’da ilticacı durumundaydı. Ama ben onu hazır göstererek haklarının var olduğunu kanıtlamak istedim.” dedi.

Pütün’ün iddia ettiği gibi hisselerinin hiçbir zaman değişmediğini söyleyen Güney, bir süre sonra babasının hisselerinin kendisine geçtiğini, kendisinin de hisselerini oğluna devrettiğini anlattı. Sembolik küçük bir payının kaldığını belirten Güney, “Ancak son dönemde oğlum şirketin kendisini ilgilendirmediğini, Güney Pütün’ün açtığı bu davayı bana karşı haksızlık gördüğü için ona verdiğim hisseleri kendisininki ile birlikte bana geri verdi.” diye konuştu.

Şirketin kar etmediğini, o dönem Yılmaz Güney ambargosunun devam ettiğini ve filmlerin yayınlanmadığını kaydeden Güney, şirketi çocukların haklarını korumak, belki bir gün ilgilenirler diye ve isim olarak yaşatmak için kötü gidişata rağmen sürdürdüğünü ifade etti. Güney, çocukların şirkete sahip çıkmadığını ve ilgilenmediğini savundu. Güney Pütün’ün Türkiye’ye geldiğinde kendisinde kaldığını söyleyen Güney, durumları her seferinde paylaştığını kaydetti.

Pütün ve oğlunun hayatlarının zorluğunu bildiğini kaydeden Güney, “Şirket genel kurullarında bulunmadıkları için tamamen formalite icabı, sadece şirketteki hakları devam etsin ve şirketin ismi devam etsin diye teknik olarak mevcut gösterildiler. Yoksa her ikisinin de aleyhine olacak hiçbir sözleşmenin, yazışmanın altında imza ve tahrifat yoktur.” dedi.

Uzun zaman geçtiği için Pütün’ün yerine kimlerin imza attığını hatırlamadığını belirten Güney, her şeyin yeminli müşavirlik tarafından usulüne uygun yürütüldüğünü, isteseler her zaman incelemeye açık olduğunu söyledi.

Savunmasında Pütün’e yönelik sitem içerikli ifadeler de kullanan Güney, “Babasının vefatından 30 yıl sonra mirasına sahip çıkmak istiyor ve her şeyden yeni haberi olduğunu söylüyor. Yani bu davayı açana kadar ne babasının şirketinden ne vakıftan ne babasının üzerindeki ambargolardan ne vakfın neden kapandığından hiç haberi yokmuş. Hakkını aramak şimdiye kadar hiç aklına gelmemiş. Demek ki başka bir dünyada yaşıyormuş.” diye konuştu.

Pütün’ün kendilerinden bazı taleplerde bulunduğunu söyleyen Güney, “Neye karşılık bilinmiyor 750 bin Euro, kardeşinin ve benim payım hiçe sayılarak şirketin yüzde 51 hissesi ile şirkete ait Beyoğlu’ndaki katın tamamı. Bu istekler davadan vazgeçmesi için pazarlık olarak önüme kondu. Elde edilemeyince de beni kamuoyunda, çamur at izi kalsın misali küçük düşürücü beyanatlar vermiş.” dedi. Güney şu an Pütün’ün engellemeleri nedeniyle şirketin ticaret odası tarafından kapatılma durumuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Pütün’ün düştüğü bu durumun kendisi ve ailesi adına üzücü olduğunu ifade etti.

Mahkeme, Güney’in imza örneklerinin alınmasına karar verdi. Daha önce de Pütün’ün imza örneğini alan mahkeme, bu konuda bilirkişi raporları alınmasına hükmetti. Duruşma ertelendi.

Şikayetçi Güney Pütün, önceki duruşmada “Benim şirketin genel kurul toplantılarından haberim olmadı. 2011 yılında yaptığım araştırmada toplantılara bizzat katıldığım ve imza attığıma dair tutanak tutulmuş. Birden fazla toplantıda var göstermişler. Kimseye vekaletname vermedim. Hatta haberim olmadan şirketteki payım azaltılmış. Fatoş Hanım’ın bu işleri yaptığını düşünüyorum. Hisse payım azaltıldığı için maddi ve manevi zarara uğradım şikayetçiyim.” demişti.