Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir ve yönetim kurulu üyeleri, Adana milletvekillerine Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) konusunda dosya sundu.

Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi, GDO konusunda bilgi vermek amacıyla düzenlenen toplantıya 5 AK Parti, 4 CHP, 3 MHP ve 2 HDP Milletvekilini davet etti. Toplantıya 14 milletvekilinden sadece CHP’den İbrahim Özdiş ve Aydın Uslupehlivan, HDP’den ise Rıdvan Turan katıldı. ZMO Şube Başkanı Semih Karademir ile birlikte yönetim kurulu üyeleri, ZMO Onur Kurulu Üyesi Şahin Yeter, eski şube başkanlarından Ayhan Barut ve Haydar Şengül de hazır bulundu.

Adana ve Çukurova tarımı ile GDO hakkında bilgi veren Semih Karademir, amaçlarının siyasi parti ayrımı yapmaksızın halk sağlığını ilgilendiren bir konu hakkında bilgi vermek olduğunu ifade etti.

GDO’nun tarım alanında ağırlıklı olarak mısır, soya, pirinç, pamuk, kolza gibi bitkilerde kullanıldığını, mısır ve soyanın ülkemiz üretim açığını kapatmak üzere ithalata başvurulduğunu kaydeden Karademir şöyle konuştu: “Türkiye’de şeker pancarı yetiştiriciliğinin kısıtlanması sonucunda mısır tüketiminde artışlar gerçekleşmiştir. Glikoz şurubunun üretilebilmesi için mısır temel madde haline gelmiş ve mısırdan elde edilen ve şeker pancarından elde edilen şekerin yerini alan glikoz şurubu birçok alanda kullanılmaktadır. GDO 1996 yılından itibaren ticari boyut kazanmaya başlamış, 2000’li yıllarda 1.7 milyon hektar alanda üretilen GDO’lu ürünler 2003 yılında 70 milyon hektara ulaşmıştır. Başta ABD, Arjantin, Kanada ve Çin olmak üzere toplam 18 ülkede ve 7 milyon çiftçi tarafından transgenik ürün tarımı yapılmaktadır. Dünya’da 70 milyar dolarlık bir pazara ulaşmıştır. “

GDO’lu ürünlerin tüketici aleyhine birçok belirsizlikleri ortaya koymasıyla beraber gen kaçışları, biyogüvenlik, alerjik reaksiyonlar, antibiyotik direnç genlerinin insan vücuduna yerleşebilmesi, toksik etkiler gibi sağlık konularındaki olumsuzluklarının bulunduğunu dile getiren Karademir, “Bunların yanında çevresel, hukuk ve etik boyutlarıyla GDO üretimi tartışılmaktadır. Biyogüvenlik Kurulu’nun ülkemiz için ithalatını serbest bıraktığı GDO’lu mısır ve soya ile ilgili rakamlara bakacak olursak, ülkemiz üretimde 2014 yılında verim ortalamalarımız soyada dekara 416 kg mısırda 949 kg olmuştur. İthal ettiğimiz 2 milyon soyayı üretebilmek için 5 milyon dekar araziye, yine ithal ettiğimiz 1.4 milyon ton mısır içinse 1.5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Hayvancılık ve yem sektörü toplantılarında sektör temsilcileri ve bir grup akademisyen üretim açığını kapatmak için GDO’lu mısır ve soyayı ön plana çıkararak ithal edilmesinin önemini vurgulamaktadırlar. “ ifadelerini kullandı.

AK Parti iktidarının neoliberal politikalar çerçevesinde ısrarla sürdürdüğü tarım politikaları sonucunda son 10 yılda tarım arazilerinde 27 milyon dekar bir azalma olduğunu vurgulayan Semir Karademir, “Üreticimiz üretim aşamasında neredeyse dünyanın en pahalı üretim girdilerini (mazot, gübre, ilaç, su) kullanmaktadır. Üreticiler bu üretim faaliyetlerinden kazanamadıkları için, üretim alanlarını terk etmekte, kentlerin varoşlarında, sanayide, inşaat sektöründe, maden alanlarında vasıfsız iş gücü olmaktadırlar. Ülkemizde sulanabilir arazi 85 milyon dekardır. (Bu alan modern sulama teknikleri kullanıldığında 125 milyon dekara çıkabilmektedir.) 2013 yılı itibariyle sulamaya açılan toplam alan 59 milyon dekar olup, sulamaya açılabilecek alan en az 26 milyon dekardır. Bu veriler çerçevesinde ülkemiz ihtiyaç duyduğu soya, mısır ve diğer tarımsal ürünlerle ilgili iyi bir üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde ortadadır. Bu verilerden anlaşılacağı üzere ihtiyaç duyduğumuz soya ve mısır için üretim dışında bırakılan 27 milyon dekar tarım arazisi ile sulamaya açılabilecek en az 26 milyon dekar tarım arazisi ihtiyacımıza cevap verecek düzeydedir.“ diye konuştu.

Ülke kaynaklarının GDO’lu ürün ithalatına değil üretimi artıran tarım politikalarında kullanılması gerektiğine dikkat çeken Karademir, “GDO’lu mısır ve soya ithalatı ülkemiz kaynaklarının yabancı ülkelerin refahına sunulmasından başka bir sonuç doğurmamaktadır. Biyogüvenlik Kurulu’nun 26 Mart 2012’de zararlı olduğuna inandığı için izin vermediği ama 16 Temmuz tarihinde içerisinde 3 mısır ile 2 soya geninin ithalatına izin verdiği kararın yanlış olduğu açıktır. Türkiye’de GDO alanında 3 yılda nasıl bir gelişme oldu da bu ithalata izin verildi.“ açıklamasında bulundu.

Adana Şube Başkanı Karademir, Türkiye’nin 2014 yılında yurtdışından ithal ettiği 2 milyon ton soya için 1.1 milyar dolar, 1.4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar, son 13 yılda ülkemizin ithal ettiği 13 milyon ton soya için 5.5 milyar dolar, 11 milyon ton mısır için 3 milyar dolar ithalat bedeli ödediğini sözlerine ekledi.