Geçen ay içinde, 15 Mayıs 2015 ile 31 Mayıs 2015 tarihleri arasında hem Medine-i Münevvere’de ve hem de Mekke-i Mükerreme’de Umre vazifesi için bir müddet ikamet ettik ve kutsal topraklarda mübarek mekanları ziyaret ettik. Çok şükür Umre vazifesini icra ettik. Umre dört şartın yerine getirilmesidir. Bunlar, ihram, tavaf, sa’y ve traştır. Bu şartları yerine getiren Umre sevabı alır. Tabi Umre bu şartların yerine getirilmesi ile tamamlanmış olsa da, hem Kabe’de, hem de Medine’de Paygamberimizin (asm) Ravzasında tefekkür ve dua ile niyaz ayrı bir öneme sahiptir.
İnsan Umre şartları olan ihram, tavaf, sa’y ve traş üzerinde tefekkür ettiğinde şunları ruhunda ve bedeninde tecelli ettirmiş oluyor.
1-İhram, bir provadır. Mahşerde nasıl ki, insanlar Rabbimizin Divanında bir araya gelecekler ve o anda herkes aynı kıyafet içinde olacaklar. İşte ihramda da herkes aynı tek tip kıyafet ile bir araya geliyorlar. Zengin de, fakir de ihram içindeler ve ihram elbisesi dışında hiçbir kıyafet olmaksınız baştan aşağı çıplaklar. Mahşerde de herkes çıplak olarak aynı meydanda toplanacaklar. Nasıl ki, Kabe alanında toplandığımız gibi, mahşer meydanında da toplanacağız.
2-Tavaf, bir kayıt anıdır. Tavaf, bir nokta etrafında dönme anıdır. Tavafta insanlar tam Hacer-i Esved’in hizasında “Bismillah-i Allahüekber diyerek, Kal-ü Bela’da yani ruhlar anında tasdik ettikleri akitlerini yeniliyorlar. Bu yenileme de kayda geçiriliyor. Ardından da aynı seyyarelerin (gezegenlerin) güneşin etrafında dönmesine benzer bir şekilde bir tablo sergileniyor. Tavaf bir küçük kainat tablosudur. Tavafta tesbih ve tekbir var. Seyyareler de kainatta Allah’ı tesbih ve tekbir ediyorlar.
3-Kabeyi bir bina olarak görmemek gerekir. Bir sembol olarak görmek gerekir. Mü’min kişi, gördüğün o sembolü alıp da ruhunda canlandırmalıdır. Canlandırmalıdır ki "ruhu canlansın." Ruhu hayat bulsun. Ruhlar hayat bulmak için gıdaya ihtiyaç duyarlar. Ruhun gıdası maddi şeyler değildir. Ruhun gıdası tefekkür ve niyazdır. Kabe etrafında dönen ve tavaf eden mü’minler tefekkür ve niyaz içindedirler.
4- Kabe’yi tefekkür ettiğimizde şunlar aklımıza gelmelidir. Ey İnsanoğlu, Kabe’deki siyah örtüyü bir mahzuniyet sembolü bil. Cennete kavuşana kadar mahzun ve yastasın. Kabe'nin dört köşesini iman, amel, sabır ve şükür olarak gör. Hacer-i Esved'i kayıt cihazı olarak gör. Ona saygı göstererek tam hizasında selam verip "Bismillah-ii Allahüekber" dediğinde Levh-i Mahfuz'da "Hakka saygılı" diye kaydolmuş olduğunu anlayacaksın. Kabe'nin örtüsüne yapış ve ağla ağla ki affedilmeye yol ara. Kendini Annesinin eteklerinden tutup da affedilmeyi bekleyen bir yaramaz çocuk gibi hisset.
Kabe'de daha binlerce sembol ve mânâ var. Ruhunda canlandır ki "ruhun canlansın."
Unutma ki, bedenin yiyecek ve içecek ile hayat bulur. Ruhun tefekkür ve zikir ile hayat bulur. Kabe baştan aşağı tefekkür ve zikir yeridir. Kabe, tam denk gelir kâlbe. Kâlpler, Allah’ın zikriyle mutmain olur ancak. Kalplerin en mutlu olduğu yer Kabe’dir. Ben Kabe’nin etrafında, yanında, karşısında ve ona bakarken çok mutlu oldum.
5-İhram ve tavaftan sonra say gelir. Sa’y, ise Dünyada gayret etmeyi, azmetmeyi, çalışmayı temsil eder. Sa’y sırasında mü’minler Safa ve Merve Tepeleri arasında, 4 kere gidip 3 kere gelirler. Yani Safa’dan başladıkları hareketlerini Merve’de 7. gidişte sonlandırırlar. Sa’y, bir mücadeledir. Hacer Annemizin Oğlu İsmail’e su aramak için gösterdiği mücadeleye saygıdır sa’y. Arayan, araştıran ve çalışan maksadına kavuşur Allah’ın izniyle. Zaten, Hacer Annemiz de maksadına nail oldu ve suyu buldu. Hacer Annemiz suyu bulmak için çalıştı, çabaladı ve en önemlisi bu çalışma sırasında Allah’a güvendi. Bize düşen umut içinde çalışmaktır ve bu çalışma sırasında da Allah’a güvenmektir. İşte sa’y bunu temsil eder.
6- Umrede en son traş olmak var. Traş neyi temsil eder. Köle olmayı, nefsimizi alt etmeyi ve benciliğimizi yenmeyi temsil eder. Umrede son şart olan traş sırasında bunu hissettim. Kafanızı eğiyor ve elinde makas olan İmam’ın önünde saçınızın kısaltılmasını, hatta rastgele eğri-büğrü kesilmesini göze alıyorsunuz. Ben sa’yden sonra, bizim kafilenin başındaki İmam Efendi’ye, “nasıl istersen öyle kes, saçımı istersen biraz kısalt, istersen yarısını kısalt, emir neyse onu yerine getir” dedim. Hoca da sanırım dörtte bir oranında ve rastgele saçımı kısalttı. Orada saçın başın önemi yok. Orada kölelik var. Nefsin yenmek için, şeytanı altetmek için Hakka (cc) köle olmak gerekir, vesselam.
7-Nasıl ki, insanın canı kalpte atıyor ise Mü’minlerin hep birlikte kalbi Kabe’de çarpıyor. Kabe kâlbimizdir.
 
Kabe’deki temsiller için daha yüzlerce misal söylemek mümkündür. Bu yazdıklarım benim düşünce ufkuma düşenler ve kâlbimden geçenler.
 
Sözün öz şudur ki, “Kabe tam dek geliyor kalbe.”