Bir grup doğa tutkununun Ankara’nın dağlarında başlayan yaban hayat görüntüleme macerası Kenya’ya açıldı. Bir anda kendilerini Kenya’da vahşi hayatın içinde bulan ekip yaşadığı serüveni İhlas Haber Ajansına aktardı. Doğa fotoğrafçısı Yunus Ayhan, "Kenya müthişti. Kendi kültürümüzü oraya taşıdık, Ahmet isminde Müslüman bir rehbere "Yaşasın Türkiye" dedirttik. Bizim kanımızda var, ikinci günden vatanımızı özlemeye başladık. Vatan sevgisi genetik kodlarımızda var, Türkiye çok farklı bizim için" dedi.

Ankara’ya 78 kilometre uzaklıkta bulunan ve bin 800’lü rakımlara kadar ulaşan Kızılcahamam’ın ormanlık alanları, Dede Doğa Team isimli bir grup doğaseverin adeta ikinci evi. Dede Doğa Team ekibi, balta girmemiş ormanlarda ölü domuz ve tavuklar bırakarak yemledikleri hayvanları, kurdukları fotokapanlarla görüntülüyor. Zirveye yaptıkları güme (avcı kulübesi) adı verilen evden de gözlem yapan ekip, hayvan popülasyonunun çok fazla olduğu bu bölgede; ayıdan, tilkiye, vaşak, yaban domuzu, su samurları, baykuş, akbaba gibi çeşitli hayvanlarla tanışma fırsatı buluyor.

Bir önceki haberimizde emekli olduktan sonra 15-20 yıldır doğa ile iç içe olduğunu ifade eden Ayhan, kahvede oturmaktansa dağların çok daha güzel olduğunu ifade etmişti. Doğanın tam içinde bulunduklarını belirten Ayhan, ayıları yavrularıyla görüntülediklerini, kurtları, tilkileri yani doğada ne varsa canlı görme şansları olduğunu anlatmıştı. Ayhan, bu sefer de ekibiyle çıktıkları Kenya serüvenini yine İhlas Haber Ajansı muhabirine aktardı. Son iki yılda 3 sefer Afrika’ya gittiğini aktaran Ayhan, Tanzanya, Uganda ve Kenya’yı "Yaban hayat fotoğrafçılarının kabesi" olarak tanımladı. Ayhan, "Kenya’ya gitmek için son iki üç gün kala heyecandan uykuyu bıraktık. Hep hayalimizdi, oraları belgesellerden değil de çıplak gözle görmek çok farklıydı. Ülke çok güzel korunmuş yapılaşma yok, rehber bize 10 bin yıldır bölgenin korunduğunu söyledi" şeklinde konuştu.

"Türkiye sevgisi çok farklı"

Masai Maralıların buzağı kanı içtiğini gören Ayhan, videolarda, "Ben içmem, thanks" içmekten kaçtığı görülse de, İHA muhabirine olayı, "Ben kesinlikle iğrenmedim de getirdikleri tas çok pisti" diye anlatması gülümsetti. Leoparla başından geçen olayı da anlatan Ayhan, "Leopar bizi, bizde onu izliyorduk. Hareket etse de güzel bir fotoğrafını çeksek diye bekliyorduk. O sırada benim tuvalet ihtiyacım geldi. Rehbere söyledim o da biraz temkinli bir şekilde arabadan inmemi söyledi. Arabadan indim ve sonrasında oğlumun bağırmasını duydum, "baba, baba tüy! Leopar geliyor" dedi bana. Ben korkmadım bir gözümle zaten leoparı kesiyordum ama yavaştan tüydüm" diye anlattı. Oğluyla yaptığı ilk yolculukları olduğunu da belirten Ayhan, çok mutlu olduğunu ve bundan sonra yurtdışına beraber gideceklerini ifade etti.

Ahmet isminde Müslüman bir rehbere "Yaşasın Türkiye" dedirttiklerini dile getiren Ayhan, "Bizim kanımızda var, ikinci günden vatanımızı özlemeye başladık. Vatan sevgisi genetik kodlarımızda var, Türkiye çok farklı bizim için. Ben çok ülke gezdim onlarda vatana aidiyet yok çok fazla" diye konuştu.

"Kenyalılar Türk müziklerini huzur verici buldu"

Babasının ava gitmesiyle doğaya karşı ilgisi başlayan Doğanay Vural ise babasının sunduğu iki seçenekten; silahı seçip öldürmek yerine, fotoğraf makinesini seçip ölümsüzleştirmeyi tercih etti. Kendi yaşıtları internet kafelerde vakit geçirirken Doğanay, okuldan kalan bütün vaktini doğaya harcıyor. Aynı zamanda ekibin en genç üyesi olan Vural bu zamana kadar Kızılcahamam’da yaşayan canlıların çoğalmasını sağlamak ve onları görüntülemekten mutlu olduklarını söyledi. Kızılcahamam’da bu süreç devam ederken, ilk yurt dışı deneyimini yaşayan Vural, "Kızılcahamam’dan gidip de bir anda gözlerimi Kenya’da açmak rüya gibiydi. Ankara’da kar varken, Kenya’da ekvator sıcağı bizi yaktı tabi ama burada bulunandan farklı hayvanlar görmek beni çok etkiledi. Aslan, çita ve leopar favorimdi" diye belirtti.

