Çağdaşlaşıyor muyuz yoksa, yozlaşıyor muyuz?
Kendi öz benliğimizi mi kaybediyoruz yoksa, taklitçi miyiz?
Bizi biz yapan kendi özümüz mü yoksa, batının özümü?
Batının geleneklerini yaşantımıza sokmak ilericilik mi?  
Siz bunları düşüne durun, esas mevzuya gelelim.
Bizlerin bir zamanlar Dede Korkut’u, Karacaoğlan’ı, Köroğlu’su, Battal Gazi’si, Dadaloğlu’su, Yunus’u, Mevlana’sı, Nasrettin Hoca’sı daha saymakla bitiremeyeceğim nice yiğitleri vardı.
Ne yazık ki, buralara uğramaz oldular. Onların yokluklarında, önce kırmızı burunlu, şişko, utancından değil, içtiği şaraptan yüzü kızarmış, evlere kapı yerine bacadan giren sarhoş Noel Baba geldi ülkemize, sonrada onun nerden peydahladığı belli olmayan şımarık, züppe torunları meydana çıktı şehir meydanlarında.
Unutturdular bizlere,
Oğuz Türklerinin bilinen en eski destanı Dede Korkut’u,
Baş kaldıran Dadaloğlu’nu,
Allah’ı arayan Mevlana’yı, Yunus’u,
Diyar diyar nam salan Battal Gazi’yi,
Aşıkların ozanı Karacaoğlan’ı,
Nükte ve Hiciyle güldüren Nastettin Hoca’mızı
Tekrar sizlere soruyorum.
Şah-ı Nakşibent(k.s) ruhuyla yoğrulmuş bir yurdu, Fatih’ten, Yavuz’dan bize miras, bu Müslüman memleketin sokaklarında bize yabancı, başkalarının babası, sarhoş Noel Babanın ne işi var?