Geçen gün, “insan bazen, içinde bulunulan topumdan uzaklaşmak ihtiyacı duyuyor” diye bir düşünceye daldım. Bu düşünce etrafında fikrimi yoğunlaştırırken aklıma Peygamberler ve Evliya Zatlar geldi. Çünkü, içinde bulunulan toplumdan bir müddetliğine uzaklaşmak Peygamberi bir davranıştır. Bu son cümlede “bir müddetliğine” sözüne dikkat çekmek istiyorum.
Gerçekten de içinde bulunduğu toplumdan tamamen uzaklaşmak değil de, bir süre inzivaya çekilmek ve kokuşmuş, yozlaşmış insanların arasından sıyrılıp da uzakta kalmak ihtiyacı Peygamberlerin bir kısmının âdeti ve töresi olmuştur. Bu noktada ilk aklımıza gelen Sevgili Peygamber Efendimizdir (asm). Cahiliye toplumu içinde, kendilerine ne fayda ve ne de zarar verecek putlara tapan insanların arasında, öz kızını dahi acımaksızın ve diri diri toprağa gömen vahşiliklerin yaşandığı bir yerde, güçlünün zayıfı ezdiği ve hiçbir kural tanımadığı bir toplumda bulunmanın zorluğunu varın siz düşünün. İşte öyle bir toplum içinde Sevgili Peygamberimiz (asm) doğduğu andan itibaren bedenen yer almış olsa da kâlben, zihnen ve fikren o toplumdan doğduğu andan itibaren fersah fersah uzaktı. Zikren, fikren ve kâlben uzak olduğu o toplumdan Sevgili Peygamber Efendimiz (asm), 35’li yaşlara vardığında, bedenen ve cismen de uzaklaşmaya başladı. Bu uzaklaşma bir taraftan da yakınlaşmaydı. Rabbimiz (cc) ve Halikımıza yakınlaşmaydı.
Hasbi ve samimi niyetlerle, sırf yaratılış gayesini daha iyi tefekkür etmek maksadıyla toplumdan ve kuldan uzaklaşan Allah’a yaklaşır. Demek ki, ölçümüz ve mihenk aldığımız Rabbimiz (cc) ise uzaklaşmak diye bir şey yok. Yakınlaşmak var. Eğer ölçümüz insan ve toplum ise, Allah ile irtibatımız yok ise (maazallah) bu durumda da uzaklaşmak sözkonusudur. Rabbimizden uzaklaşmak, insanın işleyeceği en kötü ve en olumsuz bir fiildir.
Yukarıda Peygamberlerin içinde bulunduğu toplumdan bir müddetliğine uzaklaştığını belirtmiş ve Sevgili Peygamber Efendimizi (asm) örnek göstermiştik. Bu hususa örnek olarak Hz. İbrahim (as) ve Hz. Musa (as) Peygamberler de örnek verilebilir.
Bunların yanında evliyalar da zaman zaman içinde bulunduğu toplumdan uzaklaşmışlardır. Bunlara örnek olarak Ahmet Yesevi, İbrahim Ethem, Mevlana ve birçok evliya örnek verilebilir. Zaten inziva Enbiya ve Evliya adeti ve töresidir. Hak için halktan uzaklaşmak gerekir. Tabi, ancak bir müddetliğine.
Bir de Hz. Yunus (as) Peygamberin içinde bulunduğu toplumdan uzaklaşması var ki, o uzaklaşma biraz farklıdır. Bilindiği üzere, Hz. Yunus (as) Peygamber içinde bulunduğu topluma kızdı ve kızgınlık anında verdiği bir karar ile toplumdan uzaklaştı. Hz. Yunus (as)ın içinde bulunduğu topluma kızgınlık sebebi, onların imana gelmemesiydi. Onlar imana gelmiyor diye Yunus Peygamber, aralarından uzaklaşmaya karar verdi. Bu karar ve uzaklaşma şekli yanlıştı ve Rabbimiz (cc) Yunus Peygambere bu yanlışlığın bedelini ödetti. Yunus Peygamber seyahat ettiği gemiden denize atıldı ve Balık onu yuttu. Yunus Peygamber Balığın karnında iken hatasını anladı ve Rabbimize (cc) münacatta bulundu ve bu duası kabul edilerek Balığın karnından kurtarıldı. O münacatta Yunus Peygamber, Ey rabbim! "Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti. (Enbiya Suresi, 87)
Evet, Yunus Peygamber (as) içinde bulunduğu toplumdan uzaklaştı ve Balığın karnına yaklaştı. Her uzaklaşmak, aynı zamanda bir yakınlaşmaktır. Yunus Peygamber hemen hatasını anladı ve Rabbimize (cc) yalvardı. Balığın karnından uzaklaştı Rabbimize (cc) yaklaştı.
Mü’minin bir önemli özelliği hatasını hemen anlaması ve Rabbine (cc) hemen dönmesidir. Yunus (as) Peygamber hatasını anladı ve tevbe-i istigfar ederek Rabbine iltica etti ve sığındı. Bunun üzerine bulunduğu zor ve hatta imkansız durumdan, Rabbimizin (cc) kudret ve azametiyle kurtarıldı.
Bu tarihi vaka ve gerçeklerden, gelelim günümüze.
Biz de bazen bu toplumdan uzaklaşmak istiyoruz. Ancak bu isteğimiz nefsi değil, tamamen tefekkür için ve sonradan daha iyi bir konumda dönmek içindir. İçinde bulunduğumuz toplum bize Allah’ı hatırlatmıyorsa, o toplumdan kaçarak Rabbimize (cc) yaklaşmak niyetindeysek, bu bir uzaklaşma değil, yakınlaşmadır. İçinde bulunduğumuz toplum ile hemhal olup da Allah’ı unutmuş ve gafillerden olmuşsak (maazallah) bu durumda da Allah’tan uzaklaşma, topluma yakınlaşma sözkonusudur.
Sözümü Şems-i Tebrizî’ye atfedilen bir söz ile sonlandırmak istiyorum:
Bazen uzaklaşmak gerekir, yakınlaşmak için. Bazen hatırlamak gerekir, hatırlanmak için. Bazen ağlamak gerekir, açılmak için. Bazen anmak gerekir, anılmak için. Bazen de susmak gerekir, duymak için.
“Selam olsun Hak (cc) için Halktan uzaklaşanlara.”
Vesselam.