Köyünden bir iş için Pazarcığa gelen köylü vatandaşımız, işi bittikten sonra, zaman geçireceği bir yer bulmak için çabalamaktadır. Pazarcık'taki emekli vatandaşlarımız da yeşil bir alan içerisinde huzur bulacağı bir mekânı aramaktadır. Gençlerimiz, çalışanlarımız günün yorgunluğunu atacağı bir parkı, bir bahçeyi özlemektedir. Maalesef, hiçbirisi de şehir içerisinde böyle bir yeri bulamamaktadır. Hepsi de çoğu zaman kendisine bir kahvehaneye ya da arkadaş, dost dükkânına atmaktadır. Tabi kahvehane insanı sıkmaktadır. Arkadaş, dost dükkanına da her zaman gelip esnafı meşgul etmek de doğru değil. Pazarcık'ta vatandaş bu konuda, yani halka açık park ve bahçe ihtiyacı konusunda muzdariptir. Bu sorunu zaman zaman dillendirmektedir. Geçen gün Ankara'ya bir iş için gelen ve şahsımı da ziyaret eden Haceli Çiftepala Kardeşim de bu hususu dile getirdi. Ben de bu konuyu bir yazımda gündeme getireceğimi belirttim. Zaten, haber46.com.tr okuyucularına yerel konulardaki dert ve sorunlarını gündeme getirme konusunda verilmiş sözüm var. Bu söz kapsamında daha bir çok konu zamanı ve yeri geldiğince gündeme gelecektir. Evet, tekrar konumuza dönelim. Pazarcık'ta şehrimin içinde, beton yığınları arasında huzur arıyoruz. Nefes alacak bir mekân arıyoruz. Beton yığınları sevimsizdir ve huzursuzluktur çünkü. Burada şunu da hemen belirteyim ki, bu konu yalnızca bu günün konusu olmadığı çok açık. Ve sorumluların da bugün değil daha çok geçmişteki Belediye Yöneticileri olduğu çok açık. Gelmiş geçmiş Belediye Başkanları ve ilgili Yöneticileri şehrin içindeki yeşil parklara, bahçelere önem vermemekle, bu hususu çözüme kavuşturmamakla elbette sorumludur. Öyleyse, tüm Belediye Yöneticileri, Belediye Başkanından İmar Müdürüne kadar hepsi de sorumludur. Bu sorumlulara gerektiği şekilde müdahale etmeyen Mülki İdare Amirleri de sorumludur. Valisinden Kaymakamına kadar herkes bu konuda sorumludur. Geçen günlerde Memleketim Pazarcıktaydım. Büyük bir inşaat faaliyeti gördüm. Şehrin her caddesinde, her sokağında koca koca beton yığınları yükseliyordu. Bu durum, işçilerimizin iş bulması, esnafın iş yapması açısından sevindiricidir. Ancak, bu yüzlerce inşaatın yanında bir tane bile şehir içinde park ya da yeşillendirme faaliyeti olmaması karşısında düşündürücüdür. Yurt dışında çalışıp da para biriktirenler çoğunlukla memleketlerinde ev yapmağa meraklıdır. Çok azı fabrika ya da başka bir istihdam artırıcı yatırım yapar. Bizim memleketimizde de aynen öyle. Pazarcıklı yurt dışında çalışan Hemşehrilerimiz, eğer paraya kavuşmuşsa, hemen koca koca evleri, binaları diker şehrin ortasına. Diğer memleketlerde de aynı durum geçerlidir. Buna bir diyeceğimiz yok. İnşaat yapılsın. Zenginlerimiz, parası olan evlerini, katlarını artırsın. Ancak bu arada Belediye mi yapıyor, Kaymakamlık mı yapıyor? Kim yaparsa yapsın. Şehrimin içerisine beton yığınları arasında bunalan vatandaşlarımıza bir zahmet, bir park yapılsın, bir bahçe yapılsın. Şimdi şunu diyeceksiniz. Şehir içlerinde boş yer mi bıraktılar ki, park yapılsın, bahçe yapılsın? İlk bakışta doğru gibi geliyor. Fakat, şunu düşündüğümüzde yanlış olduğu açık. İstenirse arsa düzenlemeleriyle, şehrin muhtelif yerlerinde (bir kısmı şehrin merkezine yakın yerlerde, bir kısmı uzak yerlerde) atıl arazilerin değerlendirilmesiyle yeşil alan da oluşturulur, park ve bahçe de yapılabilir. Niyet halis olursa, vatandaşımızın park ve bahçe ihtiyacına kesinlikle çözüm bulunur. Yazımı burada bitirirken, gelişmiş Ülkelerdeki şehir içlerindeki yeşil alan miktarı ile Ülkemizdeki yeşil alan miktarını dikkatlerinize sunuyorum ve düşünmeye çağırıyorum. Gelişmiş ülkelerin büyük kentlerindeki kamuya açık yerlerde kişi başına yeşil alan miktarı Stokholm'de 80, Londra'da 65, Zürih'de 60, Frankfurt'da 40, Rotterdam'da 38, Lahey'de 21, Kopenhag'da 12, Berlin'de 12, Hamburg'da 11 metrekaredir. Ülkemizde kamuya açık yerlerde kişi başına düşen yeşil alan miktarı, Ankara'da 14, İsparta'da 10, Erzurum'da 4, Antalya'da 3, Eskişehir'de 3, İstanbul'da 2, Kahramanmaraş'ta 2, İzmir'de 2, Trabzon'da 2 metrekaredir. Evet, durum çok açık ve yeşil alan miktarları bakımından yetersizliğimiz ve fakirliğimiz ortada. Yapılan araştırma ve çalışmalara göre, bir şehrin içerisinde kamuya açık yerlerdeki yeşil alan miktarının kişi başına en az 10 metrekare olması gerekiyor. Bu durumda, Ülkemizde Ankara ve Isparta dışında (belki de bunun gibi birkaç şehrimiz daha vardır) yeşil alan standardına ulaşan hiçbir şehrimiz bulunmamaktadır. İstanbul'da, İzmir'de, memleketim Kahramanmaraş'ta ve hele yeşillikler içerisindeki Karadeniz'in incisi Trabzon şehir merkezinde beton yığınlarının fazlalığı net olarak yukarıdaki listeden anlaşılmaktadır. Zaten, bir gün İstanbul'a uçaktan baktım da, için sızladı. Polonya'dan dönüyordum. Polonya'nın başkenti Varşova'dan havalanan uçağımız İstanbul'a inerken, “vay be, İstanbul betonistan olmuş, beton şehir İstanbul vah vah” dedim. Havalandığımız Varşova'da ise ağaçların arasında tek tük beton binalar görünmektedir havadan. Aradaki farkı aynı günde görünce Ülkem adına içim sızladı. Evet, Pazarcık'taki yeşil alanların azlığından girdim İstanbul'dan çıktım. Ülkemin vatandaşlarının huzuru için yeşil alanlara, park ve bahçelere büyük ihtiyaç vardır. Haydi tüm Belediye Yöneticileri herkes görev başına.