Ermeniler, Rumlar, işgal kuvvetleri ve işbirlikçilerin dayatmaları ile tehcirde Ermeni halkının ölümünden sorumlu tutularak yargılanan ve düzmece bir mahkemede yargılanarak 10 Nisan 1919 günü, Beyazıt Meydanında idam edilen Boğazlayan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, ölümünün 97’nci yılında törenle anıldı.
Mehmet Kemal Bey’i anma törenine Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal, Anadolu Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek, Emekli Tümgeneral Cumhur Evcil, Türk Eğitim-Sen 3 Nolu Şube Başkanı Ali İhsan Hasanpaşaoğlu, Türkiye Kamu-Sen İl Başkanı Dr. Mustafa Kavlu, konuşmacı olarak katıldı.
Programa katılan yönetici ve konuşmacılar ortak metinde "10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanında bir idam sehpası başında birçok zebaninin arasında beyazlar giyinmiş bir aslan kükredi; ’Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet’ bu ses tüm İstanbul’da yankılandı. ’kahrolsun adalet’, o, cephede düşmana karşı savaşan bir nefer gibi şehadet şerbetini içmeye gidiyordu. Esir alınmış bir imparatorluğun kalbinde devlet, ne yazık ki kana susamış Ermeni, Rum, İngiliz ve işbirlikçilerinin gayreti ile hazırlanan kumpastan bir vatan evladını kurtaramıyor ve evladına sahip çıkamıyordu. İşgal kuvvetleri için Kaymakam Kemal, tüm dünyanın gözleri önünde aşağılanan o koca imparatorluğun sembolü idi. Milleti adına intikam, Kaymakam Kemal’den alınıyordu. Bu intikam, kendilerini bin yıl insanca, adaletle, hakkaniyetle yöneten efendilerinden, aşağılık komplekslerini tatmin için alınıyordu. Rus’un, İngiliz’in, Fransız’ın kandırarak üstümüze saldığı Ermeni çeteleri, başlarında sözde din adamları patrikleri olmak üzere okullara samanlıklara ahırlara tıkarak diri diri yaktıkları yüzbinlerce Müslüman Türk ve Kürt’ün kanına doymamışlardı. Sadık kavim diyerek, Alpaslan’dan itibaren bağrımıza bastığımız bu insanlar, maalesef bugün de peşlerine taktıkları hainlerle en müstesna semtlerimizde ’1915’ten günümüze soykırım sürüyor’ diyerek ırkçı faşizan emelleri ile pankartlar açarak, bitmeyen kinlerini her fırsatta kusmaktadırlar.
1800’lü yıllardan itibaren Anadolu’da ve Azerbaycan topraklarında iki milyon insanımızı katleden bu canilere son derslerini Kazım Karabekir Paşa vermiştir. Paşa, onları yok edebilecekken, onlara insanca, merhametle davrandı. Paşaya kılıçlarını teslim eden Ermeni generaller, ona minnet ve şükranlarını sundular. Buna rağmen Lozan’da ülkemizin yarısını istemeye kalktılar. Daha şurada 1990 ve 1992 yıllarında yine Rus tank ve tüfekleri ardı sıra Karabağ’da Hocalı’da gerçek soykırım yapmadılar mı? Bugün de boş durmuyorlar, her fırsatta Azerbaycan sınır ihlalleri ile Türk’e saldırılarına devam ediyorlar. Bir türlü uslanmak bilmiyorlar.
Alman Mareşal Shellendorf, Amerikalı Orgeneral Harbord raporları, Kaçaznuni’nin itirafları, son zamanlarda Prof. Dr. Stanfort Shaw, Bruce Fein, Justin McCarthy raporları, Prof. Dr.Türkkaya Ataöv ve Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun araştırmaları Ermeni’nin Türk’e yaptığı soykırımı bütün açıklığı ile ortaya koymaktadır. Fakat biz bunu dünyaya anlatamıyoruz.
Sonuç olarak, bizimle birlikte yaşayan, bizim sevinç ve acılarımızı paylaşan, kökeni ne olursa olsun herkes ve Ermeniler eskiden olduğu gibi bizim kardeşimizdir ve başımızın üstünde yerleri vardır. Yalnız Ermeni diasporasının kışkırttığı, Amerika’dan, Fransa’dan ve Ermenistan’dan gelip de Taksim’de, Beyoğlu’nda ve bir çok il merkezlerimizde bizi soykırımcı diye suçlayarak yapılan çiçek ve mum dikmelere, resim ve pankart açmalara, yalandan ağıtlar yakmalara lütfen yöneticilerimiz müsaade etmemelidir. Bu masalların karşısına Hocalıda katlettikleri henüz kanı kurumamış masum yavrucakların resimleri konulmalıdır. İsveç’te, Fransa’da, Amerika’da, Vatikan’da Türkiye’yi soykırımla suçlayan, çoğu kukulatalı papazlar ve Türkiye’den gitme hainler, bir daha sınırlarımızdan içeri sokulmamalıdır. Bizim Ermeni meselesi ile ilgili hiç devlet politikamız olmamıştır. Halbuki başbakanlığa bağlı bir büro bu konunun takipçisi ve yol göstericisi olmalı, Ermeni yalanlarının üstesinden gelmelidir.
Ermenistan’da, Ermeni çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken Türkiye’de kaçak işçi olarak çalışan yaklaşık elli bin Ermeni hanım Türk çocuklarına dadılık etmektedir. Bu hanımların her birinin ayda iki bin lira kazandığını düşünecek olursak, bu rakam yılda 1 milyar 200 milyon eder. Bu para Ermenistan’da en az yarım milyon insana ekonomik destektir. Bu yolla Türkiye, on yıllardır Ermenistan’a her yıl bir milyarın üzerinde tazminat ödemektedir. Peki, yapılmış tüm uluslararası anlaşmalara ve tespit edilmiş sınırlara karşın halen Ermenistan’ın tazminat ve toprak istemesine ne demeli? Peki, yetkililerimiz ödediğimiz bu tazminatın acaba farkındalar mı? Kaymakam Kemal, yoktan var edilen Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundaki yangının kıvılcımlarından biri idi. Egemenliğimiz için çok şehit verdik ve bugün de halen egemenliğimizin selameti için şehitler veriyoruz. Bugün Türk’e Türkiye’yi çok gören ve bu topraklar Türklere bırakılamaz diyen batılı emperyal güçler, yarın Türkiye Ahmet’lere, Mehmet’lere de bırakılamaz diyeceklerine kuşkumuz yoktur. Güneydoğu olayları, Türk’e çok görülen Türkiye’nin paylaşım senaryolarından biridir. Kaymakam Mehmet Kemal bey ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyoruz" ifadeleri kaydedildi.
Anma töreni Anadolu Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyeleri Aynur Saydam ve Köksal Cengiz’in Kaymakam Kemal Bey şiirleri ile Ahmet Tekin beyin duaları ile son buldu.