YÖK'ün 9 üyesi, ''Mahkeme kararlarına uymak anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'konusu suç teşkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nın 137. maddesinin amir hükmü gereğidir'' dedi. YÖK üyeleri Prof. Dr. Engin Ataç, Prof.Dr. Atilla Eriş, Prof. Dr. İsa Eşme, Prof. Dr. Mustafa İlhan, Prof. Dr. Tunçalp Özgen, Prof. Dr. Ali Ekrem Özkul, Bülent Serim, Prof. Dr. Fikret Şenses ve Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu imzasıyla ''YÖK Üyelerinden Kamuoyuna'' başlıklı yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada, ''Ulusumuzun ve ülkemizin bölünmez bütünlüğü için TSK'nın kuzey Irak'a yönelik operasyonunun sürdüğü şu sırada, üniversitelerimizde kargaşaya yol açacağı yıllardır tartışılan hassas bir konuda, Yükseköğretim Genel Kuruluna bile danışılmadan YÖK Başkanlığınca alelacele yapılan 24 Şubat 2008 tarihli yazılı açıklama karşısında, aşağıdaki görüşlerimizi üniversitelerimizle ve kamuoyuyla paylaşmak sorumluluğu duymaktayız'' denildi. Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan değişikliklerin 23 Şubat 2008'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdiği anımsatılan açıklamada, şöyle denildi: ''Bu değişikliğin uygulamaya etkisi ile ilgili olarak YÖK Başkanlığıca üniversitelere ve kamuoyuna yapılan açıklamada; yasama organınca yeni bir düzenleme yapılmadan da, Anayasa'nın 174. maddesiyle korunan İnkılap Kanunlarındaki kısıtlamalar gibi, 'kimliği teşhis edilemeyecek bir durumda bulunan kişilerin Yükseköğretim Kurumlarının bina, eklenti ve yerleşke alanlarına alınmaması yönünde tedbirler alınabilir' denilerek, yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetle ilgili Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihatlarıyla oluşturulan hukuki durum ortadan kaldırılmak istenmektedir. YÖK Başkanlığının yaptığı bu yorum ve değerlendirme, öncelikle bu değişiklikle Anayasa'nın 42. maddesine eklenen, 'Kanunda açıkça yazılı olmayan herhangi bir sebeple kimse yükseköğrenim hakkını kullanmaktan mahrum edilemez. Bu hakkın kullanılmasının sınırları kanunla belirlenir' amir hükmüne açıkça aykırı düşmektedir. Çünkü, bu hükümle kılık kıyafet dahil, yüksek öğrenim hakkını sınırlayan sebepleri belirleme yetkisi 'münhasıran kanun koyucuya' tanınmıştır. Dolayısıyla, bu düzenlemenin de 'mutlaka kanun' ile yapılması Anayasal bir zorunluluktur. 2596 sayılı 'Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun'un din adamları gibi bazı özel statüler için olduğu, bunun Anayasa'nın 42. maddesinin öngördüğü yasama organınca çıkarılması gereken yasa olmadığı açıktır. Yasama organı söz konusu yasayı çıkarmadan ne Yükseköğretim Kurulunun ne de üniversitelerin bu konuda düzenleme yapma yetkisi yoktur. 'Hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamayacağı' Anayasa'nın 6. maddesinin amir hükmü gereğidir. Bu nedenle, Anayasa'nın söz konusu hükümleri uyarınca YÖK Başkanlığınca yapılan bu açıklama yetki saptırılması niteliğinde olup hukuken yok hükmündedir. Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan bu değişiklikler, Türk Anayasa Mahkemesi'nin içtihadıyla oluşan ve AİHM'in de sözleşmeye uygun bulduğu mevcut hukuki durumu ortadan kaldırdığı şeklinde yorumlanamaz. Aksine yorum ve değerlendirmeler Anayasa'nın teklif dahi edilmeyen hukuk devleti ve laiklik ilkesine açıkça aykırı düşecektir. Bu nedenle, Anayasa değişikliğinden sonra da yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafetle ilgili olarak uyulması ve uygulanması gereken hukuki statü, mahkeme kararlarına dayanarak oluşturulan mevcut hukuki durumdur. Mahkeme kararlarına uymak Anayasal ve yasal bir zorunluluk olup, 'Konusu suç teşkil eden emri hiçbir surette yerine getirmemek' de Anayasa'nın 137. maddesinin amir hükmü gereğidir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.'' YÖK Başkanı: Türbanla alın YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, rektörlerin büyük bölümünün "YÖK kanunu değişmeden olmaz" diyerek türbanlı öğrencileri almayacaklarını açıklamasına rağmen dün rektörlere yazı göndererek, "başörtülüleri alın" dedi Özcan, başörtülülerin üniversiteye alınması için, yeni bir yasaya ihtiyaç olmadığını ve bazı giysilerin giyilemeyeceğine dair inkılap kanununun yeterli olacağını belirtti. Özcan, türbanlı öğrencileri alıp almamanın yükseköğretim kurumlarının yöneticilerinin görev, yetki ve sorumluluğunda olduğunu da kaydetti. Özcan, görüşlerini şu teze dayandırdı: "Yürürlükte olan kanunlarda hangi kıyafetlerin toplumsal ortamda giyilemeyeceğine dair açık düzenlemeler yer almaktadır. 'Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun' bu konuda örnek olarak gösterilebilir. Bu bakımdan Anayasa'nın 10 ve 42. maddeleri hükümleri karşısında ancak kimliği teşhis edilemeyecek durumda olan kişilerin yükseköğretim kurumlarının bina, eklenti ve yerleşke alanlarına alınmaması yönünde tedbirler alınabilir." Özcan, yazıyı "bilgi için" İçişleri Bakanlığı ve valiliklere de gönderdi. Özcan, "Muhtemel provokasyonlar karşısında gerekli önleyici kolluk tedbirlerinin alınmasını sağlamak amacıyla valiliklerle koordinasyonun sağlanması gerekmektedir" dedi. Üniversitelerde yaşanabilecek gerilime karşı polis ve jandarma bütün gün alarmda olacak. TERSİNE YORUM Anayasa Mahkemesi, 1989'da üniversitelerde türban serbestisi getiren düzenlemeyi iptal ederken Özcan'ın örnek gösterdiği "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun" ile ilgili farklı bir yorum yapmıştı. Gerekçede "Bu yasa yürürlükteyken, dinsel inanç gereği örtüyü getiren dava konusu madde, açık biçimde, laiklik ilkesini güçlendirip koruyan kurallarla çatışmaktadır" denmişti.