Birçoğumuzun sevgililer gününü tamamen ticari bulduğunu ve bu sebeple kutlamayı reddettiğini biliyorum. Evet, bu günün diğer özel günler gibi ticari bir yönü de var elbette ama bu tuzaklara düşmeden de bugünü kendimize özel hale getirmek mümkün.

Evimizde baş başa yiyeceğimiz bir yemekle, eşimize hiç sebepsiz hediye edeceğimiz birkaç güzel cümleyle bize özel bir kutlama yaratmak hiç de zor değil.

Evlenseniz de flörte devam edin

Birçok çift için bu özel günü kutlamaya direnç göstermenin bir başka sebebi de "evli olmak". Çünkü çoğumuzda, evli veya sevgili olmanın farklı durumlar olduğu yönünde bir düşünce var. Evli olunca sevgili olmanın, flört etmenin, baş başa özel zamanlar geçirmenin gereği kalmıyor sanki. Monotonluk ve özensizlik de bu düşünceyle başlıyor maalesef. Sonrasında eşimizin evlendikten sonra çok değiştiğinden, bize flört ettiğimiz zamanlardaki kadar ilgi göstermediğinden, son zamanlarda hiç baş başa vakit geçirmediğimizden şikayet edip duruyoruz da, kendimizdeki değişiklikleri çok fazla irdelemiyoruz.

En son ne zaman...

En son ne zaman sadece eşiniz için hoş görünmeye gayret ettiniz? En son ne zaman sadece onu mutlu etmek için, her şeye rağmen onu sevdiğinizi dile getirdiniz hatırlıyor musunuz? Ne kadar zamandır eşinizle flört ettiğiniz zamanlardaki gibi bakmadınız farkında mısınız?

"Ama eşim hiçbir şey yapmıyor..." ile başlayan cümleler kurmayın sakın. Kimin daha önce özensizleşmeye başladığının hiç önemi yok çünkü. Sonuç sebeplerden daha önemlidir her zaman. Çünkü biz sonuçlarla yaşıyor ve yaşadıklarımızla mutlu ya da mutsuz oluyoruz. Baş başa kalmak, sevgiyi canlı tutmak, sürprizler bizi mutlu edecekse, neden kendi mutluluğumuzu yaratmayalım? Üstelik, eşimizin bu beklentilerimizi karşılamasını sağlamanın yolu "sen hiç ...... yapmıyorsun" ile başlayan suçlama cümleleri değil, bu özel zamanları yaratarak birlikte keyif alabileceğimiz anları çoğaltmak ve katkıda bulunması için teşvik etmektir. Yıldönümleri, doğum günleri ve sevgililer günleri de en iyi fırsatlar...

Sevgililer gününü neden kutlamalıyız?

Çünkü hayatın stresi, zorlukları içerisinde çoklukla evliliğimizin neredeyse ev arkadaşlığına döndüğünü hissediyoruz. Maddi sorunlar, çocuklar, anlaşmazlıklar derken bir bakmışız ki hayatımız son derece sıradan, evliliğimiz çocuklara endeksli. Eş değil de anne ve baba kimliklerimiz üzerimize yapışmış. Hayat koşturmasının içerisindeyken aslında hayatı kaçırıyoruz.

Hiçbir şey, ne çocuklar, ne öncesinde ilişkide yaşanan sorunlar, ne de hayatın yükü, hiçbir şey kendimizi ilişkimize özensiz davranmakla cezalandırmaya mazeret değil. İlişkilerimiz hayatın anlamı ve biz hayatımıza anlam katmadıktan sonra hayat boşa kayıp gidiyor ellerimizden. Mevcut düzene uyum sağlamak ve hayatın bize sunduklarıyla yetinmek yerine, öncelikle kendimiz için özel bir şeyler yapmanın zamanı şimdi.

Baş başa geçirilen, özenle hazırlandığımız bir gece yeni bir başlangıç olabilir. "Sen önemlisin" i aktaracak bir bakış, gönülden bir gülümseme, geçmişi ve geleceği düşünmeden "seninle olduğum için mutluyum" diyebildiğimiz sıcacık bir an ilişkimize dokunacak sihirli değnek olabilir. Masal perilerini beklemek, ilişkimizi kadere ve hayatımızı akışına bırakmak yerine değişimi başlatmak elimizde.