Vural, İHA muhabirinin "beslenme kültürleri farklı, aç kaldınız mı?" sorusuna, "Genel olarak aç kalmadık ama bize göre yemek kültürleri yok, yemekler hep şekerli. Çokça meyve yedik. Onun dışında timsah eti de yedik, tavuk etiyle bir farklı yok bence" yanıtını verdi. Vural, "Sabah paket halinde kahvaltı tabağımız geliyordu, safari bitince bir ağacın gölgesinde onları yiyorduk. Yemek yemek için bir ağacın altına battaniye serip oturduğumuz bir gün, kolumda bir acı hissettim. Bir baktım baya büyük siyah bir tırtıl, hemen Yunus abiye seslendim, üstümden attık. Tırtıl bütün dikenlerini koluma geçirmiş, onları tek tek çıkardık, kolum şişti morardı tabi. Rehber yapacak bir şey olmadığını, yıkanınca geçeceğini söyledi. Tam anlamıyla vahşi hayatın içindeydik. Gece odada kertenkelelerle uyuyorduk. Kenyalıların değişik kültürel etkinlikleri var örneğin hepsi uzun boylu olduğu için kim daha yukarı zıplar diye oyunları vardı. Bildiğiniz zıplıyorlar. Bu arada biz onların kültürünü gördük, onlar da bizim kültürümüzü görsün istedik. Gitmeden önce ses bombası almıştım, gider gitmez Ankara oyun havaları açtık, son zamanlarda favori olan Vay Delikanlı Gönlüm şarkısıyla yolculukları keyifli hale getirdik. Kenyalılar şarkılara ’huzur verici’ dediler" ifadelerinde bulundu.

Ekibin yaşadığı gülünç hayal kırıklıkları

Hayvanlarla yaşadıkları maceraları anlatan Vural, "Gece yattığımızda bile saat 3-4 gibi aslanların sesi geliyordu kaldığımız otele. Genelde yere yatıp göğüs hizasından fotoğrafları çekmeye çalıştık. Flamingoları, timsahları.. Yunus ağabey timsah çekmek için yere yattığı sırada, uyarmak için gelen güvenlik hırlar gibi garip bir ses çıkardı ve elinde mızrakla Yunus ağabeyin üstüne yürüdü. Yunus ağabey de sinirlenerek "ne diyorsun sen" diye tepki verdi, çok gülmüştük. Domuz avlamış bir aslan gördük, fotoğrafını çekmeye gidiyoruz tabi yemek yerken yanında olunmasından hiçbir hayvan hoşlanmaz, aslan da bize kükredi o sırada çok güzel fotoğraflar çektik. Çıta görüyorduk, ben o heyecanla ’piton’ diye bağırıyordum. Bir de insan görmek istediği şeyi söylermiş ya, rehber piton olmadığını söyleyince hayal kırıklığı yaşandı. Taş görüyordum ’aslan’ diyordum, bunlar çok güldürdü, birbirimizle dalga geçtik, eğlendik. Tabi oraları daha önceden gezmiş biri olan Yunus ağabeyimle gitmek, onun yanında olmak kendimi güvende hissettirdi. Beş gün kadar kaldık ama ikinci günden özlem de oldu. Köpeklerimi, ailemi, Kızılcahamam’ı özledim. Yaşadığımız her an çok güzel, dolu dolu geçti. Bizim dışımızda Rus, Japon gibi yabancı turistler de vardı, National Geographic’in çekimleri vardı. Bu arada bende kendi ekibimizle ilgili bir tanıtım broşürü bastırmıştım. Orada karşılaşan her safari aracı durup birbiriyle konuşmadan yoluna devam etmiyordu, ben de fırsattan istifade karşıdaki turistlere bizim broşürlerden dağıttım. Ertesi günden itibaren instagram hesabımızı takip edenler olmaya başladı. Bir sonraki gezimizde Kenya’dan fotoğraflar eklenecek broşüre ve inşallah çok yakında dünyanın her yerinden görüntülerle o broşürü genişleteceğiz. Yeni rotalar planlıyoruz. Henüz netleşmedi ama Japonya olabilir. Bir de Afrika’ya göç zamanı tekrar gitmeyi düşünüyoruz" diye konuştu.

"Türkiye’de sahip olduğumuz imkanların farkına varalım"

Gezi sırasında gördüğü öğrencilerin de dikkatini çektiğini belirterek yaşıtlarına bazı tavsiyelerde bulunan Vural, "Uçaktan sonra yedi saatlik yolculuk yaptık, giderken hep gözlem yaptım. Okullar küçük, öğrenci çok fazla. Burada sahip olduğumuz imkanları oraya gidince fark ettim. Bizim bir sınıfımız oradaki öğrencilerin okuluna karşılık geliyor. Eğitimleri de zaten sınıf ortamında değil genellikle dışarıda yapıyorlar. Biz burada yüksek standartların içinde olduğumuzun farkında olup, hedeflerimize daha çok odaklanıp, daha çok çalışmalıyız diye düşünüyorum. Bazı arkadaşlarım var sürekli arabayla geziyorlar, kafelere gidiyorlar. Bunların yerine kendilerine bir şey katacak aktivitelerle uğraşsınlar. Bu doğa sporları olur, kitap okumak olur" dedi.

Gezinin kendisine kattığı tecrübe ile bundan sonrası için önünde yeni hedefler olup olmadığı sorulan Vural, ilk olarak aklında çekilen fotoğrafları okuldaki arkadaşlarıyla paylaşmak, Kenya’nın kültürünü, yemeklerini ve hayvanlarını kendi gözünden yansıtmak için bir sergi açmaya karar verdiğini söyledi.